Mehmet Koçak

Mehmet Koçak

Bosna her anıldığında!..

Bosna her anıldığında!..

Bosna Hersek’e her gidişimde bir başka hüzün düşer içime.


Çünkü:

Bosna Hersek her konu olduğunda bir yandan Sırp Çentikler’in diğer yandan Hırvat Ustaşalar’ın İslam izlerini silme, Müslümanları yok etme adına başlattıkları saldırı ve işgaller sonucu yaşanan vahşet ile Müslüman Boşnaklar’ın o canilere karşı ağır bedeller ödeyerek sürdürdükleri şanlı direnişleri aklıma gelir.

Ayrıca:

Bosna denilince; Osmanlı’ya sadakatle bağlılıkları ile O’nun kültür mirasını yaşatma azim ve gayretleri yani vefalı duruşlarını hatırlarım.

Asırlarca Osmanlı’nın Avrupa içlerine doğru ilerleyen sınırlarının bekçiliğini yapmış olan Müslüman Boşnaklar, Osmanlı’nın merkezi idaresinde çeşitli üst düzey görevlerde bulunan hükümet, bürokrat ve diplomat adamları yetiştirmiş bir millettir.

Biz onları uzaklardan duyar tarih kitaplarından izlerdik.

Yugoslavya’nın dağılması sonucu bağımsızlığını ilan eden Bosna Hersek’te 1992-1995 yılları arasında yaşanan iç savaşta ve sonrasında hem Müslüman Boşnak kardeşlerimizi hem de Osmanlı’nın kültür mirasını sırtında taşıyan Bosna Hersek’i tanıma fırsatı bulduk.

1992-1995 yılları arasında süren savaşta ben ordaydım.

İzahı zordur, zira görmeyen ve yaşamayanların o an’ı ve hali tasavvur etmeleri asla mümkün değildir.

Toplu katliamların Soykırımlara dönüştüğü o insanlık faciası ile ülkenin yakılıp yıkılışına şahit olanlardan biri olduğum için Bosna’nın ve Boşnaklar’ın benim gönlümde ve zihnimde yerleri çok farklıdır.

Ancak; bütün bunların ötesinde Bosna anıldığında hiç şüphesiz Müslüman Boşnaklar’ın doğal lideri rahmetli Aliya İzzetbegoviç akla gelir.

Dürüstlüğü, kararlılığı ve nezaketliliği düşmanları tarafından bile takdir edilen bilge insan Aliya’yı rahmet ve şükranla anıyoruz.

İşte onun için Bosna her anıldığında ve yolum düştüğünde sarsılırım.

Çünkü:

Hatıralarım gözlerimde canlanır ve duygularım depreşir, içime başka bir hüzün çöker!..

Evet…, yine Bosna’dayım ve aynı ruh halini yaşıyorum.

Her Bosna gezimizde olduğu gibi bu sefer de önce şehir merkezindeki Gazi Husrev Bey, Ali Paşa ile Aliya İzzetbegoviç’in türbelerini ziyaret ederek programıma başlıyorum.

Çünkü o şahsiyetler; ilim, irfan ile İslam’ın yaşanması ve yaşatılmasına öncülük eden Bosna’nın iman erleridirler…

Dünyada 64 ülkeyi dolaşmak bana nasip oldu.

İtiraf etmeliyim ki; gidip de rahat ettiğim, orada kendimden çok şeyler bulup mutlu olduğum, insanlarıyla kardeşçe kucaklaşıp hoş sohbetlerinden zevk aldığım ikinci bir ülke yok benim dünyamda.

Kısacası:

Bosna, sanki kaybettiğim ancak sonradan bulduğum vatanımdır.

‘REİS-UL ULEMA’ ATANMAZ, SEÇİLİR

Bosna Hersek Osmanlı tarihi eserleriyle dolu, Çeşmeler, medreseler, saat kuleleri ve camilerimiz tüm ihanet ve saldırılara rağmen ayakta ve hala insanlara hizmet vermektedirler.

