Kardeşlik Seferberliği
Geçen yazımızda, “âkil adamlardan sonra gönül adamları da devreye girmeli; asla siyasi konulara girmeden, İslâm’ın kardeşlik anlayışını Müslüman halkımıza anlatmalıdırlar” önerisinde bulunmuştuk. Bu teklifimize bir hayli olumlu tepkiler aldık. Yazıda söz konusu ettiğimiz “Kardeşlik Seferberliği”nin daha iyi anlaşılması için, bugün de “İslâm kardeşliği”nin referansı olan bazı âyet ve hadisleri görelim:
Hayat rehberimiz olan Kur’ân-ı Kerim’de Yüce Rabbimiz: “Müminler ancak kardeştirler.” (Hucurat 49/10) buyurur. Evet, bir olan Allah’a iman eden müminlerin hepsi iman ve din kardeşleridir. Zira onlar, aynı iman esasında birleşmişlerdir. Hakikat şu ki; bu ayet-i kerime, yeryüzündeki bütün Müslümanları evrensel bir ailenin bireyleri olarak ilan eder. Bu Müslümanlar arasında bulunan kardeşlik öyle bir nimettir ki, hiçbir dinde bir örneği bulunmaz. Kur’ân’da, bu kardeşliği vurgulayan bir çok âyet vardır. Mesela; Âl-i İmran suresi, 104. ayette: müminlerin, “Allah’ın nimeti sayesinde kardeşler oldukları” beyan buyurulur. Medine’ye hicretlerinden sonra, Mekkeli muhacirlerle Medineli ensârı tek tek kardeş ilan ederek tarihin en örnek “kardeşlik müessesesini” inşa eden kutlu Peygamber’imizden de (s), bütün Müslümanların kardeş olduğunu beyan eden çok sayıda hadis rivayet edilmiştir. Müminler arasındaki kardeşlik ruhunun tam olarak kavranması için bu hadislerin bir kısmını aşağıda paylaşalım:
“Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona haksızlık etmez ve ona hor bakmaz.” (Müslim, Birr 10)
Benzer hadislerinde Peygamberimiz (s) şöyle buyurur: “Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (düşmanına) teslim etmez. Kim kardeşinin bir ihtiyacını giderirse, Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Kim Müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa, bu sebeple Allah da onu kıyamet günü bir sıkıntıdan kurtarır. Kim bir Müslümanın kusurunu örterse, Allah da Kıyamet günü onun kusurunu örter.” (Buhârî, Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 58)
Yine benzer bir hadis şöyledir: “Müslüman Müslümanın kardeşidir ve Müslüman kardeşine zulmetmez, onunla dost olmaktan vazgeçmez, onu zelil etmez. Bir kimse için, bir Müslüman kardeşini hakir görmek kadar büyük bir kötülük yoktur.” (Müsned-i Ahmed)
Efendimiz (s); “Mümin, mümin için birbirini destekleyip güçlendiren bir bina gibidir.” buyurmuş, sonra da mübarek parmaklarını birbirine geçirmiştir. (İbn Kesir, Hucurat/10 tefsiri)
Benzer bir hadis: “Müminler birbirlerine bir duvarın tuğlaları gibi bağlıdırlar.” (Buhari, Tirmizi)
Cerir b. Abdullah (r.a), Hz. Peygamber’in (s); “Birincisi namaz kılmak, ikincisi zekat vermek, üçüncüsü tüm Müslümanlar hakkında hayır dilemek olmak üzere üç hususta kendisinden biat aldığını” söylemiştir (Buhari, Kitabu’l-İman) ve diğer hadisler:
“Müminler, aralarındaki sevgi, bağlılık ve birbirlerine merhamet ve şefkat duymak bakımından tıpkı bir bedene benzer. Şayet bedenin bir uzvu zarar görecek olursa tüm beden bundan rahatsız olur ve uykusuz kalır.” (Buhari, Müslim) Benzer bir hadis: “Bir müminin iman ehli ile münasebeti, baş ile bedenin irtibatı gibidir. Öyle ki, mümin, iman ehlinin çektiği eziyeti, bedenin bir uzvunun çektiği ıstırabı baş nasıl duyarsa, aynen öyle duyar.” (Müsned-i Ahmed)
Devam edelim: “Bir Müslümana sövmek fısk, ona karşı savaşmak ise küfürdür.” (Buhari, Kitabu’l-İman)
“Bir Müslümana, başka bir Müslümanın canı, malı ve ırzı haramdır.” (Müslim, Tirmizi)
“Kul, kardeşine yardım ettiği sürece Allah kula yardım eder.” (Müslim, Zikr 38)
“Müslüman, kardeşine gıyabında duâ ettiği zaman melek: ‘Âmin, bir misli de sana olsun’, der.” (Müslim, Tirmizi, İbni Mace) “En çabuk kabul olunan dua, kişinin din kardeşi gıyabında ettiği duadır.” (Buhari)
Yazımızın başında yer verdiğimiz “Müminler ancak kardeştir” ayet-i kerimesi şöyle devam eder:
“Öyle ise (her ne zaman araları açılırsa) iki kardeşinizin arasını düzeltin ve Allah’a karşı takvalı (sorumluluğunuzun bilincinde) olun ki O’nun rahmetine nail olasınız.”
Hucurat suresinin bir önceki ayetinde de; birbirleri ile savaşan iki grup söz konusu olduğunda “artık adaletle aralarını bulun” (49/9) buyurulur ki, Müslümanlar arasında herhangi bir çatışma veya anlaşmazlık çıktığında, diğer Müslümanlara düşen sorumluluk, onların arasını adaletle düzeltmek ve böylece Müslümanlar arasındaki bozulan barış ve kardeşliği yeniden tesis etmektir. Bu sorumluluk bilinci (takva) ile hareket edenleri ise Allah Teâlâ (c.c), rahmeti ile müjdelemektedir. Takva; “Allah’tan korkmak” demekse de, esası itibariyle “sorumluluk bilinci”dir. Öyleyse bugün öncelikli görevimiz; iki kardeşimiz ya da iki Müslüman topluluk bozuştuklarında, hemen aralarını bulup barıştırmaktır. Din kardeşliğinin ve takvanın gereği budur. Bilelim ki; ancak takva sahipleri Allah’ın rahmetine ererler.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.