Yener Dönmez

Yener Dönmez

Cehennem Omuzlarımızda

Cehennem Omuzlarımızda

Önceki gün TÜİK, TUBİM ve Yeşilay gibi dayanak noktası tümüyle resmi kuruluşlar olan manşet haberimiz hayati öneme sahip.

Verilere göre; alkol, tütün ve uyuşturucu bağımlılığındaki artış insanı dehşete düşüren boyutlara ulaşmış.

Sosyal yapımız alarm veriyor.

Tabi bu tablo dünden bugüne oluşan bir durum değil.

Son 90-100 yılın tortularının omuzlarımıza yüklediği hazin bir sonuç bu.

Hatırladınız mı bilmiyorum. Soma faciası öncesi internet medyasında bir haber yayımlanmıştı…

Haberin girişi aynen şöyleydi:
“Düzce Üniversitesi tarafından 8. Bahar Şenliği düzenlendi. Rock müzik grubu Gece Yolcuları’nın sahne aldığı şenlikte, erkek arkadaşlarının omuzlarına çıkan türbanlı genç kızlar şarkılara eşlik etti.”
Fotoğraflar haberin giriş cümlesinden daha vahimdi.

Vicdan sahiplerini ağlatacak karelerdi bunlar…
“Erkek arkadaşlarının omuzlarındaki türbanlı genç kızlar.”
Tırnak içine aldığım bu cümleyi 20 sene önce aklımızdan bile geçiremezdik.

Şu sıralar gözümüzün önünden geçiyor.

Gözlerimizi silip silip tekrar bakıyoruz ama gördüğümüz vahim tablo değişmiyor maalesef.
Ertuğrul Özkök’ün 28 Şubat sürecinin akabinde sıklıkla işlediği türbanın bir moda figürüne dönüşeceği tezi sanki gerçek olmuş.
Hoş bir süredir, başörtüsü takan ama namaz kılmayan, başörtüsü takan ama nargilecide erkeklerle duman üfleyip bohemce yaşayan, başörtüsü takıp sosyalist gibi yaşayan genç kızlar görüyorduk.
Ama halının altına süpürdüğümüz bir sorun, çığ gibi büyüdü büyüdü ve Düzce Üniversitesi’nin şenliklerinde suratımıza çarpıverdi.
28 Şubat sürecinin en büyük zararı dindarlığı kompleks haline getirmesiydi.

Müslümanlarda yaşam biçimleri kompleks haline dönüştü.
Bu kompleks kendisini tuhaf biçimlerde göstermeye başladı.

Ve sonunda kompleks öylesine büyüdü ki, başörtülü kadınlar başörtüleri yokmuş gibi davranmaya başladılar.
El sıkmak başörtülü kadınlar için adiyattan bir mesele oldu.

Erkeklerle oturup muhabbet etmek de öyle.

Hatta el sıktıktan sonra yanak yanağa öpüşmeler de başladı.
Converse ayakkabılar, bowling salonlarında boy göstermeler, evlilik programlarındaki başörtülüler vs. vs…
Müslüman erkeğin şeklen kendisini gizleyebilerek yaptığı ne varsa, başörtülü kadınlar da aynısını yapmaya başladılar.

Dejenerasyonda ikisinin de farkı yoktu.
Ama bozulmanın boyutunu yine kadın üzerinden görünür hale gelecekti, öyle de oldu.
Konserlerde ön sıralarda görülmeye başlayan başörtülüler yavaş yavaş dans edip eğlenirken de görülmeye başlandı.

Ve adım adım “erkek arkadaşlarının omuzlarına” çıktılar.
Omzumuzda cehennemimizi taşıyorduk aslında…
İmam Hatip Liseleri’nin önünde başı örtülü genç yavrularımızın erkeklerle el ele yürüyüşlerine şahit oluyoruz.
Nesil bozuluyor…
Utanma kalktı.

Günahlarımızı omuzlarımızda taşıyıp herkese teşhir etmekten çekinmez hale geldik.
Namahrem eli değmesin diye nice canların verildiği, bedellerin ödendiği örtü; Ertuğrul Özkök’ün dediği noktaya geldi.
Moda için takılan bir bez parçası…
Anlamını bilmeyen nesiller, edepten yoksun gençler…
Delikanlılarımızın hali ise tespit bile edemediğimiz kadar vahim…

Ne siyasi konular, ne ekonomik konular, ne de güvenlik…

Düzce Üniversitesi’ndeki tablonun düzeltilme aciliyeti hepsinin çok ama çok önünde.
Önceki gün Akit’te yer verdiğimiz o tabloyu ve Düzce Üniversitesi’ndekine benzer o görüntüleri düzeltemeyeceksek, düzelttiğimiz hiçbir şeyin anlamı yok.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
16 Yorum
Yener Dönmez Arşivi