ŞÜKÜR MÜ? NANKÖRLÜK MÜ?
Zerreden kürreye hiç bir şey kendiliğinden var olmamıştır. Böcekten file, bir toz parçasından aşılamaz yüce dağlara, yeryüzünden gökyüzüne ve gökyüzündeki milyarlarca ecrama varıncaya değin hepsini yoktan var eden, kainatın tek sahibi olan Allahtır (cc)
Toprağın altındaki solucanların, gökte uçan akbaba ve gözle görülemeyecek kadar küçük sineklerin, denizlerin altındaki milyarlarca irili ufaklı varlıkların ve yeryüzündeki binlerce çeşit hayvanatın rızkını gönderen Rabbul alemin’in eşrefi mahlukat olan insanı rızıksız bırakması düşünülebilir mi?
Aciz bir insan olarak, sizin iki çocuğunuz olsa, biri bir dediğinizi iki etmeyen, ahlaklı, fedakar ve vefakar, diğeri ise, nankör saygısız ve yüz karası birisi; siz hiç ikisini aynı tutarmısınız. Elbette hayır, hayırlı ve salih olana yapabildiğiniz kadar mükafat, diğerine ise ceza öngörürsünüz ki nisbi adalet duygunuz bunu gerektirir. Adili mutlak olan Allah (cc) elbette rızık konusunda adildir.
Sizin yüz metrekare bir ev veya işyeriniz olsa ve kiraya verseniz, kiracı ilk kirayı vermese uyarırsınız, ikinci ay tartışır, üçüncü ayda kiracıyı kapı dışarı yaparsınız. Allah (cc) yeryüzünü ayaklarımızın altına döşek misali sermiş, dağları denge için yere kazık yapmış, gökyüzünü üzerimize direksiz dam yapmış. Onun yarattığı yerde onun yarattığı gıdaları yiyiyor, onun yarattığı suyu içiyor, onun yarattığı havayı teneffüs ederek yaşıyoruz.
Kısacası Allah (cc) dünyayı her şeyiyle bizim emrimize musahhar kılmış. Koyun; eti, sütü, derisi, yünü, kemiği ve hatta gübresiyle bize hizmet ediyor. Sair tüm mahlukat da böyle at, fil vs hayvanlarda, Allahın (cc) kendilerinde halkettiği, eşrefi mahlukat olan insana hizmet içgüdüsü olmasaydı biz onlara nasıl söz geçirip hizmetçi yapabilirdik. Halbuki beş yaşındaki bir çocuk dahi binek hayvanlarından birine binip yürü dediğinde yürüyor, dur dediğinde dururyor.
Gökte bulutları halkeden, onlardan binlerce ton suyu küçücük damlalar halinde bizlere yağdıran kim? Pınarlardan su fışkırtan, akarsu, dere ve nehirleri coşturan kim? Güney kutbunu pişiren, kuzey kutbunu donduran, buzdağlarını halkeden, şu an onları kısmen eriten kim? Küresel ısınma diye diye başımızın etini yediniz. Mülkün sahibini neden ısrarla, sinsice ve ustaca gözden kaçırmak istiyorsunuz.
Aslında yalnızca kuraklık meselesinde değil, Sel, yanardağ patlaması veya deprem gibi tüm tabiat olaylarında! Aynı sinsi plan devrede. Köşe yazarları köşeler döşüyor, televizyonlar adeta alarmda. Koca koca sözde bilim adamları demeç veriyor, açıklamalar yapıyorlar. Spikerler birazcık raiting uğruna birbiriyle abartma yarışındalar. Hani neredeyse biraz daha ileri gidip kıyameti ilan edecekler. 3-5-10-20-50 yıl sonranın hesapları yapılıyor, kehanetler birbirini izliyor.
Ey faniler! Hamdolsun ki kainatın sevk ve idaresi sizde değil. Kainat üzerinde tasarrufta bulunmaya kalkışmaktan vazgeçin. Siz hadinizi bilip kainatın sahibine kuluğa geri dönün. Mülkün sahibinin sayısız nimetlerine karşılık şükretmenin hakkını verin, bakın o zaman yerin ve göğün bereketleri, Allahın (cc) rahmet kapısı nasılda açılıyor. Bütün eşya size rızık ulaştırmak için nasılda yarışa giriyor.
Şu ilahi uyarı ve müjdeleri beraberce tefekkür edelim. Allah (cc) şöyle buyuruyor;
• “Andolsun, eğer şükrederseniz elbette size nimetimi artırırım. Eğer nankörlük ederseniz, hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir.”
