Bosna her anıldığında!..
Bosna Herseke her gidişimde bir başka hüzün düşer içime.
Çünkü:
Bosna Hersek her konu olduğunda bir yandan Sırp Çentiklerin diğer yandan Hırvat Ustaşaların İslam izlerini silme, Müslümanları yok etme adına başlattıkları saldırı ve işgaller sonucu yaşanan vahşet ile Müslüman Boşnakların o canilere karşı ağır bedeller ödeyerek sürdürdükleri şanlı direnişleri aklıma gelir.
Ayrıca:
Bosna denilince; Osmanlıya sadakatle bağlılıkları ile Onun kültür mirasını yaşatma azim ve gayretleri yani vefalı duruşlarını hatırlarım.
Asırlarca Osmanlının Avrupa içlerine doğru ilerleyen sınırlarının bekçiliğini yapmış olan Müslüman Boşnaklar, Osmanlının merkezi idaresinde çeşitli üst düzey görevlerde bulunan hükümet, bürokrat ve diplomat adamları yetiştirmiş bir millettir.
Biz onları uzaklardan duyar tarih kitaplarından izlerdik.
Yugoslavyanın dağılması sonucu bağımsızlığını ilan eden Bosna Hersekte 1992-1995 yılları arasında yaşanan iç savaşta ve sonrasında hem Müslüman Boşnak kardeşlerimizi hem de Osmanlının kültür mirasını sırtında taşıyan Bosna Herseki tanıma fırsatı bulduk.
1992-1995 yılları arasında süren savaşta ben ordaydım.
İzahı zordur, zira görmeyen ve yaşamayanların o anı ve hali tasavvur etmeleri asla mümkün değildir.
Toplu katliamların Soykırımlara dönüştüğü o insanlık faciası ile ülkenin yakılıp yıkılışına şahit olanlardan biri olduğum için Bosnanın ve Boşnakların benim gönlümde ve zihnimde yerleri çok farklıdır.
Ancak; bütün bunların ötesinde Bosna anıldığında hiç şüphesiz Müslüman Boşnakların doğal lideri rahmetli Aliya İzzetbegoviç akla gelir.
Dürüstlüğü, kararlılığı ve nezaketliliği düşmanları tarafından bile takdir edilen bilge insan Aliyayı rahmet ve şükranla anıyoruz.
İşte onun için Bosna her anıldığında ve yolum düştüğünde sarsılırım.
Çünkü:
Hatıralarım gözlerimde canlanır ve duygularım depreşir, içime başka bir hüzün çöker!..
Evet
, yine Bosnadayım ve aynı ruh halini yaşıyorum.
Her Bosna gezimizde olduğu gibi bu sefer de önce şehir merkezindeki Gazi Husrev Bey, Ali Paşa ile Aliya İzzetbegoviçin türbelerini ziyaret ederek programıma başlıyorum.
Çünkü o şahsiyetler; ilim, irfan ile İslamın yaşanması ve yaşatılmasına öncülük eden Bosnanın iman erleridirler
Dünyada 64 ülkeyi dolaşmak bana nasip oldu.
İtiraf etmeliyim ki; gidip de rahat ettiğim, orada kendimden çok şeyler bulup mutlu olduğum, insanlarıyla kardeşçe kucaklaşıp hoş sohbetlerinden zevk aldığım ikinci bir ülke yok benim dünyamda.
Kısacası:
Bosna, sanki kaybettiğim ancak sonradan bulduğum vatanımdır.
REİS-UL ULEMA ATANMAZ, SEÇİLİR
Bosna Hersek Osmanlı tarihi eserleriyle dolu, Çeşmeler, medreseler, saat kuleleri ve camilerimiz tüm ihanet ve saldırılara rağmen ayakta ve hala insanlara hizmet vermektedirler.
Dahası var:
Bizde unutulan bazı Osmanlı geleneklerinin Bosnada hala yaşatıldığına bir kere daha şahit oluyoruz.
