Onu bu millet; bildi, ona güvendi ve ondan desteğini esirgemedi!..
O bir dava adamı ve davasının sevdalısı bir kişi…
Sevdası olmadan onun için ne gecenin, ne de gündüzün bir anlamı var….
O dertlidir…
Ama derdini sevenlerdendir. Çünkü onun derdi bu millettir ve bu milleti millet yapan değerlerin kendisidir...
O kavgacıdır…
Onun kavgası; ihanete uğrayan o yüce değerleri yeniden ihya etme kavgasıdır.
O, kendini bildi bileli mücadelecidir…
Onun mücadelesi “yaradılış gayesine uygun bir hayat nizamı” yolunda millete hizmet ederek Allah’ın rızasını kazanmaktır.
“İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” felsefesine inanmış bir siyasetçi olarak insan merkezli bir siyasi hareketi başlatmıştır. Hep dik durmuş ve yıkılmaz denen tabuları yıkmıştır. O, tüm engelleri sabırla ve kararlılıkla aşarak hayalindeki Türkiye’ye ulaşmak ve hedeflerini gerçekleştirebilmek için gece gündüz çalışmıştır ve çalışmaya da devam ediyor…
O, yetenekli ve hizmet aşkıyla dolu güzel insanlar seçerek kadrolarını kurdu. Hedeflerini ve amacını bu millete anlattı, kısa zamanda kendisi ve görüşleri kitlesel kabul buldu ve çeşitli halk katmanlarında takdir gördü, ilk seçimde tek başına iktidar oldu.
Ama onun asıl amacı ve hedefi sadece iktidar değildi. O, İktidarla birlikte muktedir olmak istiyordu.
“Bizi tekrar geçmişin karanlığına kimse götüremez” diyerek ülkenin yeniden yapılanması konusunda çok ciddi reformlar gerçekleştirdi. Şimdiye kadar hiçbir siyasi liderin ele almaya cesaret edemediği birçok konuyu o, hem irdeledi hem de çözüm için büyük adımlar attı.
Ülkemiz; daha kalkınmış güçlü bir Türkiye, hem bölgesinde etkili hem de milletler camiasında itibarı artan bir ülke oldu. Ve bu millet onu, üç dönem oylarını arttırarak iktidara taşıdı.
Ama o hala mutlu değildi. Onu düşündüren ve uykularını kaçıran bir olay vardı. O, ülkesinin dağlarında ellerinde silahla dolaşan birilerinin olmasını içine sindiremiyordu. Bir takım hayallerle kandırılmış gençlerin vatana ihanet derecesinde şartlandırılması ve her gün gençliğinin baharındaki polislerimizin ve Mehmetçiklerimizin şehit edilmesini kabullenemiyordu.
Geçmiş iktidarlar gibi “Böyle geldi böyle gidecek” demenin bu vatan ve bu millete ihanet olduğunu düşünüyordu. Vatanın bölünmez bütünlüğü içinde “birlikte hayır, ayrılıkta azap var” prensibini temel esas alarak çareler arıyordu.
Bir gün o, “Oynanan oyunları bozmak adına ben bedel ödemeye hazırım” diyerek yola çıktı. Bölücü terör örgütüne silah bıraktırmak amacıyla “Demokratik açılım” çerçevesinde Habur ve Oslo girişimlerini başlattı.
Ancak şer güçler içteki ajanlarını kullanarak her iki sürece de engel oldular. Habur görüntüleri ve Oslo görüşmelerinin medyaya sızdırılması birileri için zafer, diğer bir kesim için ise inanılmaz bir fırsattı.
“Vatana ihanet, hainlik ve teröre teslimiyet” suçlamalarıyla yola çıkan bu malum çevreler; kıyametin kopacağını ve AK Parti iktidarının biteceğine hem inanmışlar hem de o inanışa olan güvenleriyle ahlaksızca bir karalama kampanyası başlatmışlardı.
Ama o, hiçbir zaman ümidini kaybetmedi ve “Çözüm Süreci” adı altında yeni başlık açtı. Onun bu girişimleri, gerçekten büyük bir risk ve gerçekten büyük bir cesaretti.
Ancak o, bir kere kararını vermiş ve bu yoldaki her türlü riski peşinen kabullenmişti.
Yaptığı işin Allah indinde ve millet vicdanındaki karşılığını bildiği için kim ne derse desin o, sorumluluğunun bilincinde hem huzurlu hem de rahattı.
Her fırsatta “Siyasetçinin iki beyaz gömleği var. Biri düğününde biri de öldüğünde giymek içindir” diyerek gizli düşmanlarına “Korkmuyorum, beni yıldıramazsınız. Çünkü ben Allah’a teslim olmuş biriyim” diyerek hem çok anlamlı mesajlar veriyor hem de meydan okuyuşunu sürdürüyor.
O, korkularla hiç arkadaş olmadı.
O, kolayı seçen, hazıra konan ve her zorluk karşısında şapkasını alıp giden liderlerden olmadığı için “zoru ben çözerim” inancı ve özgüveniyle hareket etti, etmeye de devam ediyor.
O’nu birileri hala anlamakta zorlanıyor!... Ama onu bu millet bildi, ona güvendi ve ondan desteğini esirgemedi.
O, duyulan bu güven karşısında hiç şımarmadı, böbürlenmedi ve doğrulardan sapmadı.
Bu güven ve desteğin hakkını vermek için inançla bu millete hizmet etmeyi, milletinin hizmetkarı olmayı hem kadrolarına benimsetti hem de gereğini önce kendisi yerine getirmenin azmi ve gayreti içinde oldu…
Usta…
Sen bu işi de başaracaksın… Millet olarak biz sana inanıyor, güveniyor ve destekliyoruz…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.