Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Acılar ülkesi olduk

Acılar ülkesi olduk

Hergün yaşanan felaketler sebebiyle acılar ülkesi haline geldik. Elbette ateş düştüğü yeri yakar ama millet olmanın yolu acıları ve sevinçleri paylaşmaktan geçer. Hiç bir insan ülkesinin değişik yerlerinde yaşanan felaketlere, ölümlere nasıl olsa bana dokunmadı diye ilgisiz kalamaz. Eğer ilgisiz kalabiliyorsa ortada çok ciddi bir insanlık ayıbı ve kayıbı var demektir.

Bu bakımdan yurdumuzun hangi köşesinde meydana gelirse gelsin her olay hepimizi sarsıyor, yüreklerimize acı düşüyor.

Akdeniz Bölgesini çıplak tepelere dönüştüren orman yangınları sadece yeşili, ülkemizin akciğerlerini yok etmekle kalmıyor her seferinde köyler de yanıp kül oluyor. Yanmış evlerine bakarak ağlayan insanlarımızın çektiği acı karşısında bu manzarayı görenlerin de aynı acıyı duymaması mümkün mü? Elbette, evi yanan kadar uzaktan seyreden acıyı aynı oranda çekmeyebilir ama mutlaka yüreği titrer. Yıllarca içinden geçip giden yolda ilerlerken gökyüzüne yükselen çam ağaçlarından bulutları görmek mümkün olmazken, bir orman yangınının ardından sahilden dağların tepesine kadar uzanan bir bölgenin çırıpçıplak hale geldiğini gördüğünüzde nasıl irkilmezsiniz? Eğer bunu birileri kasıtlı olarak yakmış ise bunlara beddua etmez misiniz?

Demek istediğim o ki, bazı felaketleri insanımızın ihmali sebebiyle yaşıyoruz. Arabasının camından elindeki sigara izmaritini gelişigüzel atan biri geniş bir alanın kül olmasına sebep oluyorsa ve bizler de bu insanlarla birlikte yaşamak zorundaysak acımız daha da artmaz mı?

Ya terör belasının ülkemize ve insanımıza yaşattığı acılar? Daha birkaç gün önce Güngören'de terör belası sebebiyle 18 canımızı kaybettik. Dün sabah saatlerinde Şırnak'tan gelen bir haberde teröristlerle çıkan çatışma sonucu 5 korucumuzun hayatını kaybettiğini öğreniyorduk.

Konya'da gaz patlaması sonucu bir binanın çöken enkazının altında 18 yavrumuzun cansız bedeninin çıkartılmasına "Ateş düştüğü yeri yakar" diyebilirmiyiz? Yukarıdan beri sıraladığım olayların ateşi hepimizin yüreğinde bir yara açmıyor, iz bırakmıyor mu?

Bir yandan terör belası bir yandan ihmal ve üç kuruş harcamamak için sebep olduğumuz felaketlere daha ne kadar dayanabileceğiz?

Otomobili ile giderken pet su şişesini arabanın camından atmakta hiçbir sakınca görmeyen insanımızın ruh halini nasıl izah etmeliyiz? Acaba, ormanlık bir bölgeden geçerken kaldırıp attığı pet şişenin bir süre sonra bir orman yangınına sebep olabileceğini düşünemeyecek kadar bu insan akıldan mı yoksundur? Eğer böyle ise bunların toplumdan tecrit edilmesi gerekmez mi?

Eskiden büyüklerimiz bize her fırsatta yola düşmüş bir taşı ya da dalı kaldırıp kenara koymanın sevabını anlatırlardı.. Bu telkin ile büyüyen insanların elbette yola birşeyler atması mümkün olmazdı. O zamanlar toplumun okur-yazar oranı çok düşüktü.. çağdaşların tabiriyle cahil bir toplumduk.. Aradan geçen zaman içinde toplumun çok büyük bir kısmını okur-yazar yaptık, yani cahillikten kurtardık.. öyle sandık.. Buna karşılık insanımız giderek bencil ve ben merkezli hale geldi.. Kendisinden başkası onu ilgilendirmiyor. Beş kuruşluk çıkarı uğruna pek çok insanın felaketine zemin hazırlayabiliyor.

çağdaş madde medeniyeti, beraberinde maddeye tapıcılığı getirdi.. Madde insanların putu haline gelince de yapılan tahsilin davranışlarımızı müsbet yönde değiştirmesi gibi bir sonuç alamıyoruz. Tahsilin eğitim halini alabilmesi için öğrendiklerimizin davranışlarımıza etkili olması gerekir. Ama olmuyor. Tüm teknolojik gelişmelere rağmen ihmallerimiz bu gelişmeleri işe yaramaz hale getiriyor. Ondan sonra da hep birlikte acı çekiyoruz.

Bu yazıyı yazdığım sırada ajanstan geçen şu bilgi Antalya'da yaşadığımız orman yangını felaketini açıkça gözler önüne seriyordu: "Antalya tarihinin en büyük orman yangını kontrol altına alınamıyor. Alevler 6 noktada yeşil örtüyü yutuyor."

Bu yangınların elbette neden çıktığını kesin olarak bilmiyoruz. Ama işin içinde bir kasıt varsa, buna sebep olanların insanlığından şüphe etmek gerekmez mi? Ve böylesine insanlıktan nasibini almamışlarla birlikte yaşamaya mecbur olmakta ayrı bir acı sebebi.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi