Almanya’da Göçmen ve Müslümanlar için hayal kırıklığı
Almanya’da iki aydır süren hükümet pazarlıkları nihayet sonuçlandı ve beklenen “Büyük koalisyon” sözleşmesi imzalandı. Hıristiyan Birlik Partileri (CDU/CSU) ile Sosyal Demokrat Parti (SPD) liderlerinin imzaladığı koalisyon sözleşme Almanya’da yaşayan göçmen ve Müslümanlar için büyük bir hayal kırıklığı oldu.
Angela Merkel’i Başbakan gösteren ve koalisyonun en büyük ortakları olan Hıristiyan Birlik Partileri CDU/CSU “İşsizlere iş, daha fazla haklar ve özgürlükler üzerindeki engellerin kaldırılarak göçmen ve Müslümanların hak ve hukuklarının korunacağı yeni düzenlemeler ile düşük gelirlilerden daha az vergi alınacağı” vaatlerinde bulunmuştu.
Koalisyonun diğer ortağı olan ve göçmenlerle Müslümanların çoğunluğunun destek verdiği Sosyal Demokrat Partisi SPD ise “Yabancılarla Müslümanları hedef alan Irkçılıkla mücadele ve Müslüman toplumların haklarının hukuki güvenceye kavuşturulacağını seçin beyannamesine almıştı. Ayrıca; Çifte vatandaşlıkta aile birleşimlerinde dil şartının kaldırılacağı ve AB üyesi bir ülkenin vatandaşı olmayan yabancılara yerel seçim hakkı verileceği gibi hususların genel seçimler öncesinde ve seçimler esnasında, entegrasyon politikasının ana esasları olacağı” sözü vermişti.
Şansölye Angela Merkel’in Başbakanlığında gerçekleşecek koalisyon hükümetinin sözleşmesinde ise partilerin seçimlerde verilen sözler ve yapılan yazılı vaatleri tutmadıkları anlaşılmaktadır.
Hıristiyan Birlik Partilerinin tavırları bilindiği için Müslümanlar ile göçmenler kendilerine daha yakın buldukları SPD’ye ciddi anlamda destek vermişlerdi. Bir kere daha görülmüştür ki; SPD, böylece Müslüman topluluklar ile göçmen kökenli seçmenlerini –bir kez daha- hayal kırıklığına uğratmıştır.
Sonuç itibariyle Almanya’da yaşayan göçmenler ve bu göçmenlerin çoğunluğunu oluşturan dört milyon Müslüman için gerçekleşen tek husus; “1990 sonrası Almanya’da doğanlar için iki vatandaşlıktan birini seçme Zorunluluğu”nun kaldırılması oldu. Böylece 1990 sonrası doğan göçmen çocukları bundan böyle çifte vatandaş olabilecekler.
MÜSLÜMANLAR HALA
HAKLARINA KAVUŞAMADI…
Hâlbuki ikinci dünya savaşından bu güne Almanya’nın kalkınmasına şerefli alın terleriyle destek veren ve bugün sayıları 4 milyonu aşan Almanya’daki Müslümanların SPD’nin de içinde yer alıyor olmasından ümitlenerek farklı beklentileri vardı.
Almanya’da İslam karşıtlığı ve Müslümanları potansiyel suçlu gösteren anlayış ve algının beslendiği ana damar İslam dininin resmen tanınmamasıdır. İslam dininin resmen tanınması halinde Almanya’da İslam ve Müslüman karşıtlığının büyük ölçüde önleyeceği gibi yerli Alman halkının İslam ve Müslümanları doğru anlamasına da vesile olacaktır. Zaten bu durum Almanya’nın hukuk devleti görüntüsüne de gölge düşürmektedir.
İslam dininin resmen tanınması bir tarafta Almanya’da yaşayan Müslümanlara hala anayasada yer alan haklar verilmiş değildir.
Müslümanları Rahatsız edici bir diğer husus ise, koalisyon sözleşmesinde yer alan bir değişikliktir. Müslümanların kendilerini tanımladıkları ve bazı eyaletlerde de resmen tanınan İslami Cemaatler yerine ‘Müslüman dernek ve kuruluşlar’ ifadesinin yer değiştirilmiş olmasıdır.
Almanya’daki Müslümanlar Alman resmi makamları ve siyasileri İslam dini ve Müslümanlar konusunda kendi fikirleri sorulmadan ve kendilerinin kabul edip etmedikleri sorulmadan yapılan değişiklikler veya düzenlemelerden şikayetçidirler.
Kısacası; Almanya’da yaşayan 40 bin kadar Yahudi’nin sahip olduğu haklara 4 milyon Müslüman hala sahip değil. Şansölye Merkel Başbakanlığında kurulan yeni koalisyon hükümetinin de ülkede yaşayan Müslümanların haklarına kavuşmaları konusunda bir çözüm arayışı içinde olmayacağı açıklanan koalisyon sözleşmesinden anlaşılmaktadır.
“TAM ÜYELİK YERİNE İMTİYAZLI
ORTAKLIK” PROJESİ HAYAL OLDU
Almanya’da imzalanan koalisyon sözleşmesinde iç politik konuların yanı sıra dış politikadaki önceliklerin de Türkiye’nin AB üyeliğine ilişkin bölümler de yer alıyor.
Türkiye’nin Avrupa için stratejik ve ekonomik açıdan önemine değinilen sözleşmede, Türkiye ve AB arasındaki ilişkileri yeniden derinleştirmek ve dış politika ile güvenlik politikalarında daha sıkı işbirliği yapılması istendiği ifade edilmesi eksik ancak yinede sevindiricidir.
Böylece Şansölye Merkel’in önceki iktidar dönemlerindeki “tam üyelik yerine imtiyazlı ortaklık” projesi suya düşmüş oldu. Bu Merkel için çok zor olsa da Alman parlamentosunda 11 Türk kökenli milletvekilinin varlığı ve SPD’nin koalisyon şartına bağlaması Başbakan Merkel’i geri adıma mecbur etmiştir.
Elbette AB’ye tam üyelik kapıları ardına kadar açılacak değil, ancak bundan böyle Türkiye ile Almanya arasında eski “Türkiye karşıtlığı” politikalar yerine daha ılımlı ve geleceğe yönelik ümit verici olumlu gelişmeler olması beklenmektedir.
Kısacası Almanya’nın devlet politikası değişiyor. Bu değişim sadece Türkiye için değil aynı zamanda Almanya içinde büyük kazanımlar getirecektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.