Kibirlenerek kötülük tezgahlayanlar!
Dünyadaki en fanatik İslam düşmanları dahi, başörtüsü yasağı ile varabilecekleri bir yer olmadığını anladılar. CHP dahi, seçimlere kadar da olsa, düşmanlığı bırakıp örtülü reklamına gayret ediyor. İslam’a saldırı iklimini sıcak tutma gayretleri de, aralıksız devam ettiriliyor. Selman Rüştü türü İslam düşmanlığı fedailikleriyle iş arayana, İngiltere’de Gladyatörlük; bazı partilerde milletvekilliğine varıncaya kadar çeşitli imkanlar hazır. Zaten Fransa masonlarının, “Halkın %80’i istese de başörtüsüne izin vermeyin” diyen, 28 Şubat darbe dönemi talimatının, bazıları için bir tür piyango cazibesi taşıması bundan.
Kalkınma ve medeniyet yolunda, bütün dünya mazlumlarına şefkatle, maddi ve manevi yardım gayretiyle, imanından kaynaklanan güç ve fedakarlıkla koşan aziz milletimizi huzursuzlukla engelleyerek kötülük yapanlar, bilsinler ki kötü tuzak, sadece sahibini kuşatır. Bütün insanlık tarihi, bu ibreti anlatır.
Darbeler, kaba kuvvetle, medeniyet yolundaki millet koşusuna engel teşkil eden, zaman kaybettiren en etkili kötülük tezgahlarıdır. Fitne ve terör virüslerini, doğurup harekete geçiren en önemli etken de, uluslararası fitnelerle örülü bu kötülük tezgahıdır.
Türkiye’nin yüksek potansiyeli ve tarihi büyüklüğünün canlanmasından korkan dış güçler, ülke kalkınmasını frenlemek için, her fitnenin hazır desteğidir. ASALA ve PKK gibi terör örgütlerinden, darbelere kadar her kötülükte yer aldılar. Son Gezi terörü desteğindeki aşırı heyecanları, unutulmaz bir ibret oldu.
Dış güçlerin, bu değişmez desteği; ana muhalefet partisinin, millet oyuyla iktidar olma ümidini yitirmesi ve tek parti diktasından kalma imkan ve imtiyazlarını kaybetme endişesi, her darbe ve Gezi terörü türü fitnelere destek; yoldan, köprüye, sağlıktan dış politikaya kadar her hizmete köstek olan bir parti politikası doğurmaktadır. Bu realite, problemleri artıran, aşılması gereken ciddi bir olumsuzluktur.
Bu olumsuz atmosferden çıkışın ilk gereği, tek parti diktasından kalma, yamalı bir bohçaya dönmüş anayasanın, sağlıklı bir bütünlüğe kavuşmasıdır. İkincisi, adalet ve okulların sağlığıdır. Milletin gününü ve yarınını temelden ilgilendiren bu hizmetlerdeki küçük görülerek ihmal edilen her olumsuzluk, kangrene yol açar. Vücudu tehlikeye atar.
Toplum huzurunu bozmanın kolay ve etkili yolu, dini hayata baskı ve saldırıdır. Post modern 28 Şubat darbesiyle, İslam karşıtlığı bir güven ve ödüllendirilme imkanı doğurmuştur. Bazı eblehler, bu ucuz imkan kapısını hâlâ zorluyorlar. Oysa zulüm kapısı, tarihi boyunca yalnız ibret için açılmış ve Hak gelince batıl zail olmuştur.
Sömürgecide, sömürgelerde, komünizmin demir pençesinde, diktatörlüklerde darbeye gerek yok. Çünkü sömürgeci çıkarına zarar verecek, ciddi yarış ve kalkınma imkanı yok. Yani, darbenin, olmazsa olmaz şartı olan dış ayağı yok. Türkiye’nin kendi imkanlarıyla temellerini attığı dev yatırımlar; tankların, tamir için, yenisi fiyatına İsrail’e gitmeyecek olması; İslam dünyasındaki bahar ve yakınlaşma sömürgecileri, daha da ürküttü. Beşşar Esat’ı çıban başı yapıp, Gezi ve Tahrir’e ortak ve destek oldular.
Bilerek-bilmeyerek, ülkede huzursuzluk iklimini sıcak tutan iki zulüm örneği:
Geciken adalet, adalet değildir. Ankara Aile mahkemesi hakimi Mustafa Karadağ, görevinin zıddına, Av. Sayın Zübeyde Kamalak’ı başörtülü olduğu için davadan çıkarıp, Hakkın teslimini geciktiriyor. Bununla da yetinmiyor. Başörtüsü insan hakkı diyen yüksek yargılara, Danıştay’a, HSYK’na, Hükümete saldırıyor. Ama Sayın Kamalak’ın sorusuna, ne konuştuğu TV ve ne gazetede cevap veremiyor. Soru şu: Avukat olarak ben başörtülü olduğum için kabul etmiyorsun. Müvekkilim de örtülü. Bu TC vatandaşı, hakkını nerede savunacak ve alacak?
Okul, insani değerlerin, edebin, Hakkın hukukun yaşatılması, genç dimağlara güzel örnekler verilmesi gereken yerdir. Özellikle zorbalık, okula hiç sokulmamalıdır. MEB Güzide Ülker Okulu Müdiresi Dilek Ok, başörtülü Furkan Güler öğretmeni, ikna odasına sokup, zorla başlarını açtırdığı iki öğretmeni de yanına alarak zorbalık yapıyor.
İnkılap kanunları çıkınca, “Şapka inkılabına aykırıdır” diye sanat eseri niteliğindeki ecdadın, fesli-sarıklı mezar taşlarının, başlarının kırılması kadar tarihe utanç çirkinlikte zulümdür bunlar. Adaletin ve icraatın hızlandırılıp, Hakkın, haklının ölümünden önce yerini bulması, özgürlüğün vicdani sınırını kaybeden, çağımız devletlerinin, en hayati sorunu haline gelmiştir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.