Gündemin önemli iki konusu
Devlet hukukunun temeline yerleştirmemiz gereken, “Sivil Anayasa” diye dillendirdiğimiz, “Yeni Anayasa” meselemiz var. Senelerdir tartışılıyor. Mevcut anayasa, yamalı bohçaya döndü. Yaması aslını geçti. Sistem, yamalar içinde kayboldu. Böyle devam etme imkanı kalmadı. Zaten bütün dünyalık işler ölümlüdür. Gün gelecek, yapmakta olduğumuz anayasanın da ömrü, geçerliği bitecek. Batı’ya dönen yüzü, kendimize dönecek.
Bütün partilerin katılımıyla, “Uzlaşma Komisyonu” kuruldu. Teklif, 31 Aralık 2012’ye kadar tamamlanacak, tasarı haline gelmesi için hükümete sunulacaktı. Tamamlanmadı. Üç ay daha süre verildi. Bunun, “Bir daha; bir dahası” olmaz. Seçim gelir. Hükümet de, meclis de, buna rıza gösteremez.
İkinci önemli konu yine temel mesele. “Adalet mülkün temeli”. Ama adaletin başı çatallı, dörde ayrılmış. Farklı ve ağır işliyor. Halkın sesi kısık tabanında sıkıntı çok daha fazla. Dava bitirmeye ömür yetmiyor. Dava, babadan toruna kalıyor. Bu konu da anayasayı bekliyor. Adaleti çok başlılıktan kurtarmak gibi birçok konu yenilik bekliyor. Yama değil, sistem istiyor.
Hem siyaset yapacak, hem de milletin ihtiyaçları görmeyecek, bilmeyecek? Bu mümkün değildir. İhtiyaç bilinirken anlaşamamak, uzlaşamamak, millet olarak temel değerlerimizde çatlak olduğuna mı, milletin hakemliğine rıza göstermeyenlerin engeline mi takılıyor? Asıl sıkıntının kaynağı samimiyet kaybı mıdır? Ergenekon dava dosyalarındaki bir vesikada komutan, “Evet ama, o zaman hükümetin işine yarar” diyor ya? İşte, hizmetleri aksatan, sıkıntıları artıran, yaygınlaştıran meselenin ruhu burada, “Çıkarı için devletinin başarısını istememe de mi” diyeceğiz?
Millet çoğunluğu bu gerekliliği gördü, biliyor. Millet engeli aşar. İktidar, muhalefet, herkes, mümkün olan isteklerini kabul ettirerek, kabul edilemeyenleri ileriye bırakarak anayasayı sahiplenecekler. Temel bir ihtiyacı ertelemek, o ihtiyacı ortadan kaldırmaz. Sıkıntıyı artırır. Sıkıntının faturasını iktidara çıkarma gayretinin mantığı yoktur. Çünkü hakem millet olacaktır. Bu safhada engellemek, engelci için risktir. Muhalefet netice alabilmesi, eksik beş oyu tamamlamamak için milletvekili oylarına ambargoda başarılı olması zaruridir. Başarıya ulaştığı kabul edilse dahi birlikte sıkıntı doğurur. Parti diktaları, bunu umursamayabilir. Ancak?
Bu dayanışmaya rağmen başaramazlar, halk oyuna gidilirse, üç yenilgiyi birden yaşayacaklardır. 1) Milletin kabul oylarıyla, cevabı milletten alacaklardır. 2) Farklı, bir araya gelemeyen partiler, yalnızca millet isteğine karşı birleşmiş olmanın utancına düşeceklerdir. 3) Oyları yeterli olduğu halde başarısızlık, tam bir ehliyetsizlik ifadesi olacaktır.
Mesele burada da bitmez. “Gençlikte günler kısa, yıllar uzun; yaşlılıkta günler uzun, yıllar kısadır”. Siyasette, günler de, yıllar da kısadır. Devlet adamına, gün de, yıl da dar gelir. Yapılması gerekenler, yıllara sığmaz. Seçim gelir. Millet, pişmiş aşa su katanları cezalandırır. Yeni dünya şartları, “Muhalefet, uzlaşma erdemi kazanmalıdır” diyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.