Başbakan Erdoğan ve Kalkınma
Sınırımızda nükleer tesislere sahip Bulgar ve Ermenistan’a rağmen biz engellendik. Tam engelleri aşıyor, dünya çapında “olmazsa olmaz” eserlerin, kendi imkanlarımızla temellerini atıyorduk ki, Gezi Parkı çevreciliği çıktı? Çevreci yüzü, bir gün sürmedi. “Hala anlamadınız mı?” maskesi çıktı ve “Tahrir” tehdidine dönüştü.
İllegal Taksim Platformunun, Başbakanlıktan çıkışta savurduğu tehdit, üslup ve istekler, çevrecilik maskeli bu şiddet ve tahribatın, post modern bir darbe, milli iradeyi işgal olduğunu anlatıyor. Zarar ortada. Olayı, 4 ana başlık altında değerlendirelim:
1) Taksim Gezi Parkı eylemi, ambulans yakıp, cami kirleterek ne yapmak istiyor?
2) İdare, polis ne yaptı?
3) Halk olarak biz ne yapıyoruz? Doğru ve yanlışımız?
4) Başbakan, Kuzey Afrika kardeş devletlerinden hizmet dönüşü ne dedi?
1) Çevreci talep, yakarak yıkarak olmaz. 13 ağaç bahanesiyle, düşman sevindirip milyarlarca ifade edilebilecek maddi ve manevi zarar doğrulamaz. Başörtüsü zulmüne karşı Hak talebi, yıllardır sürüyor. Vahşet şöyle durmak, tek nezaketsizlik yok. Yakmadan, yıkmadan, insanlık vicdanında zalimlere utanç, Hakka zafer ve saygı sağladılar. Hak talebi böyle olur. İnsanlık da buradadır. Zulümle Hak talebi olmaz.
Mısır’ın Tahrir meydanını örnek göstermek; Türkiye’nin, mübarek döneminden farkını görememek, ileri bir körlük; “Daha anlamadınız mı?” sözü ise utanmazlığıdır.
İllegal Taksim Platformu, tahrip kolaylığını güç zannedip, darbe tamam deyip talimata geçti: Göz altına alınan bütün eylemciler, serbest bırakılacak; 3. Köprü projesi iptal edilecek; 3. Hava limanı ihalesi duracak; Kanal İstanbul olmayacak; Enerji Santralleri duracak; Gezi Parkı ve AKM kalacak; İstanbul, Ankara, Hatay valileri görevden alınacak v.s. Bunlar olmazsa eylem devam ettirecek? 13 Ağaç hassasiyeti, bu taleplerin neresinde?
Bu eylemle İsrail, “Balayı bitti” diye sevindi. Türkiye’yi kalkınma yolundan alıkoyma işinin, nasıl bir düşman sevindirme olduğu bir kez daha yaşandı.
Geçen asır, Latin Amerika, Afrika ve Türkiye’de adeta, “Darbeler Asrı” olmuştu. 1960-2000 arası 40 yılda teşebbüste kalanlar dahil, Türkiye’de, 20’ye yakın darbe oldu. Bunların bir kısmı, Gezi Parkı teşebbüsü gibi hatırlanmaya değmez basit ihtiraslardı. Ama hepsi, millete, ülkeye zarar verdi. Şimdi tencere tava çalıyorlar. O zaman jetler ses duvarını aşarak gümbürtü çıkarırdı. CHP, her darbede karınca kararınca rol aldı: 27 Mayıs 1960 darbesi; 1961’de Ali Fuat Başgil’in adaylığına engel darbesi; İsmet İnönü’yü Başbakan yapma darbesi; Talat Aydemir darbesi; 12 Mart 1971 darbesi; 12 Eylül darbesi; Turgut Özal; Erbakan; şahıslarında Milli İrade’ye darbe; 28 Şubat darbesi.
21. Asırda, çıkarcı azınlık darbeleri başarısız. Artık darbeciler yargılanıyor.
“Tahrir!” deyip, Arap baharı rüzgarından yararlanma fırsatçılığı iki kere yanlış: 1) Türkiye dikta değil. AKP, nispi seçim sistemine rağmen on yıldır büyük farkla iktidar. 2) Yeni seçim kapıda. Fikrin, hizmetin varsa, er meydanına, seçime gel.
27 Mayıs darbesinin, “Menderes, gençleri öldürttü” türü iftiraları tekrarlanıyor. Polis sert olsa, 600’e yakın polis yaralanır mı? Yalan ve fitne felakettir. Suriye’de, senelerdir devam eden toplu tüfekli soykırıma kör olan Batı’nın, Gezi Parkı nostaljisi karşısındaki heyecanı, milletimiz için, insanlık tarihi için önemli bir ibrettir. Okul ve işe siyah elbiseyle gitme talimatı? Evet, Mussolini, siyah gömleklilerle başarı sağladı. Sonu? Ayaklarından asıldı. Kaldı ki, siyah gömlek temini kolay. Siyah takım, halktan uzak mutlu azınlık işi değil mi?
2) İdare ve polis: İdare ve polisin görevi anarşiyi önleyip halkın malını canını, itibarını korumak değil de nedir?
3) Halk olarak bizim doğru ve yanlışımız: Büyük bir kalabalığın Hava Alanın da Başbakanı karşılayıp, Gezi Parkı tahribatına tavır koyması güzel ve milli bir görevdir.
Yanlışımız ise ileriye doğru tehlikeyi büyüten, farkına varamadığımız ciddi bir yanlıştır. Üst kattaki komşu, bir şey düşürse, gürültüden şikayet ediyoruz. Gece yarısı bir garip uğultu. Tencere tava gürültüsü. İtiraz sesi? Hatta, “Bunlar, örtülüye bile saldırıyor. Bir kötülük yapabilirler. Gel evladım siyah elbiseni giydireyim” deniyor. Neticede, “Mahalle baskısı” silahını ele geçiren saldırgan azınlık, ahlak, edep ve toplum değerlerini kuşatılıp mahkum ediyor. İyilik atıl, kötülük saldırganlaşıyor. Teröre hizmet, millete ihanet doğuyor.
4) Başbakan, Kuzey Afrika’nın kardeş devletlerinden hizmet dönüşünde: “Leb..” demeden leblebiyi anlayanları muhatap aldı. Fitne yorumlarına fırsat vermedi. Gaza gelecekleri korudu. Zaten, suçluları adalet ayıklayacaktı. Yola devam dedi.
Yol açık. Zulme karşı, hizmete engellemeye karşı, her türlü bedel ödenir. İnşallah, iman, ahlak, erdemlerimizle, kardeş devletler ve insanlıkla birlik ve dayanışma içinde, Allah’ın yardımıyla kervan yürüyor, yürüyecek. Başka söze ne hacet.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.