Cumhurbaşkanlığı seçimleri için farklı senaryo ve modeller
Türkiye’de seçimler; yerel seçimler, Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve genel seçimler olmak üzere zamanlama bakımından birbirini zincirleme şeklinde takip ediyor.
30 Mart yerel seçimleri gerçekten çok gergin bir ortamda ve referandum niteliğinde geçti. 17 ve 25 Aralık tarihlerinde Pennsylvania’dan yönetilen paralel yapının hükümete düzenlediği darbe niteliğinde operasyonlar seçimlerin seyrini değiştirdi. Siyasi tansiyonun artmasına ve seçimlerin yerelden çıkarak referanduma dönüşmesine sebep oldu.
Türkiye’deki siyasi gelişmeler sadece Türkiye’de yaşayanları değil, dünya siyasi başkentleri ile İslam coğrafyası tarafından da yakinen izlenmektedir. Türkiye’deki seçim sonuçları; gece geç saatlere kadar Balkanlar, Kafkaslar ve Afrika ile Uzakdoğu’dan takip edildi. Sonuçlar, kısmen belli olmaya başladığında bu ülkelerde, insanlar sokaklara dökülüp Başbakan Erdoğan’ın zaferini kutladılar.
Kosova’da Prizren, Priştina ve Memuşa’da, Bosna Hersek’te, Saraybosna, Mostar, Zenica ve Tuzla şehirlerinde, Makedonya’da Ohri ve Üsküp, Sancak’ta Tutin ve Yeni Pazar’da Başbakanımızın posterleri ve Türk bayraklarıyla sevinç gösterileri yapıldı. Kahire, Mogadişu, Tunus ve Kafkasya’da benzer görüntüler yaşandı.
Bu gerçekten çok anlamlıydı. Tarihimizde ilk defa sınırlarımızın ötesinde bu kadar konuşulduk ve tartışıldık. İlk defa bir Türk Başbakanı sahiplenilerek onun için sevgi gösterileri yapıldı.
O BİZİM DE LİDERİMİZ
Bu ilginin ve sahiplenme duygusunun asıl sebebi Başbakan Erdoğan’ın, bizi biz yapan değerleri sahiplenerek onları yeniden ihya etme adına yola çıkmış olmasıdır. Çünkü medeniyetimizin kökleri Balkanlardan, Kafkaslara ve oralardan da Afrika kıtasına kadar uzanmaktadır. Ortak kültürümüz ve medeniyet bağlarımız çok şükür hâlâ ayaktadır.
Kendini Türkiye ile sınırlamak yerine o koca kültür mirasını sahiplenerek ortak değerlerin yüceltilmesi ve yaşatılması konusundaki üstün başarılarından dolayıdır ki Başbakanımız R.Tayyip Erdoğan, Türkiye sınırları dışında bu derece sevilen ve saygı duyulan bir lider olmuştur.
Bütün bu gelişmeler bize göstermektedir ki; o büyük medeniyet ölmemiştir… Köklerinden yeniden yeşermeye başlamıştır bile…
“Cumhurbaşkanlığı Erdoğan’ın hakkı”. Sadece Türkiye’de yaşayanların değil, Türkiye dışındaki tüm akraba ve kardeş topluluklarının ortak görüşü de budur. Çünkü; kendilerini o medeniyetin mensupları kabul edenler; Başbakan Erdoğan’ı Cumhurbaşkanı olarak görmek istemektedirler.
PUTİN – MEDVEDEV MODELİ
Siyaset çevrelerinde cumhurbaşkanlığı ile ilgili olarak “Putin-Medvedev modelinin” bizeuyup uymayacağı konuşuluyor. Aslında başka modeller aramaya gerek yok. AK Parti kendi modelini üretir. AK Parti bu birikim ve tecrübeye de sahiptir. Sadece AK Parti camiası değil; kendini o muhteşem medeniyetin mensubu kabul eden Türkiye ve Türkiye dışından herkesin beklentisi bu yöndedir.
Uyum ve birliktelik adına bir AK Parti formülü gecikmeden ortaya koyulmalıdır. Önemli olan model ve formülden ziyade, formül ve modelde “olmazsa olmaz” şartlardan biri olan “liderle onun yardımcısı olmayı göze alan şahsın, lidere her koşulda değilse bile millet ve memleket söz konusu olduğunda sadık kalmasıdır. Uyum sağlayabilmesidir.”
BÜLENT ARINÇ DEVREYE GİRER…
Türkiye ilk defa Cumhurbaşkanını sandıkta seçecek. Bu Türk siyasi hayatında çok önemli bir gelişmedir ve de demokratik hayatımızda elde ettiğimiz çok önemli bir kazanımdır.
Bu günlerde Cumhurbaşkanlığı seçimi üzerinden farklı senaryolar ve formüller öneriliyor ve tartışılıyor. Bir bakıma Türk siyasi hayatının bu üç seçim sürecinde yeniden harmanlandığını söylesek yanlış olmaz.
“Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçilmesi halinde başbakan kim olacak? Partinin başına kim getirilecek? Hatta Cumhurbaşkanı Sayın Gül partinin başına geçer mi?” sorularına cevap aranıyor.
Unutulmasın ki;
Her genel başkan aynı zamanda lider değildir ve olamaz. Zira genel başkanlık seçimle elde edilen bir makamdır. Ama liderlik muhteva ister, tecrübe ister, temkin ister, sabır ister… Lider yorum yapacak bilgi birikimine sahip, kitleleri yöneten ve yönlendiren bir kabiliyete sahip olmalıdır.
Kolay değil R.Tayyip Erdoğan gibi güçlü bir liderin boşluğu söz konusu olacaktır... Çünkü Sayın Erdoğan sadece genel başkan ve Başbakan değildir, o kitlelerin kabul ettiği karizmatik bir liderdir. Elbette Cumhurbaşkanı Sayın Gül’de nefis taşıyor… İstek ve beklentileri elbette olacaktır. Cumhurbaşkanı Gül’ün ‘’Bu şartlarda gelecekle ilgili siyaset planım yok’’ açıklaması “Cumhurbaşkanlığı seçimi için Gül-Erdoğan kavgası başlar” yorumları yapanlar oldu. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden dolayı AK Parti’nin bölüneceği ileri sürülerek senaryolar sıralandı.
Ben Sayın Cumhurbaşkanı A.Gül’ün bir sorun çıkaracağı kanaatinde değilim. Ancak; biz biliyoruz ki herhangi bir sıkıntı anında bu hareketin bir de tatmin edici çözümler bulan kişisi yani ‘Ombudsman’ı, bir abisi Bülent Arınç var. O devreye girer ve en doğru kararlar ortak akıl ile alınır ve ülke bir Cumhurbaşkanlığı sorunu yaşamaz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.