Hak dava yiğitlerini bekliyor
Mısır’da oluk oluk Müslüman kanı akıtılırken yaşananları “demokrasi-darbe” ikilemi içerisinde ele alan fikir fahişelerini ibretle izliyoruz.
Kan üzerine makaleler yazılıyor, demokrasinin nimetlerinden, darbelerin kötülüğünden dem vuruluyor. Kimi darbeye giden süreçte Mursi’nin hatalarını ön plana çıkartıp “darbe ama, fakat, lakin”li cümleler kurarken, kimisi de “amasız” darbeyi kınıyor. Anlamamız gereken ise bu teorik tartışmanın dışına çıkıp Mısır’da gerçekten ne olduğudur. Kimse bu saatten sonra “Modern Batı Demokrasisi”, “Avrupa Birliği Değerleri”, “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi”, “Kopenhag Kriterleri” gibi süslü, makyajlı cümleler kurmasın.
Batı’nın ve Batılı’nın demokrasi-hukuk diye bir kaygısı olsaydı ne Mısır’da, ne de Ortadoğu’da bunları yaşamazdık. Batı’nın dünyaya bakışı “menfaat” üzerinedir.
Kendi çıkarına hizmet etmeyen demokrasiler ve demokratik sonuçların yok edilmesinde hiçbir beis yoktur. Türkiye’de defalarca yaşanan darbelerde de, Mısır’da şuan yaşanan darbede de bunu gördük. Hep darbecilerin yanındaydılar çünkü; demokrasi onların istediği sonuçları doğurmadı bu iki ülkede. Mısır’da “İhvan” hareketini istemiyor Batı.
İslam’ın ana kaynaklarından beslenen “Sünni Müslümanları” hiçbir coğrafyada istemediği gibi. O yüzden Mısır’da yapılmakta olan; Müslümanların bir 50 yıl daha başlarını kaldıramayacak biçimde gömülmesidir.
İhvan, 2011’e kadar siyasi yasaklıydı ve seçimlere katılamadı. Mübarek Diktası’nın altında dindar Mısırlılar kendilerini bürokraside, ticari ve sosyal hayatta gizleyerek yaşadılar.
Kısa bahar döneminde İhvan iktidara gelince hepsi rahat davrandı, kendilerini açık ettiler.
Şimdi kış; erken açan bu çiçekleri dondurmak, soldurmak için geri geldi.
Bürokraside, devletin her kademesinde, ticari ve sosyal hayatta İhvan avı başladı.
Dindar Mısırlılar her yerden tasfiye ediliyorlar. Bir taraftan da İhvan’ı kesin olarak yasaklamak için şiddete karışmış gibi gösteren davalar açılıyor. Provokasyonlar yapılıp deliller üretiliyor.
Geniş tasfiyenin ardından siyasi yasak da gelecek ve Müslümanlar bir 50 yıl daha başka bir bahar mevsimini beklemek için yerin altına çekilecekler.
Hazan üstüne hazan…
Değerlerimiz elimizden alındığı günden beri Kur’an, Mısırlı hafızların ağzında bülbülün nameleri gibi musikiden ibaret kaldı. Kendimize dönmedikçe ve toplumu topyekün ele almadıkça, şuur vermedikçe tepemize ardı ardına balyozlar inecek.
“Demokrasi” deyip “darbe” deyip Batı’dan medet umacak, dünya kamuoyunu harekete geçirmeye çalışacak ama kendimiz söyleyip kendimiz dinleyeceğiz.
ABD, AB, BM Esad’ın oluk oluk Müslüman kanı akıtmasını izleyip kıllarını kıpırdatmayacak, Mursi’yi devirmek için her türlü açık ve örtülü desteği verecekler.
İçeriden de destek bulacaklar. Para için, menfaat için, çıkar için, makam için, mevki için, kadın için kendini satmış, Amerika’nın esiri olmuş sözde Ordular, kendi halkının üzerinden tanklarla geçecek. Paletlerin altında Müslümanlar inim inim inlerken, bu geçide bütün bir Batı alkış tutacak.
Biz ise 300 yıldır kurtulamadığımız prangalarla; bunu da sineye çekecek, maalesef bu gidişe dur diyemeyeceğiz.
Batı ancak güçten anlar.
Bunun için çok çalışmalı, güç kazanmalı, gece ile gündüzü ayırmadan, cebimizi ve ikbalimizi düşünmeden, karşılık beklemeden ilerlemeli, Müslüman’ın bu makus talihini değiştirmeliyiz.
Çünkü Mısır örneği bize bir kez daha gösterdi ki; biz yapmazsak, dünyada bunu yapacak başka hiç kimse yok.
Rabbim bu milletin omuzlarına kutsal bir görev yüklemiş. Önümüzü açmış, yolumuza su serpmiş.
Mısır’da yaşanan zulüm, İslam alemini topyekün sarsan bu musibet, yalancı baharlara aldanan ve rehavete kapılan bizlerin yüzüne inmiş bir tokattır.
Rabbim eğrilen bizleri zalimin kılıcıyla bir kez daha uyardı.
Konuşmanın zamanı çoktan geçti.
Hak dava yiğitlerini bekliyor. Boyunduruk yerde ve bizden başka kaldıracak yok.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.