Mehmet Koçak

Mehmet Koçak

AB’nin “Vizesiz Avrupa” oyunu

AB’nin “Vizesiz Avrupa” oyunu

İkinci Dünya Savaşı sonrasında Strasburg’da toplanan Avrupa siyasileri tarafından oluşturulan Avrupa Konseyi’nde Avrupa’da vizesiz seyahat kavramı gündeme gelmişti. Türkiye’nin de 1949 yılında üye olduğuAvrupa Konseyi, üye devletlerin vatandaşlarının birbirlerini daha iyi tanıyıp anlamaları amacıyla serbestçe dolaşması hedeflenmişti.

Aslında bu bir gereklilikti. Çünkü; 20’nci yüzyılın ilk yarısında iki korkunç savaş yaşamış, büyük bedeller ödenmiş Avrupalıların bir daha benzer savaşlara kalkışmamaları için buna ihtiyaç vardı. Yakılıp yıkılmış, acı ve yaralar içindeki Avrupalılar arasında var olan kin ve nefretin tarihe gömülmesi ve Avrupa’nın barışa kavuşabilmesi felsefesinden hareket edilerek “Vizesiz Avrupa” fikri benimsenmiş oldu.

Türkiye’nin de dâhil olduğu Avrupa Konseyi üyeleri 1957 yılında serbest dolaşım anlaşmasını imzaladı ve 1960’a gelindiğinde karşılıklı olarak vizeler kaldırılırdı.

Bu karar Türkiye tarafından da büyük bir mutlulukla karşılandı. Çünkü Türk vatandaşları da karadan istifade ederek Avrupa’yı vizesiz dolaşma hakkına kavuşmuştu.

Türklerin bu anlaşma çerçevesinde Avrupa’da içinde serbest dolaşım ile vizesiz seyahat edebilmesi AB içinde sürekli tartışılmıştı ve askıya alınması için fırsat kollanıyordu. Çünkü Avrupalı siyasiler; Türkiye’yi askeri müdahaleler nedeniyle “demokrasi özürlü” bir ülke olarak görüyordu.
Avrupa, darbecilere cephe alarak, Türkiye’de demokratikleşme konusunda siyasi iradeyi güçlendirecek hiçbir girişimde bulunmamıştı. Sürekli suçlayan ve itibarsızlaştıran bir politik tavır içinde olmuştur.

12 Eylül askeri darbesi, AB için de bir fırsat olmuştu. Çünkü darbeci yönetimin anti demokratik uygulamaları bahane edilerek 1960’da Türklere verilen “Vizesiz Avrupa” Serbest Dolaşım hakkı 1980’de geri alınmış oldu.

Türkiye’de gerçekleşen askeri darbeden kaynaklanan ekonomik ve siyasi istikrarsızlığın sebep olduğu zor şartlar ile AB’nin uyguladığı “Vize çilesi” arasında sıkışan Türk halkı inanılmaz zor şartlara mahkum edilmişti. AB, bu tavrıyla askeri darbecileri değil, Türk halkını cezalandırmış oldu. Bu tavrıyla aslında AB insan hakları evrensel değerleri acısından suç işlemiştir.

“VİZESİZ AVRUPA” ŞARTLARA BAĞLI

Şimdi tekrar “Vizesiz Avrupa” gündeme geldi ve serbest dolaşım hakkı yeniden konuşulup tartışılmaya başladı. Avrupa Birliği ile ilişkilerinde vize muafiyeti sorununa odaklanan Tayyip Erdoğan Başbakanlığındaki Türk hükümeti, vize uygulamasının Brüksel’le yapılan antlaşmalara da aykırı olduğunu savunarak 1960’da verilip, 1980’de darbe bahane edilerek alınan hakkı ısrarla istiyordu.

Avrupa Birliği, “Geri Kabul Anlaşması”nın imzalanması karşılığında Türk vatandaşlarına vize muafiyeti sözü verdi. Ancak bu söz, 3 yıl süreye ve Türkiye’den geçtikleri tespit edilen kaçak göçmenlerin Türkiye’ye geri gönderilebilmeleri şartına bağladı.

Bu şartlar hem bir haksızlık hem de Türkiye’yi bazı yükümlülüklerin altına sokmaktadır.

Sınırlardan sızacak kaçak göçmenler için alınacak ilave tedbirler ek masrafları beraberinde getirecek ve Avrupa’dan geri gönderileceklerin barınması büyük bir sorun olacaktır.

Bu konuda daha önce hiçbir ülkeye koşulmayan şartların Türkiye’ye dayatılması siyasi bir ahlaksızlıktır. Türkiye tüm şartları kabul edip yerine getirecek olsa bile; iddia edildiği gibi 3 yıl içinde Türk vatandaşlarına vizenin kaldırılacağına ben şahsen inanmıyorum. Çünkü tüm şartları yerine getirsek bile, farklı şartlar ile sürerek yine bir oyalama yoluna gidecekler.

AB’ye tam üyelik konusunda yarım asrı aşan oyalamalar bunun en bariz örneğidir. Her sefer farklı ve zorlayıcı yeni şartlar önümüze sürülmüyor mu?

AVRUPA HÂLÂ TARİHİ KİNİ GÜDÜYOR

Avrupa’da demokrasi, insan hakları ve hukuk devletinin adresi olarak gösterilen AB bu ve benzeri politik tavırlarıyla Türkiye’de demokratikleşmeye destek değil köstek olmaktadır.

Avrupalılar; terör ve siyasi istikrarsızlığın sebep olduğu ekonomik sorunlarını aşmış güçlü bir Türkiye istememektedir. Asırlarca İslam ve Müslümanların öncülüğünü yaparak, Avrupa içlerine doğru fetihler gerçekleştiren Türkler; Avrupalıların hâlâ korkulu rüyasıdır.

Tarihten bugüne sürdürülen karalama kampanyalarında yalan ve yanlış bilgilerle, Avrupa halkı Türklerden ve İslam dini ile Müslümanlardan nefret eder bir duruma getirilmiştir.

Vize uygulamaları ve Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğine karşı sürdürülen politik tavır hep o tarihin derinliklerinden bugüne sürdürülen kin ve nefret politikaların sonucudur.

Tek dinli tek kültürlü Avrupa hayalini taşıyan AB siyaseti değişmeden Türkiye ve İslam karşıtlığı asla bitmez gerçeği kabul ederek hesaplar yapılmalıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum
Mehmet Koçak Arşivi