IŞİD kim, ne yapıyor ve Türkiye
Önce bir noktayı tespit edelim. Bölük pörçük haber ve görüntülerden, özellikle bu gibi bilgileri, küçük hesaplı maksatlı yorumlarla kesinleştirerek, ikazdan ziyade, siyasi bir saldırı silahı kullanmak, sahibini de içine alan bir zarar doğurur. İsim ve stratejistlikten bahisle, Tv.’de esip yağıyorlar. Aynı sıra numaralı on piyango biletinden birine, amorti çıkar ama bu tür saldırı ve öfkelerde de, o isabette bulunmuyor.
Her sorun, kendi ciddiyeti içerisinde ele alınmalıdır. Toplumda ve devlette binlerce stratejist vardır. “Benden başka yok” tavrı, millet ve devlette saygısızlıktır, edep dışıdır.
BAAS darbesinden beri devam eden Irak yangını, 18 Mart 2003 ABD işgalinden itibaren hiç sönmediği gibi, Maliki de, başbakan olarak körüklemiştir. IŞİD’e gelince, Esat karşıtlığından, yandaşlığına geçmiş bir şaşkınlıktır. Bir taraftan Irak ve Suriye, devletler arası bütünlüğü hedefleme iddiası, diğer taraftan Irak milleti ve devlet bütünlüğünün dostu devlet konsolosluğuna saldırmaktadır. IŞİD, iddiasına zıt davranışla kalmamakta, siyaset ve hukuken de ciddi yanlışlar yapmaktadır.
Türkiye Devlet politikası, bu güne kadar, detaylarda dahi son derece isabetle yürütülmüştür. İnşallah isabetle neticelendirilecektir. Fevkalade hassas hale gelmiş, ve hassas bir zamanda Türkiye’yi, dışarıdan-içeriden, bilerek-bilmeyerek, batağa itmek için, büyük gayretler sarfedildiği bir zamanda, oyuna gelmeden, batağa düşmeden, geç ve atıl kalmadan, dünyayı bilgilendirmiş, müdahaleye mecbur kalınırsa, hukuki ve meşru zeminini inşa etmiştir. Türkiye’nin büyüklüğüne yakışır şekilde, gayret ve sabırla, müspet neticeler almış ve almaya devam etmektedir. İnsanlarımız, ateş içinden, burnu kanamadan çıkarılmış ve çıkarılmaktadır. Cahilce, sahte kahramanlık taslayarak, acıya acı katmamış, muhatabı olmadığımız bir terörden kaçma tabansızlığı da göstermemiştir. Bu hadiseyle Türkiye’yi suçlamaya kalkışmak, bizi, batağa itmek isteyenlerin yanlışıdır, fitnesidir.
Bu tür temelsiz ve nerede duracağını bilmeyen terör hareketleri değil, siyasi ve askeri devlet maceraları dahi, su üzerine yazı yazmak kadar geçici başarılardır. Napolyon İmparatorluğundan, Hitler’in, 2. Dünya savaşına; ayağından asılarak idam edilen Mussoluni İmparatorluğuna varan, bu konunun üçlüsü, yakın tarihin evrensel boyutlu ibretleridir. Dışarıdan beslenen sabırsızlığa katılıp, ameliyata girişmek dostluğa yakışmazdı. Irak devlet bünyesinin, kendini tamir ve tedavi etmesine imkan vermek ve yardım gerekir. Ameliyat son çaredir.
Zora, silaha, tehdide dayanan, darbe ve terör gruplarından hiçbir türün hesabı, çarşıya uymaz, uymamıştır. Bunlar, millete de, kendine de zarar verirler. Harman yangını gibi, doğru dürüst külü de kalmaz; rüzgarda savrulup yok olur.
Devlet hayat ve sorumlulukları, fert ve toplum emelleri ile sınırlandırılmayan, çok boyutlu, çok imkanlı bir hadisedir. Devlet, toplumsal hadiselerinin de ötesinde, farklı bir oluştur. Devlet aklı, medeniyet inşa eder. Farklı bir düşünüştür.Darbe ve terör, medeniyet kuramaz, yıkar. Darbeler, üç nedenle tarihte yer alır: 1) Devletteki eksikleri ihtar eden bir acıdır. 2) Dar ve kısır bir parça olmasına rağmen, çoğu zaman yıkıcı bir düşman planının parçasıdır. 3) Devlet aklının ihmal etmemesi gereken ibrettir. Osmanlı Cihan İmparatorluğunu yıkan darbelerden, Afganistan Babrak Karmal’ından, BAAS darbelerine kadar böyledir.
Milletin her ferdi, devletinin her meselesiyle elbette ilgilenmelidir. Doğru yanlış gördüğüne şahitlik etmelidir. Burada, dikkatle sakınılması gereken aşırılık, devletin, geniş bilgi, tecrübe, imkanlarla, medeniyet aklına, devamlılık ruhuna sahip olduğunu bilmektir. Hudeybiye muahedesindeki farkı, fark eden idrake sahip olmak, milletine, devletine inanıp güvenmek, fitneden sakınmak ve sakındırmaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.