Yener Dönmez

Yener Dönmez

ODTÜ’de neler oluyor?

ODTÜ’de neler oluyor?

Üniversitelerden faydalanarak kaos ortamı oluşturmak isteyen Gezicilerin en önemli mevzisi ODTÜ…

Önceki gün ODTÜ’yü çok iyi bilen, üniversite içerisinde son derece kritik konuma sahip, etkin bir isimle görüştüm.

Öyle bilgiler paylaştı ki, dehşete kapılmamak elde değil.

Anlatılanlara göre, ODTÜ bilim yuvası olmaktan çıkmış, adeta terör örgütlerinin mümbit arazisi haline dönüşmüş.

O yüzden rutin “yol ve yolsuzluk tartışmaları” yerine, bunları üreten nedenlere projektör tutmak gerekiyor…

Kuruluş yıllarını es geçtiğimiz sohbette, muhatabımın günümüz ODTÜ’süyle ilgili paylaştığı çarpıcı bilgiler özetle şöyle:

“Misyoner yöntemini benimseyen kurumlar öğrencilere belli mülakatlardan geçtikten sonra ancak burs veriyor. Terör yapılanmaları ODTÜ içerisinde gücünü yurtlardan ve mezunlar derneğinden alıyor. Buralar denetimsiz bölgeler gibi. Marjinal solun sesi daima yüksek çıkıyor. Sayıları 150 kişiyi bulan PKK’lı bir grup öğrenci var. İstedikleri zaman Öcalan lehine pankart açıp, slogan atabiliyorlar. Mezunlar Derneği’nin yönlendirdiği yurtlardaki öğrenci yapılanmaları devlet içerisinde devlet gibi hareket ediyor. Yasak olmasına rağmen, alkol kullanılıyor, kaçak sigara satılıyor, uyuşturucu, ot, esrar ve eroin gırla gidiyor. Eşcinseller her türlü eylemde serbest. Bay-Bayan ilişkileri Batı’yı bile geride bırakacak düzeysizliğe ulaştı. ODTÜ gelenek ve değerlerimize sistematik biçimde savaş açan merkezlerin odağı haline geldi. Bahar şenliklerinin düzenlendiği dönemde özgürlük furyası adı altında ahlak sınırlarını zorlayan eylemler öyle bir noktaya ulaştı ki; muhafazakar öğrenciler çareyi o dönemde okula gitmemekte buluyor.”

Bilindiği üzere, ODTÜ arazisinde ayrı bir hukuk işletiliyor.

Ankara’da devasa arazilere sahipler ve ODTÜ mensubu değilseniz asla o arazilere giremiyorsunuz.

Mesela Eymir Gölü, ODTÜ kontrolündedir ve normal vatandaşlar kenarında yürüyüş yapmak için bile kabul edilmezler.

Ama ne hikmetse başörtüsü terörü estiren, kutlu doğum etkinliği basan eşkıyalar ise üniversite içerisinde cirit atarlar.  

Giriş ve çıkışların bu kadar sıkı denetim altında olduğu ODTÜ yerleşkesine Başbakan Erdoğan’ın Göktürk-2 uydusunun fırlatılması nedeniyle gittiği gün üniversite öğrencisi olmayan, ya da başka üniversitelerden onlarca öğrenci/terörist girer.

Üstelik de çantalarında Molotof bombalarıyla, sopalarla, sapanlarla ve havai fişeklerle beraber.

Geçtiğimiz hafta söz konusu olaylar üzerine açılan davanın iddianamesi kabul edildi.

Buna göre, eylemlere katılan 11 sanıktan 4’ü “THKP/C Devrimci Yol Devrimci Gençlik terör örgütü güdümünde faaliyet gösterdiği değerlendirilen Öğrenci Kolektifi ve Devrimci Genç yapılanması”,

4’ü “Devrimci Sosyalist İşçi Hareketi terör örgütü güdümünde faaliyet gösteren Kaldıraç oluşumu”,

2’si “DHKP/C terör örgütü güdümünde faaliyet gösteren Gençlik Federasyonuna bağlı Ankara Gençlik Derneği ve Devrimci Mücadelede Mühendisler Mimarlar oluşumu”,

1’i ise “MLKP terör örgütü güdümünde faaliyet gösteren Sosyalist Gençlik Derneği” içerisinde faaliyet gösteriyor...

İddianamenin sonuç kısmındaki şu ifadeler ise bir hayli dikkat çekici:

“Terör örgütlerinin, üniversite öğrencilerini örgütlenme ve eleman temini hususlarında kaynak olarak gördükleri, müzahir yapılanmaları aracılığıyla üniversite gençliği arasında taban bulmak için yoğun bir faaliyet içerisinde oldukları ve yükseköğretim harçları, demokratik ana dilde bilimsel eğitim vb. masum hak arayışları kisvesinde gerçek amaçlarını kamufle ederek, üniversite gençliğini şiddet eylemlerine yönlendirdikleri bilinmektedir.”

ODTÜ’de vaziyet böyle. Peki “Üniversite yönetimi ne yapıyor bu durum karşısında ve bu mesele nasıl çözülür?” derseniz…

ODTÜ’lü muhatabımın bu konuda da ilginç çözüm önerileri var:

“Mezunlar Derneği ile bazı üniversite yöneticileri arasında neler dönüyor? Bu sorunun cevabı bilinirse, çözümü de bulunur. Şeffaflığın sağlanması, kapalı kutuların açılması lazım. Öğrenci yurtları ve Mezunlar Derneği ıslah edilmeden, kanuni yaptırımlar uygulanmadan ODTÜ’nün normalleşmesi, huzura kavuşması mümkün değil. Köşk, üniversite yönetimini yeniden gözden geçirmeli. Önceki rektör açıktan militandı. Şimdiki rektör ise ehli siyaset, yani Demirel’in rektör tipi diyebiliriz… Kangren olmuş vücut için hükümetin yapacağı bazı hamleler kurtarıcı olabilir. Örneğin üniversite içindeki yurtlar Kredi Yurtlar Kurumuna bağlanıp etkin denetleme yapılabilir. Aynı şekilde üniversite içerisinde huzuru sağlayamayan, rektörün ordusu gibi hareket eden özel güvenlik için önlemler alınmalı. Mesela emniyete bağlanıp başlarına üst düzey komiserler tayin edilebilir. Daha fazla vakit kaybetmeden buralara müdahale şart. Aksi halde yarın çok geç olabilir.”

Görünen o ki; ODTÜ’de durum ciddi.

Bataklığı kurutmak, kangreni önlemek için siyasi inisiyatif şart…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
14 Yorum
Yener Dönmez Arşivi