İsrail’in Hedefleri ve Filistin’deki “Siyasi Çözüm” Oyunu
Siyonistlerin ilk hedefi işgal ettikleri Filistin toprakları üzerinde devlet kurmaktı. İkinci hedefleri de kurulan ilk Siyonist devlet olan İsrail’in; Filistin topraklarına yayılmak ve Müslüman Filistin halkını öz vatanlarından kovmaktır. Üçüncü hedefleri ise Vadedilmiş Topraklar’a kavuşmak ve büyük İsrail’i kurmaktır.
Bu hedefler; 29 Ağustos 1897 yılında İsviçre’nin Basel şehrinde Theodor Herzl liderliğinde toplanan I. Siyonist Kongre’sinde kararlaştırılmıştır. Ancak Osmanlının varlığında bu hedeflere kavuşmak çok mümkün değildi. Bu sebeple Siyonistler ve onların destekçileri olan “egemen güçler”in ilk hedefi; Batı’yı Osmanlı korkusundan kurtarmak hem de; Yahudi devletini kurabilmek için Osmanlıyı yıkmak oldu.
Meşruiyet ilanları ve Sultan Abdülhamid’in tahtan indirilmesi, İttihat ve Terakki’nin iktidara gelmesi, Birinci dünya savaşına girişimiz ve Sultan Vahdeddin’in sürgün edilmesi sonucunda Osmanlının parçalanması hep o hain planın eseriydi.
Hatta, Hilafet ve halifeliğin kaldırılması, Harf devrimi ile kılı kıyafet devrimleri ile reddi miras politikaları o planın devamı için gerçekleştirildi.
İşgal ve savaşlar neticesinde 14 Mayıs 1948’de İsrail Devleti’nin Kuruluş Deklarasyonu ilan edildi. Böylece birinci aşama tamamlanmış oldu.
Batılıların desteğiyle Filistin topraklarında bir Siyonist devletin kurulması İslam dünyasını rahatsız etmiştir. Çünkü; Filistin toprakları işgal edilmişti. Kudüs ve İlk kıblemiz olan Mescid-i Aksa gibi asla vazgeçilmeyecek kutsal değerlerimiz olmasıdır. Kısacası: Osmanlıyı parçalayan Egemen güçlerin de yardımıyla kurulan İsrail; İslam dünyasının kalbine saplanmış bir hançerdi.
İkinci aşama; kurulan Siyonist İsrail devletin tüm Filistin ve komşu ülkelerin topraklarına işgallerle yayılma politikalarıdır.
Batı dünyası İsrail’in bu tutumuna karşılık göstermelik kınamalardan öteye bir caydırıcı kararı almadı, alamıyor. İsrail, Batılı emperyalistlerinin de desteği ile bir yandan saldırı ve işgallerini aralıksız sürdürürken diğer yandan yeni yerleşim merkezleri ile Kudüs’ü başkent ilan etmek için siyasi ortam oluşturmaya çalışıyor. ABD’nin AB destekli Büyük Ortadoğu Projesinin gizli planlarında bu ortamı oluşturacak planlar bulunmaktadır.
Türkiye’de başlatılan ve ülke geneline yayılmak istenen olaylar ve ekonomiye yapılan müdahaleler ile siyasi baskılar, Suriye’de iç savaşın bu kadar uzun sürmesi, Tunus ve Libya’da karşı devrim arayışları ile Mısır’da “Müslüman Kardeşler hareketi” kadrolarını siyasetten tamamen arındırma girişimleri adına yapılan askeri darbe hep o tarihi ihanet planın eseridir.
Çünkü Türkiye’de Başbakan Erdoğan, Tunus’ta Reşid el Gannuşi ve Mısır’da Mursi ve destekçisi İhvan Hareketi’nin öncülüğündeki siyasi akımların varlığı İsrail’in yayılmacı politikaları yanı Vadedilmiş Topraklara ulaşmada engel görülmektedir.
SONU GELMEYEN VE SONUÇ VERMEYEN GÖRÜŞMELER
Amerika’nın AB destekli Barış girişimleri sürekli İsrail’in güvenliği ve İsrail devletinin varlığı temel esas alınarak başlatılmıştır. Sürekli İsrail korunmuş Filistinli siyasiler baskı altına alınmıştır.
Şimdi; sonu gelmeyen ve sonuç getirmeyen görüşmelerin bir yenisine başlanması planlanıyor. Altını çizerek ifade etmek isterim ki; bu görüşmelerden de hiçbir netice çıkmaz.
Çünkü; Siyonistlerin arzusu barış değildir. Tevrat’ın Tekvin kitabının 15. Bab’ında yer alan; “Fırat Nehri’nden Nil Nehri’ne kadar olan geniş bölge İsrailoğulları’na vaat edilmiştir” ibaresinde gösterilen hedefe ulaşmaktır. İsrail; Barış oyalamaları devam ederken yeni yerleşim merkezleri oluşturma politikalarını meşrulaştırmak istemektedir.
ABD Dış İşleri Bakanı Kerry’nin toprak müzakerelerinin 1967 savaşı öncesindeki sınırları temel alacağı yönünde güvence vermesine rağmen; İsrail Ekonomi Bakanı Naftali Bennett, Batı Şeria ve Doğu Kudüs’te Yahudi yerleşimi inşaatlarının süreceğini belirtiyor.
Tüm bu gelişmeler göstermektedir ki, Amerikan Dışişleri Bakanı John Kerry’nin arabuluculuğuyla başlatılması planlanan İsrail-Filistin barış görüşmeleri daha başlamadan çıkmaza girdi.
Elli yılı aşkın bir süredir işgal altında yaşayan Filistin, hala Ortadoğu bölgesinin ve dünyanın gündeminin en önemli maddesidir. Filistin meselesi çözümlenmedikçe de İsrail başta olmak üzere tüm bölge halklarının güvenliği tehlikede olmaya devam edecektir.
Ancak şu bir gerçek; özgürlüğüne düşkün, şerefli ve izzetli Filistin halkının özgürlük ve hak arayışı gibi üstün değerler uğruna sürdürdüğü şanlı direniş sürecektir. Ayrıca; Filistin sorunu sadece Filistinlilerin veya Arapların sorunu değildir. Filistin tüm dünya Müslümanlarının davasıdır.
Unutulmasın ki!..
Türkiye’de, Suriye’de Tunus ve Mısır’daki ihanet oyunlarına karşı çıkmak Filistin’e sahip çıkmak anlamına gelir..
Çünkü bu oyunların hedefinde İslam ve Müslümanlar vardır…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.