Bu hızla Salman Rüşdileşecek
Liberal ya da sol liberal kalemlerde genel sıkıntı kendilerinin söylediklerine aşırı değer vermeleri.
Mutlak doğruları temsil ediyor kabulüyle, başkalarının söylediklerini yaftalamaları.
Çağı okuyamamak, geri kafalılık, statükoculuk gibi yaftalar bunlar.
Söylediklerine aşırı değer verip mutlak doğru kabul edilince de eleştiriye tahammülleri sıfır noktasında oluyor.
Bunlardan birini eleştirdiğiniz an hedef gösteriyor veya tetikçi diye size yaftalamaya çalışırlar.
Mesela Ali Bayramoğlunu eleştirdiğinizde, önce sizi yaftalar, ardından bağlantılarını kullanarak sıkıntıya sokmaya çalışır, son halkada hakaretler ve küfürler gelir.
Kısa bir süre önce bunu yaşadık.
Tüm bunların altında yatan zehrin adı ise; kibirdir
Şu an Bayramoğlunun üstadı Ahmet Altan ve Taraf gazetesinde kibir zirve yapmış vaziyette.
Öylesine başı dönmüş ki Altanın her gün başka tarafa savrulan yazılar yazıyor ama geldiği noktanın farkında bile değil.
Bir gün PKK ile Ergenekon bağlantısını manşetine çekerken, ertesi gün bu bağlantının mimarı Abdullah Öcalanı peygamber gibi gören yazılarla karşımıza çıkabiliyor Ahmet Altan...
Terörist başı Öcalan için Mandela güzellemeleri, Atakürt nitelendirmeleri vs..
Geçtiğimiz günlerde Öcalana övgü ve hayranlık dolu bir yazıyla daha çıktı karşımıza.
Öcalanın varlığına kutsama yazısı, aslında Taraf gazetesinin bitiş manifestosu gibiydi.
Öcalanı barış adamı gösteren yazı somut gerçekleri bırakın, bugüne kadar Tarafta çıkan haberlere bile aykırıydı.
Yaşadığımız süreçlere, Öcalanın açıklamalarına ve davranışlarına şöyle bir göz atsanız bile, Öcalanın Kürt halkı, Kürtlük, özgürlük, insan hakları, eşitlik gibi bir derdi olmadığını, bütün stratejisini hapisten çıkma üzerine kurup sadece kendisini düşündüğünü görebilirsiniz.
Ahmet Altan, kısa bir Öcalan okumasıyla bunu kolayca fark edebilecek zekaya sahip aslında.
Tersini yazmasının sebebi bence süreci ve Öcalanı yanlış okumasından kaynaklanmıyor.
Altan bunu bilerek ve tercih ederek yapıyor.
Bu tercihin altında da Kürtlerin haklarıyla ilgili bir durum yok.
Yine Altan zekasında birisi, bölgenin PKKya teslim edilmesi, özerklik ya da federasyon durumunda, tek parti döneminden beter faşizan yöntemler, işkence ve yargısız infazların Güneydoğunun her yanını saracağını bilir.
Altanın böyle aykırı davranmasının altında kibir ve kurnazlık yatıyor.
Farklı olma, farklı yazma, aykırılık...
Bunun şehveti insanı bir nokta sonra zavallılık ve zırvalık noktasına getirir. Doğruların ve yanlışların önemi kalmaz.
Kibir ateşine odun atmak için her şey kullanılır.
Geçen gün zavallılık ve zırvalık noktasına geldi nitekim.
Istakoz, şarap, istiridye gibi İslama göre haram olan bütün yiyecek ve içecekleri seçip doldurduğu yazısında amacı İslami duyarlılığı yüksek insanları kızdırmaktı.
Zaten yazısının sonunda da bu kızdırmakla ilgili vurgusu açıkça yer alıyordu.
Burada başarısız olunca yakında amacına ulaşmak için Fazıl Saylaşabilir ya da daha ileri gidip Salman Rüşdileşebilir.
Ertuğrul Özkökün hastalığına tutuldu özetle.
Dağlar kadar yükselmiş kibrini ayakta tutabilmek için sürekli kendinden söz ettirmeye çalışırdı Özkök.
Bu onun gıdasıydı.
Ahmet Altan da bu noktada.
Kibrinin esiri vaziyette, kendisine sürekli yeni düşmanlar arıyor ve eleştirel değil, muhalif de değil, düşmanca bir dil kullanıyor.
Sürekli eleştirdiği jakoben devlet ideolojisiyle aynı çizgiye geldi.
Karşısında bir düşman olduğu sürece varlığını sürdürebileceği bilinçaltına yerleşti.
Çünkü kibir düşmana ihtiyaç duyar.
Yendikçe büyür...
En çok kendi halkını, hatta bebekleri öldüreni barış kahramanı yapmak, bu nedenle mubahtır.
Putlaşan kibrinin tapınmaya ihtiyacı vardır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.