Çıkış ve yardım yataklık
PKK’lı teröristlerin sınırdışına çıkış meselesiyle ilgili Başbakan Erdoğan’ın canlı yayında söyledikleri ilginçti.
Erdoğan, “sınırdışına çıkışın silahlı olmaması gerektiğini, TSK’nın silahlı PKK’lıları görüp müdahale etmemesinin yardım yataklığa gireceğini, bunun mümkün olmadığını, PKK’lıların silahlarını bırakarak gitmeleri gerektiğini” söyledi.
Buradaki yardım yataklık vurgusu bence oldukça önemli.
Türk Silahlı Kuvvetleri, geçtiğimiz günlerde iki gazetede yer alan “Operasyonlar durdu” haberleri üzerine yaptığı açıklamada, “Türk Silahlı Kuvvetleri, hukuki mevzuat gereği kendisine verilen vazifesine devam etmektedir” demişti.
Erdoğan’ın “yardım yataklık” açıklaması kadar TSK’nın “Hukuki mevzuat gereği” vurgusu da çarpıcı bana göre.
Başından beri “sürecin sigortası” olarak gördüğüm ve adeta bağırırcasına yazdığım husus “operasyonların durdurulmaması” idi.
Terör sorununun hızla halli için bir “Masa Süreci” başlatılacaksa, burada elimizi güçlü kılacak ve PKK’yı geri dönülmez noktaya itecek şey güvenlik güçlerinin başarılı operasyonları olacaktı.
PKK, Şemdinli’yi koparmak ve kurtarılmış bir bölgeyle konuyu “Uluslararası hukuk” zeminine çekmek stratejisiyle başlattığı “2012 Final Yılı Atraksiyonu”nu, güvenlik güçlerinin operasyonları başarısız kılmıştı.
PKK, 2012 stratejisini hayata geçirebilmiş olsaydı, bugün “Çözüm Süreci”nden bahsediyor olmayacaktık.
1.700 PKK’lının etkisiz hale getirildiği, elaman-para ve şehir isyanlarını yürüten KCK’nın dağıtıldığı süreç sonunda PKK, diz çökerek “Çözüm Süreci”ne dahil olmak zorunda kalmıştır.
Sürecin başında bile Türkiye’nin gaflete düştüğünü hesaplayarak 110 kişiyle bir sınır karakolumuza saldırmış, ancak pabucun pahalı olduğunu görmüştür.
Çözüm Süreci’nin başarılı ilerleyebilmesi için PKK’nın üzerindeki baskıyı hissetmeye devam etmesi, Kandil’de mağaralardan başlarını çıkaramaması, şehirlerde yeniden örgütlenememesi gerekiyor.
Güvenlik güçlerinin işlerini yapmalarının, kendi dilleriyle ifade edersek “Hukuki mevzuat gereği kendisine verilen vazifesine devam” etmelerinin, Çözüm Süreci’ni baltalayacağı propagandası tamamen karşı tarafın geliştirdiği stratejik bir argümandır.
Nefes alma fırsatına çevirmenin ağdalı biçimde ifade ediliş biçimleriyle güvenlik güçleri üzerinde baskı kurmak, Türkiye açısından Çözüm Süreci’ne fayda değil aksine zarar getirir.
İri medya organlarında ve hatta İslami medyada, “Kandil’i bombalamak çözüm sürecini bombalamaktır” şeklinde yorumlar yazıla yazıla TSK’nın da Emniyet’in de Jandarma’nın da baskı altına alındığını görmemek için kör olmak lazım.
Bu Türkiye’nin hayrına bir durum değil, ne uzun vadede ne kısa vadede…
Ada görüşmeleri, PKK elebaşısının açıklamaları ya da Kandil gibi fotoğrafın bir bölümüne bakılarak, memleket için hayırlı olacak süreci yönetemeyiz.
Güvenlik boyutunun sürece katacağı stratejik üstünlük dahil fotoğrafın tamamına bakmak durumundayız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.