Bir celsede 528 idam, ümmeti vahdete çağrıdır
Filistin, Afganistan yetmedi. Bosna’da hâlâ toplu mezarlar çıkıyor. Sudan bölündü; kan akmaya devam ediyor. Arakan, Afrika derken Suriye, Mısır vahşetleri yürek dağlıyor. Bir de yargı üzerinden utanmazlık, vicdanları hepten kör ediyor.
Bengaldeş dikta yargısı, 43 yıl önceki, “Pakistan’ı parçalamayın” vatanperverliğine idam verdi. Eli kanlı darbeci Sisi yargısı, Mısır halkının seçim hakkına 528 toplu idam dedi. 600 kişilik toplu idam tehdidini sıraya koydu.
Bazan vahşetin görünen yüzüne bakıp, “Çıkar dünyası zulme kör, sade seyrediyor” diyor, zulmün özüne, gerçeğine ters bakış doğuruyoruz. Oysa darbe ve zulüm, bütünüyle çıkar dünyası desteğiyle doğup, büyüyor. Türkiye’de Gezi, 17 Aralık darbeleri,seçimdeki ağır yenilgiye rağmen,siyasi, sosyal, ekonomik, medyatik her yönüyle evrensel boyutta gayret içindeler. Ermeni iddiası ABD meclisine geldi. Moody’s, Sisi ekonomisini teşvik edip, Türkiye’de not indirmek için terliyor. Çıkarcılar, İslam’la savaşıyor. Allah’ın yardımı bize yeter. Yeterki gayret, fedadarlık, tevazu ve adaletle liyakatımızı devam ettirelim.
İnsanlığın düştüğü bu vahşet çukurunda vicdanları teskin edecek söz bulunmasa da, bu yokluk sükunetinde şehit çağrıları, vicdanımızı diriltmektedir. Çünkü şehit, fiilen uğrunda hayatını verdiği İslam’a, birliğe çağırıyor. Al-i İmran Suresi, Ayet,103-114: “Hep birlikte Allah’ın ipine -İslam’a- sımsıkı sarılın: Parçalanmayın. Allah’ın size olan nimetlerini hatırlayın: Hani siz birbirlerinize düşman kişiler idiniz de O, gönüllerinizi birleştirmişti ve O’nun nimeti sayesinde kardeş kimseler olmuştunuz… 113”
“Sizden, hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir. 114”
Çözüm, İslam ile gerçekleşecek vahdet ve sorumluluk kuşanmakta.
Yarım asırdır gayretteyiz. Ama, birin karesini almak, tohumun, toprak altı durumu gibi, boy attığı gözükmüyor. Meyve için sabır istiyor. Rahmet, bereket bulutları çıktı. “Yap işlet devret” iklimi doğdu. 70 sente muhtaç ve vatandaşın alyansını toplayan devletten, yoksula maaş ve sağlık hizmeti veren; Marmaray, köprüler, kanallar yapan devlet olduk. Hepsinden önemlisi, şuurla, darbeleri ters çeviren güç kazandık. Hamd Allah’a!
1’in karesini almaktan kurtulduk. Kalkınmamız, inşallah, 2’nin karesi şeklinde devam edecek. Sorumluluğumuz arttı. Düşmanlıklar da. Elhamdülillah ufkumuz aydınlık.
Esat, Sisi ve destekçileri, milletimizi ateşe atıyor. Yapma değil, yıkma peşindeler. Ufukları karanlık. Bu durum da, sorumluluk yüklüyor Müslümana. Çıkarcı niçin saldırıyor Müslümana? Zayıf ve kolay lokma görüyor de ondan.Ümmet gücü doğsa, saldırmayacak. O halde kardeşliğimizi pekiştirmedikçe, zalimin zulmünü teşvikte payımız var.
İnsanlarla fıtratta eş, Müslümanlarla kardeş olarak, Kur’an’la yol bulup, ümmet olmak, vahdete erip, her türlü mikrobu davet eden zayıf bünye görüntüsünü atmakla sorumluyuz. İslam kaybederse, insanlık kaybeder. İnsan, yüceliğini, ölümsüz değerlerini kaybeder. Ot gibi, çöp gibi yok olur. “Ekmel-i mahluk ve Eşref-i mahluk” olma nimetini, ahlak, edep, sevgi, saygı gibi tüm yüceliklerini yitirir.
İnsan değeri, şüphesiz ölümüyle kaybettiği şeylerde değil, ölümün yok edemediği değerleriyledir. İmanda, ahlaktadır. İnsan, çıkarlarıyla değil, hayattan üstün değerleriyle yaşar. Sahabeler, Mevlana’lar, Yunus’lar gibi gönül tahtında kalırlar. Firavun’lar, Neron’lar, Stalin’ler, Esat’lar, Sisi’lerin heykelleri dahi kırılır, çöplük olur.
Allah’ın yardımı Müslümana Haktır. Bunun güzel kokusu iklimimizi kuşatmıştır.
Bir an önce ümmet vahdetini sağlayacak, gayrete ve liyakata ulaşmamızı, akan kan ve dökülen göz yaşlarını durdurmamızı; zalimlerin zulmüne maruz kalan bütün kardeşlerimizin birlik ve beraberlik içinde tez zamanda aydınlığa çıkmalarını; gücümüzü, yeni bir İslam medeniyeti kurma yolunda kullanarak, insanlığın hizmetine sunmak nasibini Allah’tan niyaz ediyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.