Ricciardone’nin çözülen kodları
“Amerikan Elçisi’nin şifreleri” başlıklı bir önceki yazımda Ricciardone’nin tepki çeken son çıkışını iki nedene bağlamıştım:
1- Her alanda gerçekleştirilen reformlarla Türkiye normalleşiyor, vesayet rejimi yıkılıyor.
2- Türkiye’nin insansız hava araçları, izleme ve dinleme sistemleri, lazer güdümlü yerli füzeleri, yerli savunma yazılımları ve teröre karşı özel taktiklerle kendi göbeğini kesme noktasına doğru ilerlemesi.
Özetin özeti: Türkiye’nin kalkınıyor olması…
Elbette bu gelişme hem bölgemizde hem de dünyanın her tarafında tartışmasız biçimde söz sahibi olmak isteyen ABD’nin hayrına değil…
Ricciardone’nin son atraksiyonu büyük ölçüde bundan kaynaklanıyor şeklinde yorumlanabilir…
Neyse ki kendini müstemleke valisi zanneden elçinin vermek istediği mesajın kodları Türkiye’yi yönetenlerce anında çözüldü ve gereken karşılık anladığı dilden verildi.
Önceki günkü haberlerden takip ettiniz…
AK Parti Sözcüsü ve Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, Guantanamo’yu özetle hatırlatıp “Ricciardone haddini bilsin” açıklamasını yaptı.
Çelik’in bu açıklaması, aynı gün Haber Merkezimizden Yiğit Doğaner’in Ricciardone’nin kendi ülkesinden örnek gösterdiği bir haberle pişti oldu.
Elçi, ABD’de Fort Dix askeri tesislerine terör saldırısı planı yapmakla suçlanıp 33 yıl hapis cezasına çarptırılan Türk vatandaşı Serdar Tatar’la ilgili sorularımıza hâlâ cevap verebilmiş değil…
Merak ediyorum Ricciardone acaba Serdar Tatar’ın 3 yılı geçen yargılama aşamasında günlerce aç bırakılmasını, sorgu sırasında soyundurularak videoya kaydedilmesini ve başka mahkumlarca işkenceye tabi tutulmasını nasıl izah edecek?
ABD’nin insan hakları ve hukuk alanında bagajı o kadar dolu ki…
Bu konu daha çok gündemde kalıp, Amerikan elçisinin başını ağrıtacağa benziyor.
En azından biz bu meselenin peşini bırakmayacağız.
İşte dün hükümet adına Amerikan elçisine gereken cevabı veren Hüseyin Çelik’i Ankara büromuzda Haber Müdürümüz Fatih Akkaya ile birlikte ağırladık.
Sohbet konumuz ağırlıklı olarak Ricciardone’nin açıklamalarıydı.
Elçinin, kendisine gönderdiği özür mektubunun içeriği ve “haddini bilsin” açıklamasını yapmadan önce parti içerisinde gerçekleştirilen en üst düzey trafikle ilgili özel bilgiler paylaştı, ilk defa bize açıkladığı çok çarpıcı değerlendirmeleri oldu AK Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik’in…
Mesela “Amerika ile müttefikiz ama…” dedikten sonra şu kritik analizi yaptı: “İşte ABD Dışişleri Sözcüsü, Türkiye’nin İsrail’le ilgili sözlerinden rahatsız oluyor. E biz de onların açıklamalarından rahatsız oluyoruz. İsrail söz konusu olduğu zaman bizim Amerika’yla aynı düşünmediğimizi sağır sultan bile biliyor. İsrail konusunda biz Amerika gibi düşünmüyoruz. Bizim müttefik olmamız, bizim yüzde yüz her konuda mutabık olacağımız anlamına gelmiyor.”
Çelik’in Ana Muhalefet CHP’yle ilgili “kayyum” önerisi ise hep birlikte gülüşmemize neden olan ilginç bir anekdot idi.
Mutlaka okuyun derim.
Hüseyin Çelik ayrıca, partisinin yetkili organlarında filtreden geçirilip rafine edilen okuyucularımız açısından son derece yararlı olacağını düşündüğümüz pek çok konuya da açıklık getirdi.
Örneğin Başbakan’ın bir TV kanalında yaptığı açıklamadan hareketle 4. Yargı Paketi ile birlikte KCK, Balyoz ve Ergenekon tutuklularının serbest bırakılacağı iddialarıyla ilgili şu bilgileri verdi:
“Başbakan’ın söylediği Balyoz’u görmeyin, Ergenekon’u görmeyin böyle bir şey yok. Zaten bunlar darbeyle ve darbecilerle hesaplaşmamak anlamına asla gelmez. Böyle bir şey olursa bu Başbakan’ın kendi kendini inkarı anlamına gelir. Türkiye’de demokratikleşme mücadelesi vermiş, vesayetçi yapıya karşı bugüne kadar dimdik durmuş bir lider böyle bir konumda olmaz. Darbe ve darbeciler konusunda bizim hassasiyetimiz herkes tarafından biliniyor. Ama adil yargılama, etkin yargılama. Yargı kendisine asla şaibe bulaşmasına müsaade etmemeli. Haklı oldukları konuda haksız duruma düşmemeli. Darbelerle hesaplaşma, Türkiye’nin kendi safralarından kurtulması yönünde bir çaba var. Usuldeki hatalardan dolayı esasın gölgelenmesine müsaade etmemelidirler. Mesela benim gibi bir insanın darbelerle, darbecilerle hesaplaşılmasını istememesi düşünülebilir mi? Lamı cimi yok bunun. Gerekiyorsa sedyeyle bile getirilip Türkiye’nin Pinoşeleri yargılanmalıdır. Bunun aksi düşünülemez. ”
Evet, Hüseyin Çelik’le konuştuklarımız bunlarla sınırlı değil.
Buraya yansımayan kısımlarını ayrıntılı biçimde haber sütunlarımızdan takip edebilirsiniz…
İstifade edeceğinizi umuyor hayırlı okumalar diliyorum…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.