Edirne, Bursa, İstanbul ve Budin
Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik’in Macaristan gezisine eşlik ediyoruz. Bakan Çelik’in de aralarında yer aldığı Başbakanlık’ta Çarşamba günü düzenlenen “Demokratikleşme Paketi Toplantısı”nın hemen ardından gerçekleşmesi bu seyahati bizim için biraz daha önemli kılıyor. Toplantının perde arkasını öğrenmek için Ömer Çelik’e pek çok sorumuz oldu. Çelik toplantıyla ilgili fazla ayrıntıya girmeden farklı açılardan genel değerlendirmeler yaptı. Budapeşte’de gerçekleştirdiğimiz bu özel sohbetin ayrıntılarını haber sütunlarımızdan ayrıntılı biçimde takip edeceksiniz.
Biz geçelim Budapeşte izlenimlerimize…
Uçağımız Budapeşte havalimanına indiğinde güneş batmış hava kararmaya başlamıştı. Otelimize yerleştikten sonra kısa süreli bir şehir turu yaptık. Budapeşte’yi boydan boya Tuna nehri ikiye bölüyor. Nehrin bir tarafında kalan bölüme Buda, diğer yakasına ise Peşte ismi verilmiş. Almanya’nın bir kasabasından doğan ve 8 ülke topraklarından geçtikten sonra Karadeniz’e dökülen Tuna’nın üzerine Budapeşte’de tam 8 köprü yapılmış. Buda ile Peşte arasında ulaşım, rengarenk ışıklarla donatılan, farklı farklı mimari ve estetik değere sahip bu köprüler vasıtasıyla sağlanıyor. Ayrıca Tuna üzerindeki çok sayıda gemi ve feribot dikkatimizi çekiyor.
Perşembe sabahı ise Budapeşte’nin en önemli tarihi ve kültürel merkezlerinin tümünü gezmeye başlıyoruz.
Rutin haberlerimizden de takip ettiğiniz gibi Budapeşte’de ziyaret için ilk durağımız Gül Baba Türbesi oluyor. Gül Baba 1526 yılında Kanuni’nin daveti üzerine Budin seferine katıldıktan sonra Gül Baba Bayırı adı verilen bölgeye yerleşerek burada bir tekke kuruyor. Derviş ruhlu bu gönül insanı Macarları ilk kez “gül” ile tanıştırıyor. Hz. Peygamber’den esintiler taşıyan “gül” buradaki insanlar için adeta şifa kaynağı oluyor. Ardından huzur, samimiyet, barış ve dostluk geliyor. Kısa sürede gönüllerde taht kuran Gül Baba, Budin halkının muhabbetini kazanıyor. 1541 yılında Budin seferinde şehit düşen Gül Baba’nın tabutuna bizzat Büyük Hünkar Kanuni Sultan Süleyman omuz veriyor. 200 bin kişinin katıldığı cenaze namazını Osmanlı’nın en büyük şeyhülislamlarından olan Ebussuud Efendi kıldırıyor. Bu efsane isim Balkan Türklerinin yanında Macarlar’ın da büyük sevgisini kazanıyor. Mesela Macar Cumhurbaşkanı nikahını bu türbede kıydırıyor. Budapeşte’yi tepeden gören Gül Bayırı’ndaki türbesine gittiğimizde tarifi imkansız bir duygu kaplıyor içimizi. Türbenin içerisine ayakkabılarla girilebilirken Bakan Çelik ayakkabılarını çıkartıyor ve şöyle bir yorum yapıyor: “Türkiye’den gelen önemli devlet adamları fakir bir dervişin önünde saygıyla eğiliyor. Bu milletimizin manevi karakterini, manevi kodlarını, manevi genetiğini gösteren bir durumdur.”
