AWACS, ATAK ANKA, 12 ADA
Önceki gün Enerji Bakanı Taner Yıldız bu meseleye dikkat çekerek Gezi ile başlatılan süreç hakkında şu önemli değerlendirmeyi yaptı: “Eğer oynanan oyunlara gelinirse, Türkiye’nin gayri safi milli hasılası 12 yıl önceki seviyeye geriler. Her 10-15 yılda böyle senaryolar ortaya koyuyorlar. Gezi olayları sırasında ağaçların arkasından nişan alanlar, 17 Aralık’tan sonra başka şeylerin arkasından nişan alıyorlar. Türkiye üzerine oynanan oyunlara aldanmayalım.”
Başa dönecek olursak yapmak zor.
Bakın 21 Şubat’ta Konya’da tarihi bir gün yaşanacak.
Barış Kartalı Programı (AWACS) hayatiyete geçirilecek. Fakat 7 yıl gecikmeyle.
Nedenine gelince; Boeing firması teknolojik güçlükleri gerekçe göstererek sözleşme takvimine uymamıştır.
Türk Hava Kuvvetleri’nin acil ihtiyacı olan 4 adet Havadan Erken İhbar, Radar ve Kontrol Uçağı, 1 adet de yer sisteminin tedariğini tam 7 yıl gecikmeyle gerçekleştirmiştir.
Boeing firmasına elbette sözleşme hükümleri gereğince cezai yaptırım uygulanacaktır ama bizim de bu noktada bir durum tespiti yapmamızı gerektiren günler çoktan gelmiştir.
Sadece AWACS mı?
İlgili birimlerden edindiğimiz bilgilere göre insansız hava aracı ANKA ile taarruz helikopteri ATAK’ın teslimatında da ciddi gecikmeler söz konusu…
ANKA’dan başlayalım:
İlk uçuşunu Aralık 2010 tarihinde gerçekleştiren prototip uçakların yaklaşık bir buçuk yıl süren geliştirme test uçuşlarının ardından Ocak 2013 tarihinde tasarım kabulleri gerçekleştirilmiştir. Kabul sürecinde 130’a yakın yer ve uçuş test prosedürü başarıyla tamamlanmış ve sistemin tasarım hedeflerini sağladığı görülmüştür. Prototip uçaklar Hava Kuvvetlerimize teslim edilmemekte olup, müteakip geliştirme ve test faaliyetlerinde kullanılmaktadır. Batman’da düşen uçağımız bu çerçevede yapılan uçuşlar sırasında kırıma uğramıştır. Hava Kuvvetlerinin ihtiyacına binaen, on adet uydu kontrollü İnsansız Hava Aracı için, ANKA-S (seri üretim) projesi sözleşmesi 25 Ekim 2013 ayında imzalanmıştır. Seri üretim teslimatları 2016 yılından itibaren gerçekleştirilecektir. ANKA dünyada mevcut İnsansız Hava Aracı projeleri içinde teknolojik özellikleri itibariyle ilk üç proje içinde gösterilen iddialı performans kriterleri taşıyan bir projedir.
ATAK’a gelince:
ATAK Helikopteri Projesi kapsamında tasarım ve üretimi tamamlanan birinci T129A prototipi, ilk uçuşunu 17 Ağustos 2011’de gerçekleştirmiştir. İtalya’da üç adet ve Türkiye’de iki adet prototip ile devam eden test ve kalifikasyon faaliyetleri kapsamında toplam 2 bin saate yakın uçuş ve yer testi gerçekleştirmiştir. Helikopterlerin seri üretimine programa uygun olarak başlanmış ve 4 helikopterin üretimi tamamlanmıştır. Helikopterlerin bahsedildiği gibi ciddi teknik problemleri bulunmamakta olup, kabul testlerinde tespit edilen bulgulara gerekli düzeltici işlemler uygulanmaktadır.
İlerleyen günlerde Türk Kara Kuvvetleri Komutanlığına teslimatlar gerçekleştirilecektir.
•
Evet, yapmak çok zor gerçekten. Kazanmak da...
Cumartesi günü Rodos ile burnumuzun dibindeki 12 adaların Yunanistan’a teslim edilişinin 67. yıldönümü idi.
Ne kadar hazin bur durum değil mi?
400 yıl Türk egemenliğinde kalan Rodos ve 12 Ada ile ilgili kararın verildiği Paris Barış Konferansı’na Türkiye de resmen davet edilmişti. Ancak İsmet İnönü’nün başkanlığında toplanan hükümet konferansa katılmama yönünde karar almıştı.
Türkiye’nin katılmadığı antlaşmada yaşayan nüfusun çoğunluğunun Rum olması gerekçe gösterilerek, sayısı 20’yi bulan ada 1947’de resmen Yunanistan’a verildi.
Peki toplantıya Türkiye katılsaydı durum değişir miydi?
Şüphesiz katılmamız ve orada Türkiye’nin haklarını savunmamız bize bir şey kaybettirmezdi.
Çünkü yalnızca nüfus dengesine göre karar vermek Türkiye’ye karşı bir hukuksuzluktu ve bu durum konferansta dile getirilebilirdi.
Mesela nüfusun yüzde 80’inin Türk olmasına rağmen Lozan antlaşmasında Batı Trakya’nın Yunanistan’a bırakılması gündeme getirilebilirdi. Keza Kerkük ile Musul da bu kapsamda değerlendirilebilirdi.
Ama olmadı, dünyanın en stratejik adalarını kaybettik.
Zaten daha sonra müteveffa Başbakan da bu meseleyle ilgili pişmanlığını pek çok kez dile getirmiştir…
Özetin özeti: Kazanmak zor, kaybetmek kolay.
Demem o ki değerli okuyucularım; Son konjonktürel durumu da böyle değerlendirip büyük resme o çerçeve içerisinde bakmak gerekir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.