Dahası var:

Bizde unutulan bazı Osmanlı geleneklerinin Bosna’da hala yaşatıldığına bir kere daha şahit oluyoruz.

Bunlardan biri Reis-ul Ulema seçimi ve devir teslim törenidir. Ben de o törene davet edilenlerden biri olarak ordayım.

Reis-ul Ulema atama ile değil seçimle gelir.

Müftü, İmam ve Cemaatı temsilen oluşturulan üyelerin oylarıyla Reis-ul Ulema yani Baş Müftü seçilir.

Eylül ayında Bosna Hersek’in yeni Reis-ul Uleması için seçim yapıldı ve 374 üyesi bulunan İslam Birliği Seçim Kurulu üyelerinden 240’ının oyunu alan Tuzla Müftüsü Hüseyin Kavazoviç seçilmiş oldu.
Başkent Saraybosna’daki Gazi Husrev Bey Camisi’nde Osmanlı döneminden beri yapıla gelen geleneksel törenle Müftü Hüseyin Kavazoviç görevi mevcut Reis-ul Ulema Dr. Mustafa Ceriç’ten toplu olarak getirilen tekbirler arasında devraldı.

Bosna’da Sırp ve Hırvatlar sosyal, siyasi ve kültürel faaliyetlerde bulunan kuruluşlar da dahil hayatın pek çok alanında bir arada olabildikleri halde, Sırp ve Hırvatların içinde yer almadığı tek kuruluş İslam Birliği Meşihatı’dır. Onun için Boşnak Müslümanlar bu kuruluşun kendilerini temsil gücüne sahip olduğunu ifade ederler.

Bu nedenle Müslüman Boşnaklar için hem bu kuruluşun ve hem de onun temsil gücünü elinde tutan Reis-ul Ulema’nın büyük bir saygınlığı söz konusudur.

1882’den günümüze kadar devam eden Reîsülulemâ makamı ilk olarak Bosna-Hersek’te başlayıp, 1930-1938 yılları arasında Belgrad’a intikal etmişti. 1938’den itibaren günümüze kadar yine Bosna-Hersek’in başkenti Saraybosna’ya iade edildi.

Yugoslavya’nın dağılmasından sonra 1993’ten günümüze kadar söz konusu makam, yine başlangıçta olduğu gibi, başta Bosna-Hersek Müslümanlarına ait dinî liderlik makamını temsil etmiş, daha sonra bu makama Hırvatistan, Slovenya ve Sancak Müslüman toplulukları da katılmışlardır. Buna rağmen, Hırvatistan, Slovenya ve Sancak Müftülükleri’nin söz konusu Başkanlık’ta temsilcileri bulunmaktadır. Sırbistan, Makedonya, Kosova ve Karadağ bölgelerinde ise Bosna-Hersek Riyaseti’nden bağımsız ve müstakil dinî idareler mevcuttur.

Böylesine anlamlı bir kuruluş ve saygın bir makam için yapılan devir teslim törenine Balkan ülkelerinin yanında İslam dünyası ve Avrupa ülkelerinden de çok sayıda delegasyonlar katıldı.

Ancak: Türkiye Diyanet İşleri Başkanı Prof Dr Mehmet Görmez’in Payitaht’tan gelen dünya Reis-ul Uleması olarak takdim edilmesi, üstün hürmet gösterilmesi Osmanlı’ya hala bağlılığın nazik bir ifadesiydi.

Bir çok dostumla bu merasim vesilesiyle bir arada olma şansı buldum. Savaşın hatıralarını hatırlayıp “o günleri ve güzellikleri nasip eden Allah’a şükürler olsun” diyerek geçmişi yad ettik.

Bosna Hersek’te kelimenin tam anlamıyla manevi bir huzur bulduk.

Savaş zamanından beri bu makamın hakkını vererek büyük hizmetleriyle tanıdığımız eski Reis-ul Ulema Prof. Dr. Mustafa Ceric’den görevi devralan yeni Reis-ul Ulema Hüseyin Kavazoviç Bey’e başarılar diliyorum…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Koçak Arşivi