PKK’lı cinayetinde Alman parmağı
Siz bu satırları okuduğunuz esnada biz Saraybosna’da olacağız inşallah.
Başbakan Yardımcısı Prof. Dr. Emrullah İşler’in ilk yurtdışı gezisi olan Bosna Hersek seyahatine eşlik ediyoruz.
Avrupa’nın göbeğindeki bu coğrafyanın Müslümanlar açısından farklı bir önemi, ayrı bir değeri var.
Bu topraklar Batı’ya onur, şeref ve ahlâk dersi veren Bilge Kral Aliya’nın ümmete bıraktığı kutsal bir emanet.
Bu bakımdan da farklı bir önem arz ediyor bizim için.
Kalabalık bir heyetin katıldığı Bosna Hersek programı son derece yoğun.
Rutin gelişmeleri haber sütunlarımızdan ayrıntılı biçimde takip edeceksiniz.
TİKA’nın destansı hizmetleri ve Bosna Hersek izlenimlerimizi ise bir sonraki yazımızda bulacaksınız inşallah.
Biz geçelim sıcak gündeme…
Türkiye son derece dinamik, çok kritik bir süreçten geçiyor.
Yoğunluktan dolayı bir mesele tam olarak tartışılmadan yeni bir gündem maddesiyle karşılaşıyoruz.
Hafta başı internete sızdırılan Paris’te PKK’lı üç kadının öldürülmesine dair ses kayıtları yeni bir tartışmanın kapısını araladı.
Cinayetin arkasında kimlerin olduğu ve bu ses kaydının kimler tarafından ne amaçla sızdırıldığına dair farklı iddialar ortaya atıldı.
Medya aleminde bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan o kadar çok kalem erbabı var ki…
Mesela, bu cinayette MİT’in dahli olduğunu ileri sürenler dahi oldu.
Akla ziyan hezeyanlar bunlar.
Böyle düşünenlere önceki gün Yazı İşleri Müdürümüz Ali Karahasanoğlu ağabey şu hayati soruyu yöneltti: “MİT; bir yandan PKK’nın başı olan, cezaevindeki Apo ile terörün sona erdirilmesi için görüşme yaparken, bir taraftan da PKK’lıları provoke edecek cinayet mi işletecek?”
Meselenin bamteli burası.
Peki bu cinayetin arkasında kimler var?
Bu soruya doğru cevap vermek için önce cinayeti işleyen kişiye bakmak gerekir.
Ömer Güney…
Açık söyleyelim: Ömer Güney Almanya’ya çalışan, Almanya adına iş yapan bir ajan…
Bu cinayetin arkasında da Alman istihbaratı var.
Ayrıca söz konusu ses kaydı da internete Almanya’dan yüklendi.
Almanlar bu cinayetle ve sızdırılan ses kaydıyla iki şeyi hedefliyor:
1-Çözüm sürecini akamete uğratmak, Türkiye’nin istikrarını bozmak.
2-Gelişip, büyüyen Türk ekonomisini durdurmak.
Almanya’nın terör örgütü PKK’ya sınırsız destek sunduğunu hepimiz biliyoruz.
Etnik ve mezhep temelli marjinal örgütlere nasıl kol kanat gerdikleri de hafızalardaki tazeliğini koruyor.
Hatırlarsanız Başbakan Erdoğan da geçtiğimiz yıl bu konuya özel vurgu yapmıştı.
Başbakan Batı ülkelerinin Türkiye’deki terör sorunun çözülmesini istemediğini, Almanya, Fransa gibi ülkelerin PKK’ya nasıl destek verdiğini şu sözlerle ifade etmişti:
“Terör sorununu çözmemizi birinci derecede Batı istemiyor. Açıkça söylüyorum. Almanya, Fransa istemiyor. Ülkelerinde terörist başlarına cirit attırıyorlar. Parasal kaynak oralarda. İskandinav ülkeleri bu işe yataklık yapıyor. Onların yüzlerine bunu söylediğim için burada da açıkça söylüyorum. Hem terör örgütü diyeceksiniz hem de ülkelerinizde barındıracaksınız. Milyonlarca Euro buradan teröre finansman olacak.”
Almanya deyince orada biraz durup düşünmek gerekiyor.
Sicilleri öyle kabarık ki…
İslam ve muhafazakarları zor duruma sokmak için Deniz Feneri davasında CHP ile birlik olup çevirdikleri fırıldakları hatırlayın bir.
Ama artık Ankara her şeyin farkında…
Tezgaha boyun eğen, operasyonlara teslim olan, giyotine kafasına uzatan bir muhatap yok karşılarında…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.