Duran adam, ne yapmak için duruyor?
CIA’in “duran adam” figürü, “ayakta duran adam” olup Gezi eylemine geldi. Medya büyük destekle dünyaya duyurdu. Hatta TBMM’ye taşımaya gayret eden taklitçiler oldu. Gezi’ye eylem dendi, terör oldu. CHP destekli bu terörün çaresizliği, “duran adam” ile noktalandı.
Arkadan bir resim daha çıktı televizyona... Başörtüsü hak arayışında varmış duran adam. Oysa, dünya bir araya gelse, akıl bu iki eylemi bir araya getirmez… Metot da, istek de zıt. Başörtüsü ikazla zulme karşı hak arıyor. Gezi yakarak, yıkarak, hizmete karşı dayatıyor. Biri milletin zalime karşı duruşu; öbürü azınlığın millete dayatması. İki zıta eşit destek aklın felaketidir. Ters gayeye hizmet eden akıl, otobanda ters kulvara geçen otomobil kadar tehlikelidir. Böyle şaşkın bir eylemden ne Gene Sharp ne de onun kitabındaki duran adamı darbeler için bir eylem tarzı yapan CIA memnun.
Başörtüsü eylemleri; bir zulmü ortadan kaldırma, hak arama eylemleri idi. Yakıp yıkmak şöyle dursun, şehirlerarası el ele zincir oluşturdu da tek trafiğe engel olmadı. Sadece, devleti zulümden arındırıp devletini daha güçlü ve devamlı kılmayı hedefledi. Ne araba, otobüs yaktı; ne gece yarısı ıslık, tencere tava gürültüsüyle halkı rahatsız etti… Ne ülke itibarı ve ekonomisine zarar verdi, ne İsrail’den ve ne de yalan ve iftira medyasından destek gördü. Gezi Parkı eyleminin hedefi ve doğurduğu zarar ortada… Ne hak var, ne hukuk. Başörtü eyleminin tam zıttı. Birine evet diyen mantık, öbürüne hayır demek zorundadır.
İyilikle kötülük bir olmaz. Ülkeyi zulüm batağına sürüklemek isteyenlere karşı ikaz edenlere destek veren, ülkeyi yakıp yıkana destek veremez. Propaganda gücüyle aklı, vicdanı, insanı alt etmeye kalkışanın sevinci kısa olur. Onu kapıda bekleyen hüsrandır. “Köprü, hava alanı, nükleer enerji istemiyoruz” dayatması kime hizmet? Bunu anlamayan millet tarihte kalamaz. Zalime ve mazluma aynı desteği verenin, eylem değeri, huzursuzluk çıkarmak ve kötü reklamdan ibarettir. İnsanî bir değer taşımaz.
Böyle bir akıl tutulması, Gezi eyleminden dolayı İsrail’in “Balayı bitti” diye sevinç çığlıkları atmasından da; CNN, BBC gibi dünyadaki iri ekonomi gücüne sahip yayın kuruluşları ve iri siyasilerin koro halinde Türkiye’ye saldırıp iftiralar düzmesinden de tehlikeli millî bir felakettir. Zira, bu hastalık bulaşıcıdır. Milletvekili; devletin ekonomi ve itibarının sarsılmasını isteyebilir, düşman sevindirebilir mi?.. Görevi bunun tam tersi… Darbe yandaşı; dayatmalı-molotoflu, yakmalı-yıkmalı eyleme öncülük yapabilir mi? İmkânsız… Ama akıl tutulması olursa olur. CIA darbe metotlarının tahribatları bütün dünyada ortadadır, ibrettir. Milletvekillerinin bunlara heveslenmesi, insanlık ve tarih için ciddi ayıptır.
Parti ve milletvekilinin görevi, zorla hükümet devirmek için hizmetleri aksatmak, ülkenin itibarını, ekonomisini, huzurunu tahrip etmek değildir. Kendi doğrularına milleti ikna ile bilgi ve becerisini ispatlayarak milletin isteğiyle iktidara gelmektir. Heyhat ki, bira festivalleri düzenlemekten, her hizmete takoz koymaktan başka iş bilmeyenlerin, hizmetle milletin gönlünde yer alması mümkün olmayınca, darbeden başka işleri kalmıyor.
Gezi darbesi eyleminde yol bitti. Perinçek, gazetesinde Gezi’cilere öğüt veriyor, ‘başaramasanız da kazanımlarınızı muhafaza edin’ diyordu. Kaybedince propaganda bu noktaya oturdu. Yazarlar, çizerler hep birden Gezi eylemleriyle çok büyük bir değişim yaşamış Türkiye. Hükümet yumuşamış, eylemciler duran adam olmuş gibi hikâyeler. Hayal üzerine boşa proje yapmayın. Muhafaza edeceğiniz bir kazanım doğmadı… Kaybettiniz. Kazanımınız yok ki, muhafaza edesiniz. CIA’in duran adamını ümit edinmeniz halinizi anlatmaya yetiyor. Toparlanan İslâm dünyasını iyi uyardınız. Böyle olunca merhum şairlerimizden Basri Gocul, “Üfleyeyim derken mumu; Sakalcığın tutuştu mu?” derdi. Dünyanın her yerinden, Müslümanlardan Türkiye’ye, Başbakan’a destek yağıyor. Bu kara bulutlar, rahmet yağmurları getirecek inşallah. Hamd Allah’a!
Sayın Reha Muhtar’ın 19 Haziran 2013 tarihli yazısından alıntıyla noktalayalım:
“Gene Sharp’ın el kitabından esinlenerek, CIA Devrim Koçları’nın diktatörlere karşı hazırladıkları bir eylem modeli olduğu ve Sharp’ın kitabında 163. madde olarak geçtiği belirleniyor…
CIA’in kitabındaki formüller de kolaylıkla her yerde uygulanabiliyor artık…
Ben yine de eylemlerin izlediği ‘muhteşem sıralanmanın’, organizasyon yeteneğinin, arka arkaya gelen eylemlerdeki etki yönetiminin, Gezi Parkı ötesi bir aklın ürünü olacağını seziyorum…
Öyle sezmeyenler kafayı takmasınlar, üstlerine alınmasınlar…
Benim ki sadece bir sezgi!..” diyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.