Ziya Müezzinoğlu

Ziya Müezzinoğlu

Hadi ordan!

Hadi ordan!

Türkiye’de cemaat tartışmaları 17 Aralık sonrası başlamadı. Cemaat, ortaya çıktığı ilk yıllardan bu yana hep gündemde oldu, hep tartışıldı. Eleştiri ve tartışmalar özellikle Fethullah Gülen’in bazı konulardaki tuhaf yaklaşımları ve cemaat mensuplarının her anlamda içe kapanık bireyler olarak yetiştirilmeleri noktasında yoğunlaştı. Şahsen tüm şüphe ve “acaba”larıma rağmen cemaate ve Gülen’e karşı hüsnü zannımı hep sürdürdüm. ABD ve İsrail gibi emperyalist güçlerle ilişkiler noktasında zaman zaman dillendirilen “ajan”, “Ilımlı İslam konusunda CIA ile birlikte çalışıyor.” gibi söylemlere hep ihtiyatla yaklaştım ancak birçokları gibi bugün gelinen noktada yanıldığıma kanaat getirdim.

Dosta karşı şedid, düşmana karşı müşfik,

Cemaatin öteden beri en keskin, en koyu çizgilerinden biri, İslami hareketlere ya da kendi deyişleriyle İslamcılara karşı takındığı tavır oldu. Bu tavır, yıllar yılı cemaatin uluslararası arenada İslam ülkelerine ve oralarda neşet eden İslami hareketlere mesafeli durmasının ve hatta şaşı bakmasının da nedeni oldu. Bu tavır nedeniyle Hakan Fidan konusunda İsrail’le aynı paralelde düşünüldü. Gezi eylemlerinde hayatını kaybedenler için gecikmeksizin verilen başsağlığı mesajları Mavi Marmara şehitlerinden bu tavır nedeniyle esirgendi. Bu yüzden Mavi Marmara provokasyon ilan edilirken İsrail “otorite” sayıldı. Hz. Peygambere arkasında namaz kıldırıp onu olimpiyatlarda ağırlayan ve rüyalarda tweet talimatları alanlar, dünyanın yüzü suyu hürmetine döndüğü zehabına kapılarak kendilerine ulûhiyetten pay biçenler, aziz şehitlerden şehitlik payesini bu yüzden esirgedi. Bu yüzden 28 Şubat darbecilerine hoşgörü gösterilip destek verilirken Erbakan’a ve arkasındaki milyonlara “Beceremediniz, bırakın!” dendi. Bu yüzden o günlerde “Cebrail parti kursa oy vermem!” diyenler bugün Cebrail’in mevcudiyetiyle problemli güruhlar için seve seve oy dilenciliği yapabiliyor.

 Mağdurum da mağdurum

Cemaat medyası aylardır ağız birliği etmiş, 28 Şubat edebiyatı yapıyor. Neymiş, 17 Aralık sonrası yaşananlar 28 Şubat’tan daha betermiş. 28 Şubat’ta dahi böylesi bir kıyım ve cadı avı olmamış. Enteresan olan şu ki aynı kalemler bir taraftan da 28 Şubat’ta en büyük sıkıntı ve zorluğu cemaatin ve “hocaefendi”nin yaşadığını söylüyor. Ne kadar ilginç değil mi? Bugün yaşananların 28 Şubattan daha beter olduğunu söylerken aslında 28 Şubatta hiçbir sıkıntı yaşamadıklarını da ortaya koymuş oluyorlar.

Milli görüş düşmanları

Cemaatin kamuoyuna sürekli pompaladığı bir diğer mesele de hükümet kanadının ve başbakan Erdoğan’ın öfke ve nefret söylemi yaydığı. Oysa gerçek hiç de öyle değil. Ekrem Dumanlı’nın yaptığı röportajda çizilen Gülen portresine “asil duruş, zarif üslup” diye övgüler dizen cemaat yazarları, nedense Gülen’in satır aralarına serpiştirdiği hakaretlerini ve hatta küfür ithamlarını görmezden geliyor. Başbakana ilişkin iftira ve hakaret kelimelerini kullanmadan haber yapamayan ancak kendilerinin zarafet abidesi olduğunu düşünen cemaat medyasının kıyıda köşede kalmış yazarlarının yazdıkları da başbakanın söylediklerine rahmet okutacak cinsten.

Devam edecek…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Ziya Müezzinoğlu Arşivi