Avrupa’da Irkçılığın yükselişi ve eylemleri
Almanya’da yaşayan yabancılar açısından Almanya; hem güvenliksiz hem de korkulan bir ülke haline geldi. Gün geçmiyor ki, yabancılara ve bu yabancıların çoğunluğunu oluşturan Türkler ile çeşitli milliyetlerden oluşan Müslümanlara saldırı olmasın.
Faşist ruha sahip kesim, Almanya’da her geçen gün daha da güçleniyor. Alman basınında yer alan haberlere göre, Neonazi ve diğer aşırı sağcı grupların eylemlerinde hayatını kaybedenlerin sayısı, açıklanan resmi rakamların çok üstündedir.
Almanya’nın önde gelen gazetelerinden ‘Tagesspiegel‘ ve ‘Zeit‘ gazeteleri internet üzerinden yapmış oldukları araştırmaya göre, iki Almanya’nın birleşmesinden bu yana Neonazi ve diğer aşırı sağcı grupların işlediği cinayetlerde en az 152 kişi hayatını kaybetti.
Söz konusu yayın organları, mahkeme kararları, savcılık ve emniyet soruşturmalarını inceleyerek, ayrıca avukatlar ve kurban yakınları ile konuşarak aylar süren bir araştırmadan sonra bu bilgiye ulaştıklarını belirtiyor.
Alman hükümetinin polis kaynaklarına dayanarak verdiği rakam ise 63 kişidir. İşte ilginç olan da bu. Hala bu bilgileri gizleyen, Neo Nazileri yönlendiren ve destekleyen devlet kurumları içinde ilgili ve yetkili kişiler var.
Hâlihazırda Almanya’da 182 Neonazi hakkında tutuklama emri bulunuyor. Fakat resmi makamlardaki taraftarları tarafından korunmakta ve kollanmakta oldukları için bu kişiler bir türlü yakalanamıyorlar.
Almanya’daki Irkçı yayılma bir yandan devam ederken, diğer yandan resmi makamlardan alınan destekle saldırılar devam ettirilmektedir.
Bu durum Almanya için gerçekten çok utanç vericidir.
Diğer bir gerçek şudur:
Bu Irkçı eylem ve söylemler, diğer Avrupa ülkelerindeki ırkçıgrupları cesaretlendirmekte ve eyleme teşvik etmektedir. En son Fransa’da bir Türk vatandaşının yanarak ölümüne sebep olan ırkçı saldırıdır.
ARAF OLAN YARGIDAN ADALET BEKLENİR Mİ?
8’i Türk en az 10 kişinin ölümünden sorumlu tutulan Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) adlı Neonazi terör hücresinin hayattaki üyesi BeateZschäpe ve destekçileri hakkındaki davayı takip edebilmeleri için Türk yetkililer ve Türk basınına kontenjan ayrılmamasıyla başlayan tartışmalar “yargının tarafsızlığı” konusunda şüphe ve endişelere sebep oldu.
Almanya’daki Türk Toplumu; bilhassa da mağdur yakınları bu yanlı ve yanlış uygulamadan çok ciddi rahatsızlık duymaktadır. Ancak Alman yetkili makamlarının bu endişeleri giderecek bir düzenlemeye gitmemesi gerçekten düşündürücüdür.
Münih Eyalet Yüksek Mahkemesi’nin basın ve izleyiciler için sadece 50 kişilik kontenjan ayırması ve ancak bir tane bile Türk gazeteci ve yetkilinin dahi bu listeye dahil edilmemesi tek kelimeyle “sorunlu bir uygulama”dır.
Türkiye Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun, Alman mevkidaşı Westerwelle’ye; Almanya’daki Nasyonal Sosyalist Yeraltı örgütü davasının Türk tarafınca da izlenmesi için gerekli önlemlerin alınması yönündeki beklentisini aktarmasıyla olay bir anda siyasi bir boyut kazandı.
Beklentimiz bu girişimle yanlıştan dönülsün idi. Fakat Federal Alman Dışişleri Bakanlığı’nın“Türk tarafının bu isteğini anlayışla karşılıyoruz, ancak yargı bağımsızlığı var, hükümet olarak konuya doğrudan müdâhil olmamız mümkün değildir” şeklindeki cevabı hem siyaseten hem de hukuk açısından Almanya devleti için yüz kızartıcı olmuştur.
Bu cevap ve getirilen bu engelleme, insan hakları ile evrensel hukuk ilkeleri acısından olduğu kadar mahkemenin tarafsızlığı bakımından da bir suçtur.
ULUSLARARASI TOPLUM, HAREKETE GEÇMELİ
Yakın tarihin en büyük soykırımının yapıldığı Bosna Hersek iç savaşında olduğu gibi Rusların Çeçenistan’daki işgaline sessiz ve seyirci kalan BM, AB ve Uluslararası Toplum şu günlerde benzer bir tutumu Suriye için takınmaktadır. Almanya başta olmak üzere Avrupa’da ırkçılığın yükselişi ve can alan eylem ve saldırıları konusunda da aynı ilgisizlik içindedir.
Almanya’nın başını çektiği ırkçı yükseliş ve devam eden terör saldırılarındaki artış bir insanlık sorunu olmaya devam ediyor. Şimdiye kadar bu sorunla yakından ilgilenmeyen Uluslararası Toplum artık harekete geçmelidir.
Avrupa’da yaşanan bu insanlık dışı ırkçı terör AB’nin de bir iç sorunudur. Bu saldırıların son bulması ve şimdiye kadar işlenen cinayetlerin faillerinin yakalanıp yargı önüne çıkartılması mevcut devlet kurumları ve hükümetlerin sorumluluğudur.
Şimdi “Neden hep Türkler?, neden bu saldırılar durdurulamıyor?, Türk karşıtlığı ve İslam düşmanlığı propagandaları neden önlenmiyor?” sorularına Alman devleti cevap vermeye mecburdur.
Aksi halde; Uluslararası Toplumun ve Avrupa ülkeleri için “İnsan hakları ve hukukun üstünlüğü” ilkeleri konusundaki iddialar inandırıcı olmaz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.