Ayrılığın azabı
Dün Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı’nca düzenlenen “5 ayrı ülkede 5 TİKA projesi”nin açılış törenindeydik.
TİKA tarafından yaptırılan bu eserlerin açılışı bizzat Başbakan Erdoğan tarafından Ankara’da canlı yayın üzerinden gerçekleştirildi.
Makedonya, Somali, Tunus, Gürcistan ve Filistin’e 5 önemli eser…
TİKA Başkanı Serdar Çam ve fedakar ekibini tebrik etmek gerek.
Bu eserlerin açılışı çok anlamlı bir güne 19 Mayıs’ın 95. yıldönümüne yetiştirildi.
Projenin adı da açılış tarihi kadar anlamlıydı: Ayrı Coğrafyalarda Aynı İmza…
Aslında ayrı coğrafya demek ne kadar doğru bilemiyorum. Çünkü bu ülkeler çok yakın tarihe kadar aynı sınırlar içerisinde Osmanlı şemsiyesi altındaydı.
Türkiye’ye şükranlarını sunan Somali Başbakanı’nın birlik ve beraberlik içeren şu ifadesi her şeyi özetler nitelikte: “Türkiye’ye minnettarız. Birlik ve beraberlik içerisinde eski şanlı günlerimize tekrar döneceğiz.”
Son dönemde başta Türkiye olmak üzere bütün İslam aleminde bir damar uyandı.
Birlik ve bütünlük şuuru her geçen gün yükseliyor.
İslam alemi olarak 200 yıldır bölünmenin, parçalanmanın, tefrikanın acısını, ayrılığın gazabını yaşadık.
Bizim bölünüp paramparça olmamız için her türlü zemini hazırlayan Batı alemi, kendileri adına birlikler kurup aralarındaki sınırları kaldırmak için büyük çaba harcadılar, önemli de mesafeler kat ettiler. Balkanlardaki küçük devletçikleri de, Güney Kıbrıs Rum kesimini de birliğe dahil ettiler.
Oysa ki; “birlik” olma bizim en temel düsturumuzdur. Hz. Peygamberin “Ayrılıkta azap, birlikte rahmet var” kutsal mesajı bizim en ciddi stratejik yol haritamızdır.
Irkçı Emperyalistler pek çok Ortaçağ hastalığını son yüzyılda bize de bulaştırdılar.
Müslümanlar arasına sınırlar konuldu, nifak tohumları ekildi.
Yeni planlar, yeni taktikler devrede…
Bu oyunlara gelmemeliyiz.
Bize ait olan ölçülerimize, öz değerlerimize sımsıkı sarılmalıyız.
Aynı zamanda emeğimizi sömüren madenci holding patronuna da, ekonomimiz içine yerleşmiş “duvarcı” kardeşlere de, gariban üzerinden güç devşiren sendika ağasına da, bürokratına da, politikacısına da hesap sorabilmeliyiz.
Somalı kardeşlerimizin acısı üzerinden rant devşirmeye çalışan kalbi kararmış, vicdanı körelmiş simsarlara, rövanşist gangsterlere fırsat vermemeliyiz, tuzaklara düşmemeliyiz.
Habervaktim.com Genel Yayın Yönetmeni Fatih Akkaya dünkü yazısında, üç otuz kuruş ödenerek gariban maden işçilerine nelerin reva görüldüğünü, nasıl bir tezgah kurulduğunu, oralarda çarkın nasıl işletildiğini ayrıntılı biçimde gözler önüne serdi.
Günlerdir şehit kardeşlerimizin yürek burkan hayat hikayelerini, alın terlerinin nasıl sömürüldüğünü ibretle izliyoruz.
Meğer ne dramlar, ne acılar, ne trajediler, ne garabetler yaşanıyormuş yerin altında.
İnsan “ne ara bu hallere düştük” demekten kendisini alamıyor.
Oysa insanoğlundaki galip gelme arzusunu depreştirmek, birbiriyle yarıştırmak, istismar etmek bize ait bir kültür değildir.
Tıpkı daha çok kazanmak için güçsüzü ezmenin, özelin çıkarları için geneli ateşe atmanın, garibanı sömürmenin, aldanmanın, aldatmanın bize ait olmadığı gibi…
Bosna Hersek’e gittiğimizde yüz yıllara dayanan geleneğimizin aynen yaşatılmasını hayranlıkla takip etmiştik. Oradaki kardeşlerimiz, “Buraları fetheden Sultan Fatih Mehmet Han’dan ne öğrendiysek onu devam ettiriyoruz” demişlerdi.
Şimdi Bosna son 120 yılın en şiddetli sel felaketiyle mücadele ediyor.
Habervaktim.com’da yayınlanan iki fotoğraf karesi öyle etkileyiciydi ki;
Birisinde azgın selin ortasında bir köpek, kediyi sırtına alarak ölümden kurtarıyor.
Diğerinde ise 7-8 yaşlarında Boşnak bir çocuk gırtlağına kadar selin ortasında boğulma pahasına minik bir köpek yavrusunu hayata döndürüyor.
Ye’se kapılmamalıyız.
Çirkinlikler kadar güzellikler de var.
Yarınlar bizim olacak inşallah…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.