H. Hüseyin Ceylân
Hasan Hüseyin Ceylân uzun zamandır sesini işitmediğimiz arkadaşlarımızdan biridir. 28 Şubat Alt Komisyonunda konuşurken dikkat ettim: On yılı aşkın bir süredir hiç konuşmayan, devamlı susan birinin, akacak kanallar bulunca, nasıl gür çağlayanlar gibi boşandığına bir kere daha şahit oldum. Bitmez tükenmez bir enerji, yaşanmış uzun tecrübeler ve sayısız belge!.. Sağlam bir muhakeme ile birleşince işte böyle bir sonuç hasıl oluyor.
Dolayısıyla Hasan Hüseyin Ceylânın konuşması, şimdiye kadar 28 Şubat Komisyonuna bilgi verenlerin hiçbiri ile mukayese edilmeyecek yüksek bir değer ifade ediyor. Bu değeri ortaya koyan da şahsî kanaatleri ile yetinmeyerek, doğrudan dönemin mantığını ve işleyişini tebârüz ettiren belgelerle takviye etmesidir. Dolayısıyla Hasan Hüseyin Ceylânın konuşmasını anlamlı kılan, ortaya koyduğu sayısız belgenin yanı sıra, bunları sağlam bir mantık ve muhakeme ile de eşleştirmesi olmaktadır.
Fakat o konuşmada daha başka hususlar da dikkati çekiyor: Ceylânın, rahmetli Erbakan Hocanın en yakınında bulunması, 28 Şubata ait sert yaptırımlara birinci dereceden şahit olması, yaptığı konuşmaya gerçekten tarihî denebileceğimiz vasıflar ekliyor. Yani onun bu alana ilişkin sözleri uzaktan intibalar, uzaktan mülâhazalar kalmayıp, doğrudan canlı şehâdetler niteliğine bürünüyor. O bakımdan bu ifadelerin, yüksek birer hukuki veri olarak değerlendirileceğinden şüphe duyulmamalıdır.
Özellikle de 28 Şubat döneminde Hava Kuvvetleri Komutanı olan İlhan Kılıçın partiye ve hükümete elindeki belgeleri imzalatmak için geliş-gidişleri gibi!.. Bu arada 28 Şubata maruz kalan partinin ve hükümetin arka planında cereyan eden gelişmeler!.. Özellikle işin bu tarafları, bana daha bir manidar göründü. Ceylân on dört kişilik bir istişare kurulundan söz ediyor. Orada ortaya çıkan dirençli hava, daha doğrusu da tarihî sayılabilecek bir karar anı!.. O toplantıda kimler bulunuyordu? Kim ne söyledi de böyle bir sonuç hasıl oldu? Aksi görüş beyan edenler var mıydı? Veya onlar nasıl bir mantık üretiyordu vs.
Hele bir de Hasan Hüseyin Ceylânın partiden ihraç edilmesi yönünde yapılan baskılar!.. Ordan buradan gelen tehdit telefonları!.. Tarihi bir gerilim filmi gibi yaşamak, işte buna denir. Hasan Hüseyin Ceylânın konuşmasını bu bakımdan, diğer konuşmalara göre daha anlamlı ve fonksiyonel buldum. Çünkü Ceylân hadiseyi, sırf şikâyet ve sızlanma seviyesinde bırakmıyor. Aynı anda yaşanmış bir durum olarak da gözlerimizin önüne seriyor. Bundan da hukuki veri değerinin ötesinde derin tesirler doğuyor. Ben şahsen bu ifadelerin Meclis Komisyonunun tozlu raflarında kalmayacağını, oradan en kısa zamanda, 28 Şubat dava dosyalarına aktarılacağını ümit ediyorum.
Hasan Hüseyin Ceylânda dikkati çekmesi gereken bir husus daha bulunuyor. O da hafızasının sağlamlığı!.. O dönemi yaşamış çoğu kişi de maalesef böyle bir yan göremiyoruz. Kendim dahil sayısız fıkra yazarının ortaya koyduğu, hep bugüne ait bilgi ve yorum. Biraz geriye doğru gidildikçe mantıklar çözülüyor, hafızalar boşalmış gibi bir hal alıyor. Zaten millet olarak hafızasız yaşayan bir yanımızın bulunduğu ortadadır.
Fakat Hasan Hüseyin Ceylân bu konuşması ile, benim bu yoldaki kanaatimi tekzip eder gibi bir hal aldı. Sayısız belge, sayısız gazete veya kupür!.. Bunlara bakarak söylemiyorum sözümü. Ayrıca yaşadığı tarihî anları aktarmasından da ulaşmıyorum bu sonuca. Bütün bunların dışında ve ötesinde bir sezgi ile diyorum ki, sayın Ceylânda çoğumuzdan farklı bir yan var. O da yaşanmış anları bir kamera gibi, bütün teferruatı ile tesbit eden, o ana ait atmosferi ve psikolojiyi asla zâyi etmeyen ince bir dikkat!..
Bu dikkati biz daha ziyade romancılarda ve kendi hatıraları üzerine kapanmış anlatıcılarda görmeye alışığız. İşte Hasan Hüseyin Ceylân bu yönüyle bana çok farklı göründü. Şimdi pek temasımız olmasa bile, Hasan Hüseyin Ceylânın böyle bir yanının bulunduğunun demek ki farkında değilmişim diyorum. Dolayısıyla onun bu yanı bana bir imkân gibi göründü.
Yani yakın yıllar bile olsa, içinden geçip geldiğimiz zamanların birinci dereceden şahidi biri tarafından anlatılması!.. Burada çoklarının yaptığı gibi inceleme, araştırma, siyasi makale veya yorum değil kasdettiğim!.. Doğrudan müşahedelerini, açık-kapalı dünyaları, çeşitli tarihî anları geniş geniş tasvir ve tahlil ederek anlatmak/yazmak gibi bir şey. Ayrıca bu öyle bir şey ki, doğrudan kendi hikâyemiz belki de!.. Yani fikirlerimizi ve siyasi kanaatlerimizi, yaşayan bir aktörün algılamaları olarak okumak!.. Ya da mesela bir benin aynasına aksetmiş şekilleri, intibaları bir film gibi izlemek!..
Kuşkusuz Hasan Hüseyin beyin siyasete son vermiş değil, ara vermiş biri olduğunu bilerek söylüyorum bütün bunları. İki karpuzun bir koltuğa sığmayacağını da unutmayarak!..
Ama yaşadığımız son elli yılı, içinden yazma kabiliyetini hâiz fazla birileri de yok etrafımızda. Dolayısıyla işin zorluğu ortada olmakla beraber, neyi kasdetmiş olduğumu en iyi anlayacak kişilerden biridir Hasan Hüseyin Ceylân!..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.