Helal olsun!
Çizgilerinden sapmayan insanları hep takdir etmişimdir. Güç dengelerine göre pozisyon alanlardan uzak durmalı.
Ayşenur Arslan, 28 Şubat’ta da darbecilerin yanındaydı, bugün de darbecilerin yanında...
Çizgisini hep koruyor.
28 Şubat’ta yönettiği televizyon kanalı, ‘cunta’nın yayın organı gibi hareket ediyordu... Onların kaset timinin infaz organlarından birisiydi.
Arslan, çizgisini korusa da konjonktürel davranmak konusunda mahir... Programında ne zaman 28 Şubat lafı açılsa “Ben şahsım adına o dönem karşı durdum” diye hafiften bir cümle aradan geçiriverip konuyu anında değiştiriyor.
“Karşı durdun da ne yaptın?” diye soran konuğa rastlamadım bugüne dek.
Akif Beki, “28 Şubat’ta cuntacılara, tankları yürütenlere karşı yönettiğin televizyon kanalında yayınlanmış tek haber göster” dese, ne yapacak bilmiyorum.
Lakin konjonktür değişti… 28 Şubatçılar artık mevta ve Arslan’ın destek vermesiyle doğrulacak gibi değiller.
Ancak günümüz cuntacıları için umut var.
Arslan’ın Ergenekon ve Balyoz konusundaki yırtınışı bu yüzden.
Dursun Çiçek’in İrticayla Mücadele Eylem Planı’nın ortaya çıktığı zamanki çırpınış dizilimini hatırlıyorum.
Belge ilk ortaya çıktığında, “Bu fotokopi” diye en az bin kere tekrarladı.
Islak imzalı hali çıkınca, “Bu Çiçek’e ait değil” diye iki bin kere tekrarladı.
Emniyet Kriminal, “Çiçek’in el ürünü” raporu verince, Emniyet’e güvenmediğini ve imza makinesiyle atıldığını üç bin kere tekrarladı.
Jandarma Kriminal de “Çiçek’in el ürünü” olduğunu söyleyince, askeri yazışma kurallarına uygun değil diye dört bin kere tekrarladı.
Müthiş bir azim.
Akif Beki’yle yaptıkları programı izliyorum. Beki programda hâlâ konuk gibi davranıyor. Bütün konuları Ayşenur Arslan açıyor, alıntı yapılan yazar ve haberleri o hazırlıyor, bulduğu bir açığı büyütecek materyalleri o ekrana getiriyor.
İlerlemiş yaşına rağmen bu çabasını gerçekten takdir etmek lazım. Akif Beki daha genç, dinamik ve bence daha dolu biri olmasına rağmen aynı çabayı sergilemiyor.
Balyoz’da, Ergenekon’da öylesine belgeler var ki; Beki onlardan bir-iki tanesini stüdyoya getirip yüklense, Ayşenur Arslan’ın hareket edecek alanı kalmaz… Reklam arasına gitmekten başka.
Mesela ODTÜ olaylarında polisin gaz attığı görüntüleri montajlayıp, 50 kere döndürüp üzerinden tartıştırdı konuyu. Beki’nin de göstericilerin demir bilye, molotof, taş attıkları görüntüleri karşısına koyabilmesi lazımdı.
Balyoz’un gerekçeli kararı açıklandı mesela. Arslan, kendine göre açık gördüğü konuları temcit pilavından beter etti. Mesela Beki de TSK’nın resmen kabul ettiği Balyoz Semineri’ndeki resmi ses kayıtlarından bir-iki kaydı stüdyoda dinletebilirdi.
Bizim sorunumuz bu işte.
Dersimizi iyi çalışmıyoruz. Mesele karşı tarafın suçlamalarına cevap yetiştirmek değil ki... Konuyu doğru anlayıp doğru anlatmak mesele. Ayşenur Arslan sabah 7’de kalkıp işe geliyorsa, Beki de kalkıp o saatte gitmeli.
Alınacak çok yolumuz var.
Ayşenur Arslan’ın vesayet sistemini ayakta tutmak için harcadığı ömre, bu yaşta gösterdiği azme karşılık bizim de aynı ölçüde örneklerimiz olmazsa bu iş yürümez.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.