Hasan Aksay

Hasan Aksay

Meşru başkan Muhammed Mursi sesleniyor, dinle!

Meşru başkan Muhammed Mursi sesleniyor, dinle!

Mursi’nin haykırışı, meşruiyet sesidir. Çok kapalı, manen karanlık bir yerde haykırmasına rağmen, bütün dünya dinledi. Hem de nasıl! Yarım asırdan ve daha öteden beri, Mısır toplumunu, İslam’la yoğuran, tohum olup toprağa düşmüş nice kahramanlar, şehitler var. Şimdi Mısır’ın Meşru Başkanı Mursi, milletiyle, ihvanıyla, kadınıyla erkeğiyle, şehitler vererek, zalime karşı durup, Hakk için haykırıyor. Bu, tüm insanlık vicdanına hitaptır. Bu haykırış, imani bir tavır; ahlaki bir sorumluluk ifadesidir.
Vicdana hitap, her insana hitaptır. Sorumlulukla silkiniştir. Uyanış ve diriliş iksiri olmalıdır. Hak sese, sağır, kör ve dilsiz kalmak, insanlıktan çok şey kaybetmektir. Bu gün dünya o hale geldi ki, tüm insanlık, haberlerde buluşuyor. Haklı bir haykırış, bütün dünyadan duyuluyor. Duymamak görmemek imkanı kalmadı. Dikkat eden akıl, ölçüsü varsa Hakkı batıldan ayırır. Yeterli tecrübe her gün yaşanıyor. Olup bitenleri, görüp duyması, bilmesi gereken insanın, gözünü, vicdanını, dilini Hakka kapatması; insanlık dışı bir körlüğe, sağırlığa ve dilsizliğe kendi kendini mahkum etmektir.
Ebedi hakikatin, değişmeyen ve değiştirilemeyen ölçüsü, “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” diyor. İnsan olan, iyiliği de, kötülüğü de görecek; iyiliğe destek olacak; kötülüğü ortadan kaldıracak, kaldıran bütünün parçası olacaktır. Gücü yetmese de mücadelesini yapacak. İmanın en zayıfı, kalbiyle reddedecek, tavır koyacaktır. 
 Materyalizmin tuğyanı, insanlığı, Hak hukuk tanımakta karanlığa attı. İnsan çıkarından, zevkinden, gururundan başka bir şey göremez oldu. Güç sahibi herkesi, kendine köle yapmak isterken, kendi, nefsinin ve gücünün kölesi oldu. İnsani değerlere yabancılaştı. Kaba kuvvet, silahsız, yorgun ülkeleri sömürgeleştirdi. Küçük coğrafyalı ülkeler, dünyanın yarısına kral oldu. Ahlaki yozlaşmayı, medeniyet diyerek teşvik etti, sömürgelerin kalkınmasını engelledi. Sömürüsünün devamını sağlayacak her tahribatı yaptı. İnsanlığa hıyanet ettiler. Tabii ki, iyilik de, kötülük de tek taraflı değildir. “Şu ölen ne yaptı ki, bu öldüren de öldürdü” denir. 
Halka hizmette, yol ve köprü gibi en elzem ve basit hizmetleri dahi yapmayan, yapacaklara engel olmaya çalışan, insanlık diye çıkarcılığı; özgürlük diye sapıklığı telkin eden sömürü zulmüne karşı, geçen asır başlarında direnişe geçen ahlak ve iman sahibi insanlar tohum oldular. Asrın Ortalarına doğru, tohumlar filizlendi, istiklal savaşı oldu. Bu başarı, bir çok ülkede kiralık vicdanların eline geçti. “kurtarıcı” ilan edilerek yönetildiler. Sömürgecilerden daha tahripkar oldular. Uşak, efendisinden merhametsiz. 
Dünya giderek küçüldü, küçülüyor. Bir taraftan bilgi; diğer taraftan dağınıklık ve fitne güç kazandı. Milletlerin uyanışı, dış çıkarcı iç çıkarcıyı, münafıkları kaynaştırdı. Darbeye dönüştürdü. İslam ülkeleri, Latin Amerika ve Afrika’da darbeler dönemi başladı. Dış güdümlü, zulmüne inkılabı kılıf yapan diktatörlükler dönemine girildi. Darbeler de başlangıçta kısmen yanılttı. Ama dikta tecrübesi geçiren halk, uyanmakta gecikmedi. Darbeciler, halktan fazla tecrübelendiğinden darbeler devam etti. Üstelik, darbelerin iç kanadı milleti bölmekte, sömürgelerden daha fazla tahripkar oluyordu. 
Bugün dünya güç dengesi savaşında, çeşitli şekliyle darbe, baş köşeye oturmuş bir savaş çeşididir. Milleti kendiyle çekişmeye götüren bir zemin doğurmaktadır. İslam’ın birleştirici gücü karşısında, çaresizliğe düşen bu fitne, terör, dış destek, uyuşturucu, alkol, sapıklık gibi hastalıkları topluma zerk etme; İslami eğitim ve hayatı yasaklama, baskı, fişleme; İslam’a karşı alternatif din ve mezhepler icat etme ve bunları var gücüyle desteklemeye kadar derin bir şaşkınlığa düşmüşlerdir. Bu şaşkınlığa, süper güçler dahi o kadar dahildir ki, ABD, kendi başıyla, Obama ile uğraşır hale gelmiştir.
Evrensel çapta bir İslam düşmanlığı şartlanmışlığı ve atmosferi inşası için İslamofobiayı, bütün dünyada, İslam düşmanlığını teşvik edici ve koruyucu bir şemsiye haline getirmek için gayret ediyorlar. Ama çaresizler. Gönüllere hak edilmiş Kur’an-ı Kerime kurşun geçmiyor. Mısır’ın Meşru Cumhurbaşkanı, darbe temsilcisi hakime, “Mısır’ın Meşru Başkanına ayağa kalk” derken; Sisi’nin, dünyaya borçlanıp zulmederek; Müslüman kanı dökerek, Müslümanları engellemeye çalışmasına rağmen; Millet, ağır baskılara, şehadete, yoksulluk ve zulümlere rağmen aylardır, “Darbeye Hayır” demekle kalmıyor, “Mursi Başkan” diyor. Bu irade, darbenin iç kanadını da, dış kanadını da şaşkına çeviriyor. Çünkü bu irade, yeni asr- saadet müjdesidir. Veyl zalimlere! Ümidini, zalime bağlamış hainlere!
Allah’tan niyazımız, Mursi’nin tekrar makamına geçerek, bu aziz milletin süratle yaralarını sarmasıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hasan Aksay Arşivi