• “Onlardan önce nice nesilleri helâk ettiğimizi görmediler mi? Yeryüzünde size vermediğimiz imkân ve iktidarı onlara vermiştik. Onlara bol bol yağmur yağdırmıştık. Topraklarından nehirler akıttık. Sonra da günahları sebebiyle onları helâk ettik ve arkalarından başka bir nesil var ettik.”
• “öyleyse yalnız beni anın ki ben de sizi anayım. Bana şükredin, sakın nankörlük etmeyin.”
• “Andolsun, onlara içlerinden bir peygamber geldi de onu yalanladılar. Böylece zulmederlerken azap onları yakalayıverdi.”
• “Ey kavmim! Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra O’na tövbe edin ki, üzerinize bol bol yağmur göndersin ve gücünüze güç katsın. Günahkârlar olarak yüz çevirmeyin.”
• ‘(Bağışlama dileyin ki,) üzerinize gökten bol bol yağmur indirsin. Sizi mallarla, oğullarla desteklesin ve sizin için bahçeler var etsin, sizin için ırmaklar var etsin.’
• De ki: “Söyleyin bakalım: Suyunuz çekiliverse, size kim temiz bir akar su getirir?”
• Peki, Allah rızkını keserse, kimdir size rızık verecek olan? Hayır, onlar azgınlık ve nefretle direnip durdular. De ki: “O, sizi yaratan ve size kulaklar, gözler ve kalpler verendir. Ne kadar da az şükrediyorsunuz!”
Bu ayetleri imanın basiretiyle inceleyip tefekkür eden bir mü’minin rızık endişesi taşıması mümkün mü? Ancak özellikle kartel medyası adeta ilizyon yaparak insanların kafalarına sorular takma peşinde. Yıllardır Kur’an ın bu doyurucu mesajlarından mahrum bırakılmış olan nice insanlar da hem bu felaket tellallığına kanıyor, hem de bilerek veya bilmeyerek onların bu hilelerine alet oluyorlar. Onların yaymak istediği karamsar tabloyu yaymakla. Biz onların istediklerini değil, rabbimize kulluğun gereğini ve nankörlüğü terk etmemizin gereğini insanlara anlatalım.
Halbuki dünya kurulalı, nice kereler aynı olaylar yaşanmadı mı? Olayın özeti şu; insanlar şükrettikçe Allah (cc) rızık, rahmet ve bereketini artırdı. Nankörlük yaptıklarında ise bazen uyarı, bazen şefkat tokatı, bazen de azap kamçısı olarak değişik bela ve musibetler gönderdi. Kur’anda bunun onlarca örneğini bulabilirsiniz.
Son yıllarda medyanın körüklemesiyle insanlar Allahın (cc) rezzak sıfatını unutarak rızık konusunda iyiden iyiye endileşelenir oldular. Halbuki bunca ayet ve hadisler şükreden insana rızık garantisi veriyor.
Elbette tedbir almayalım, bilimsel verileri boş verelim demek istemiyoruz. Ancak maddi/fiziki tedbirlerin beraberinde Allaha (cc) kulluğun gereğini hatırlatmazsak ciddi bir yanılgıya düşmüş oluruz. Bizim asıl isyanımız kartel medyasının her tabii felaketi işlerken kainatın sahibini devre dışı bırakma girişimidir. Buna karşı uyanık olalım.
Şu sorulabilir: “Rızık kendiliğindenmi avucumuza gelecek bizim gayretimiz (esbaba tevessül) gerekmiyor mu?” Elbette sünnetullah gereği hiç bir şey sebepsiz yaratılmamış. Ama sebep adı üstünde yalnızca sebeptir, faili mutlak ise Allahtır (cc). O (cc) sizin için rızık dilemedikçe binler sebep bir araya gelsede siz rızka sahip olamazsınız. O dilediği taktirde ise kainat karşı çıksa da engel olamazlar.
ŞU HALDE ALLAHIN (cc) İŞİNE KARIŞMAYALIM. KULLUK BİZDEN RIZIK ONDAN.
GAM YOK KEDER YOK
Tehlike ne kuraklık nede küresel ısınmada asıl tehlike bizim nankörlüğümüzde
İbrahim 14/7
enam 6/6
bakara 2/152
nahl 16 /114
hud 11/52
nuh 71/11-12
mülk 67/30
mülk 67/21,23