Gül Baba’nın ruhuna Fatihalarımızı okuyup dualarımızı ettikten sonra, Buda Kalesi’ne geçiyoruz, kahraman bir Osmanlı Komutanı’nın mezarını ziyaret için. Budin Valisi Şehid Abdurrahman Abdi’nin mezarı başındayız. Aynı zamanda Osmanlı Veziri de olan Abdurrahman Abdi, Kanije kalesinin alınmasında büyük kahramanlıklar sergilediği için Budin’e Vali olarak atanıyor. Büyük hizmetler gerçekleştiriyor. Ancak Osmanlı Ordusu’nun güneyde bulunması fırsat bilinerek Papa’nın çağrısı üzerine Almanya, Fransa başta olmak üzere Haçlılar 80 bin kişilik kalabalık bir orduyla Budin’e yükleniyorlar. 80 bin kişiyle, 8 binlik Türk ordusuna saldıran Haçlılar Abdurrahman Abdi ve mahiyetindeki bütün askerleri şehit ediyorlar. Böylece Avrupa’nın en önemli Müslüman merkezlerinden olan Budin, güneş tutulmasına rastgelen Perşembe’nin ardından Cuma günü düşüyor. Budin’in düşmesi hem Osmanlı’da hem de Batı’da çok büyük tesir uyandırıyor. Çünkü tarih ve kültür adamlarının anlattığına göre Türkler için 4 il kutsal kabul ediliyor: Edirne, Bursa, İstanbul ve Budin…
Bu kayıp üzerine çok sayıda ağıtlar yakılıyor, şiirler yazılıyor. Büyük komutanın mezar taşında hem Macarca hem de Türkçe “Kahraman bir düşmandı rahat uyusun” şeklinde bir yazı bulunuyor.
Nereye gitsek benzer destanlar.
Yine Budapeşte’de Türk Şehitliği, Kahramanlar Meydanı, Gellert Tepesi ve Tarihi Estergon Kalesi gezdiğimiz mekanlar arasında.
Hüzün ve ümidi bir arada yaşıyoruz. Kaybettiklerimiz hüzün, kazandıklarımız ise ümit veriyor.
Kazanç hanemize Budapeşte’de açtığımız Yunus Emre Türk Kültür Merkezi’nin 26. şubesini örnek olarak gösterebiliriz.
Yunus Emre Türk Kültür Merkezi, Budapeşte’nin en merkezi yerinde, Türkiye’ye yaraşır görkemli bir binada hizmet verecek. Burada Türk kültür, kimlik, medeniyet ve birikimi farklı nesillere tanıtılacak. Yunus Emre Enstitüsü, yurt dışında kurduğu merkezlerde eğitim ve öğretim çalışmalarının yanı sıra kültürel-sanatsal faaliyetler yürütüyor, bilimsel araştırmalara destek veriyor. Bosna Hersek ve Gürcistan’da ilk ve orta öğretim kurumlarında Türkçe, seçmeli yabancı dil olarak okutuluyor. Bosna Hersek’te Türkçe’yi yabancı dil olarak seçen öğrenci sayısı, 6 bine ulaşmış.
35 Ülke ve 3 Özerk Cumhuriyette, 51 Bölüm ile Türkoloji alanında işbirliği protokolü imzalayan Enstitü, söz konusu üniversitelerin Türkoloji ve Türk Dili Edebiyatı bölümlerinin, öğretim elemanı ve kaynak kitap ihtiyacını karşılıyor.
“100 Türkiye Kütüphanesi” projesi kapsamında, dünyanın farklı ülkelerindeki -özellikle bünyelerinde Türkoloji Bölümleri bulunan- üniversiteler ile Yunus Emre Türk Kültür Merkezleri ve Türkiye Araştırmaları Merkezlerinde “Türkiye Kütüphaneleri” adı altında her biri 2000 kitap kapasiteli 100 kütüphane kuruluyor. Diğer kuruluşlarımızla birlikte inşallah bu merkezler “Akıncılar”ın, “Erenler”in, şanlı “Deliller”in görevlerini üstlenecekler.
Ortaçağ hastalıklarının yeniden nüksettiği Batı dünyasının bu reçeteye, bu mayaya ne çok ihtiyacı var.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.