Tahlil edemezsek çözemeyiz
Faiz lobisi ya da güçlü sermaye denen grubun Gezi Parkı eylemlerinin arkasında olduğu şeklinde iktidar kanadında güçlü bir söylem birliği var.
Buna karşılık “muhafazakar sermaye nerede?” diye bir soru ortaya atılıyor. Madem, karşı taraf Amerikan gazetelerine ilan verecek kadar “ceplerinden” ciddi oranda aktarıyor, o zaman muhafazakar sermayedekiler de ortamı yatıştırmak için birazcık ceplerine kıymalı.
Ben böyle bir durum olacağını zannetmiyorum.
“Erdoğan kurtarır” söylemi her yerde yaygın.
Başbakan Erdoğan’ın bir şekilde durumu toparlayacağını düşünüyorlar.
Haliyle de ellerini de ceplerine atmazlar, borsa toparlansın diye alım da yapmazlar, riske de girmezler.
Bu kolaycılık, AK Parti’nin kuruluş döneminden beri belli ölçülerde vardı.
Ama her geçen yıl daha da arttı.
Halkın sokaklara inmesi üzerinde durulması gereken bir durumdur.
Sokaktaki kalabalık, provokasyona açık zemin demektir.
Coğrafyamızda durum hiç iyi değil.
Suriye’deki istikrarsızlıklar tek seferde 50 kişinin hayatını kaybettiği bombalı saldırılara muhatap kıldı Türkiye’yi.
İnsanların sokakta olması bu açıdan tedirgin ediyor beni.
Daha önce yazdım, Türkiye’nin içine sokulmak istendiği ve uluslararası boyutu olduğu açık olan süreçten çıkmanın yolu toplumun farklı kesimleri arasındaki bağları güçlendirmektir.
Ortadoğu’ya askeri ya da siyasi olrak her müdahale ettiklerinde, ülkeler içindeki mezhepsel ve etnik fayları kırıp, daha küçük parçacıklara bölme yolunda çalıştı uluslararası güçler.
Gezi Parkı sürecinde dünya medyasının ve hükümetlerinin verdikleri ilk tepki hayra alamet değildi.
Soner Çağaptay’ın, Amerikan Deniz Subayları’na özel olarak yayınlanan bir dergide birkaç yıl önce yazdıkları ilginçti.
Türk medyasına da sızan o makalede Çağaptay, Türkiye’nin diğer Müslüman ülkelerden farklı olduğunun altını çiziyordu. Türkiye’de yapacakları bir toplumsal mühendislikte farklı yöntemler kullanmaları ve çok hassas davranmaları gerektiğini belirtiyordu.
Şuan Türkiye’ye yapılmak istenen “Arap Baharı” operasyonlarıyla bire bir aynı değil.
Farklı yöntemler kullanılıyor.
AK Parti’ye tepkili bir kitle olduğunu tespit etmişler ve bu kitlenin nasıl bir kitle olduğunu Ana Muhalefet partimizden de çok daha iyi çözmüşler.
Taksim’de bir tane Ergenekon’a, Balyoz’a destek, tutuklu komutanları savunan pankart göremezsiniz.
Oysa CHP bu noktalardan muhalefet yapıp duruyordu.
AK Parti’ye muhalif kitlenin temel kaygısının bunlar olmadığını çözenler, temel rahatsızlık üzerinden örgütlenmeyi sağlar ve öfkeyi yönlendirirler.
Amerika ve İngiltere’nin düşünce kuruluşlarına milyon dolarlarca para aktarması bu yüzden.
Adamlar verimli çalışmış ve AK Parti karşıtı kitlenin dinamiğini çözmüşler. Peki bizim milyon dolarlar akıttığımız düşünce kuruluşları ne yapıyor?
Bu hareketi çözdüklerine, kitleyi analiz ettiklerine dair tek rapor görmedim.
Lüks bina yaptırıp, pahalı salonlarda hikayeden raporlar açıklamakla olmaz bu işler.
Mevcut durumla ilgili hükümetimizin elinde ABD ve İngiliz hükümeti kadar sağlam materyaller olmalıydı.
Mesele park ya da çadırlarda sabahlayan kitleler meselesi değil.
Bir operasyon yürütülüyor. Mesele bu…
Olayı tahlil edemezsek, çözemeyiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.