Abdullah Yıldız

Abdullah Yıldız

Oruç: “Bir Avuç”la Yetinme Bilinci

Oruç: “Bir Avuç”la Yetinme Bilinci

Bugün 1 Ramazan 1434. Bir mübarek Ramazan ayına daha kavuştuk, elhamdülillah. Müslüman dünyada yaşanan onca sıkıntı ve sorunu hafifletip kan ve gözyaşını dindirebilecek yeni bir fırsat geldi…

Yazık ki, Müslüman dünyanın büyük çoğunluğu ciddi bunalımlarla çalkalanıyor. Yaşanmakta olan sıkıntıların temelinde ise, İslâm’ın ve Müslümanların yeniden tarih sahnesine çıkıp tarihin belirleyici aktörü olmasını engelleme çabaları yatmaktadır. Evet, son olarak Mısır’da yaşanan sıcak gelişmeler, iki yıldır Suriye’de devam eden katliamlar, Arakan’da, Doğu Türkistan’da, Filistin’de, Afganistan’da ve daha pek çok bölgede Müslümanlara yönelik zulüm ve kıyımlar; küresel şer güçler ile onların yerel işbirlikçilerinin, İslâm’ın bir hayat nizamı olarak tarih sahnesine dönmesini önleme veya geciktirme çabalarından başka bir şey değildir. Zira, materyalizmin ikiz kardeşi olan komünizm ve kapitalizmin çifte iflasından sonra insanlığın ufkunda umut ışığı olarak parlayan yegane alternatif sistem, İslâmî hayat nizamıdır. Bir yıl önce Mısır halkının % 52 oyuyla Cumhurbaşkanı olan Muhammed Mursi’nin apaçık bir AB-ABD-İsrail patentli askeri darbe ile görevinden alınması, “İslam Nizamı”na karşı olan herkes tarafından alkışlanırken, İslâm’ın hayata hâkim olmasını samimi olarak arzulayan her mümini üzmüş, ama direniş, geleceğe dair umutlarını pekiştirmiştir. Müslüman Kardeşler hareketinin adayı olarak Cumhurbaşkanı seçilen Mursi’nin şahsında İslâm’ın dönüşünü engellemek isteyen koalisyonun yelpazesi basiretli Müslümanlar tarafından çok iyi ve doğru okunmalıdır: İsrail, Amerika, AB ülkeleri, diktatör Arap rejimleri ve vahşi Suriye rejimi. Katil Esed’in yorumu ise tüm Müslümanlara ibret olmalı: “Din’i siyasete alet edenlerin sonu Mursi gibi olur.” İslâm’ı bir bütün olarak hayata hâkim kılmak isteyen bilinçli Müslümanlar, İslâm karşıtlarınca hep böyle itham ediliyor değiller mi zaten? Peki, Esed ve Sissi gibi katil ve zalimlere arka çıkanlara ne demeli?!.. İnşallah, nadim olurlar da tevbe ederler…
İmdi, son yıllarda İslâm âlemi olarak yaşamakta olduğumuz tüm olumsuzluklara rağmen, Ramazan ayı gelince bir başka havaya bürünürüz. Üzerimizdeki kara bulutlar bir anda dağılmaya yüz tutar. Her Ramazan ayı arifesinde, Müslümanlar Ramazan coşkusunu doyasıya yaşamasınlar diye şer plânlarını devreye koyan şeytani odakların heveslerini kursaklarında bırakırız. İnşallah, bu Ramazan da böyle olacak ve Müslümanlar olarak mübarek Ramazan ayının “rahmet iklimini” nefes nefes soluyacağız…
Allah rızası için aç kalırken, her zamankinden daha fazla açların derdi ile dertlenecek, aç ve açıkta olanları doyurmak için elimizden gelen bütün imkânları kullanarak infak seferberliğine gireceğiz.
Oruçlu bedenlerimizle huşu içinde eda edeceğimiz beş vakit namazlarımıza coşkulu teravih namazlarımızı da ilave ederek hep birlikte “ötelere”; melekût âlemine kanat çırpmaya çalışacağız.
Ellerimizi hep birlikte Âlemlerin Rabbi olan Allah’a (c.c) açarak, ümmetin topyekûn dirilişi, huzur ve sükûna ermesi için dua ve niyazlar edeceğiz; zikrimizi, fikrimizi, tesbihâtımızı çoğaltacağız.
“Kur’ân ayı” olan Ramazan-ı Şerif’te Kitabullah’ı bir kez daha okuyup anlayarak, hayatımızı O’nun “hayat verici” ilkelerine göre yeniden düzenleyip tüm ilişkilerimizin sağlamasını Kur’ân’la yapacağız.
Erken başladığım Kur’ân-ı Kerim kıraati ve tilaveti sırasında, gündemimizde olan olaylarla bağlantılı olarak dikkatimi çeken bir âyet grubu ile ilgili düşüncelerimi sizlerle paylaşarak bitirmek istiyorum:
Bakara suresinin sonlarında (246-252. âyetlerde) inkârcı ve zalim Câlût’un kalabalık ordusuna karşı Tâlût’un az sayıdaki müminler ordusunun verdiği anlamlı ve ibret dolu mücadele anlatılır. Tâlût, savaş öncesinde mümin ordusunu, Allah Teâlâ’nın talimatı doğrultusunda bir ırmakla imtihan eder:
-“Kim bu ırmaktan bol bol su içerse benden değildir. Kim ondan tatmazsa bendendir. Ancak eliyle bir avuç su alanlar sorumlu tutulmaz.” (Bakara 2/249)
İnsanların nimetler ırmağından tıka-basa yani ihtiyacından fazla yiyip içtiği ve imtihanı kaybettiği günümüz dünyasında, “bir avuçla” yani asgari ihtiyaç düzeyi ile yetinen müminler olabilmek, ancak Ramazan ayında tutulan orucun hikmetini anlamakla mümkündür. Oruç ibadeti, ‘aç gözlü’ nefsimize, sahurdan iftara kadar aç-susuz kalarak “bir avuçla” yetinmeyi, hevâmıza direnmeyi ve sabrı öğretir.
Bir avuçla yetinme kararlılığını gösteren sebatkâr ve nitelikli müminler ordusu, Câlût’un ve çağdaş Câlût’ların nicel açıdan donanımlı orduları karşısında, Allah’ın izni ile galip gelirler. Onlar şöyle derler:
“Nice az bir topluluk, Allah’ın izni ile nice çok topluluğa galip gelmiştir. Allah sabredenlerle/direnenlerle beraberdir.” (Bakara 2/249)
Haydi, “bir avuçla” nefislerimizi terbiye ederek Allah için sabrı/direnci kuşanmaya! Haydi oruca!
NOT: 13 Temmuz Cumartesi günü, 15.00-24.00 arası İstanbul-Beyazıt Kitap Fuarında, Pınar Yayınları standında buluşmak duasıyla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdullah Yıldız Arşivi