Bunlardan biri Reis-ul Ulema seçimi ve devir teslim törenidir. Ben de o törene davet edilenlerden biri olarak ordayım.
Reis-ul Ulema atama ile değil seçimle gelir.
Müftü, İmam ve Cemaatı temsilen oluşturulan üyelerin oylarıyla Reis-ul Ulema yani Baş Müftü seçilir.
Eylül ayında Bosna Hersekin yeni Reis-ul Uleması için seçim yapıldı ve 374 üyesi bulunan İslam Birliği Seçim Kurulu üyelerinden 240ının oyunu alan Tuzla Müftüsü Hüseyin Kavazoviç seçilmiş oldu.
Başkent Saraybosnadaki Gazi Husrev Bey Camisinde Osmanlı döneminden beri yapıla gelen geleneksel törenle Müftü Hüseyin Kavazoviç görevi mevcut Reis-ul Ulema Dr. Mustafa Ceriçten toplu olarak getirilen tekbirler arasında devraldı.
Bosnada Sırp ve Hırvatlar sosyal, siyasi ve kültürel faaliyetlerde bulunan kuruluşlar da dahil hayatın pek çok alanında bir arada olabildikleri halde, Sırp ve Hırvatların içinde yer almadığı tek kuruluş İslam Birliği Meşihatıdır. Onun için Boşnak Müslümanlar bu kuruluşun kendilerini temsil gücüne sahip olduğunu ifade ederler.
Bu nedenle Müslüman Boşnaklar için hem bu kuruluşun ve hem de onun temsil gücünü elinde tutan Reis-ul Ulemanın büyük bir saygınlığı söz konusudur.
1882den günümüze kadar devam eden Reîsülulemâ makamı ilk olarak Bosna-Hersekte başlayıp, 1930-1938 yılları arasında Belgrada intikal etmişti. 1938den itibaren günümüze kadar yine Bosna-Hersekin başkenti Saraybosnaya iade edildi.
Yugoslavyanın dağılmasından sonra 1993ten günümüze kadar söz konusu makam, yine başlangıçta olduğu gibi, başta Bosna-Hersek Müslümanlarına ait dinî liderlik makamını temsil etmiş, daha sonra bu makama Hırvatistan, Slovenya ve Sancak Müslüman toplulukları da katılmışlardır. Buna rağmen, Hırvatistan, Slovenya ve Sancak Müftülüklerinin söz konusu Başkanlıkta temsilcileri bulunmaktadır. Sırbistan, Makedonya, Kosova ve Karadağ bölgelerinde ise Bosna-Hersek Riyasetinden bağımsız ve müstakil dinî idareler mevcuttur.
Böylesine anlamlı bir kuruluş ve saygın bir makam için yapılan devir teslim törenine Balkan ülkelerinin yanında İslam dünyası ve Avrupa ülkelerinden de çok sayıda delegasyonlar katıldı.
Ancak: Türkiye Diyanet İşleri Başkanı Prof Dr Mehmet Görmezin Payitahttan gelen dünya Reis-ul Uleması olarak takdim edilmesi, üstün hürmet gösterilmesi Osmanlıya hala bağlılığın nazik bir ifadesiydi.
Bir çok dostumla bu merasim vesilesiyle bir arada olma şansı buldum. Savaşın hatıralarını hatırlayıp o günleri ve güzellikleri nasip eden Allaha şükürler olsun diyerek geçmişi yad ettik.
Bosna Hersekte kelimenin tam anlamıyla manevi bir huzur bulduk.
Savaş zamanından beri bu makamın hakkını vererek büyük hizmetleriyle tanıdığımız eski Reis-ul Ulema Prof. Dr. Mustafa Cericden görevi devralan yeni Reis-ul Ulema Hüseyin Kavazoviç Beye başarılar diliyorum
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.