Bunu CHP’den ummazdım!
Hatırlayacaksınız, geride bıraktığımız sene pek de alışık olmadığımız bir tarzda ve kendisinden beklenmeyecek bir olgunlukla İslamcılık tartışmalarına sahne olmuştu medyamız. Mesele uzun ancak ben de Müslümanların para ve iktidarla olan sınavlarını kaybetmekte olduğuna inananlardanım.
Geçenlerde konuyla ilgili fikrimi soran dostuma “İslamcı”ların para ve iktidarla olan sınavı kaybettiğine inandığımı söyledim ve ekledim; gelinen noktada “İslamcı”ların Türkiye’de daha uzun yıllar iktidar olacağı ya da en azından en temel aktör olacağı da yadsınamaz bir gerçek.
Aylardır sözü edilen çatı adayın Ekmeleddin İhsanoğlu olarak açıklanması bu görüşümü bir kez daha kuvvetlendiren bir olgu oldu benim için.
Bu açıdan öncelikle İhsanoğlu’nun çok iyi ve çok akıllıca bir seçim olduğunu düşünüyorum.
İhsanoğlu, İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreterliği’nin son dönemlerine kadar AK Parti iktidarının tıpkı bir dönem Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Başkanlığı yapan Mevlüt Çavuşoğlu gibi uluslararası arenada gurur duyduğu bir Türk bürokrattı.
21 Ağustos 2013 tarihinde yine bu köşede yayınlanan “İİT mi alırsınız D 8 mi?” başlıklı yazımda hükümet tarafından İhsanoğlu’na yöneltilen eleştirilerin haksızlığına işaret etmiştim. Adının açıklanmasının ardından bugün tekrar ısıtılıp gündeme sürülen eleştirilerin de aynı şekilde haksızlık olduğu kanaatindeyim.
Beğenelim ya da beğenmeyelim, Ekmeleddin İhsanoğlu, İslamcı camianın yıllar yılı “etkinlikten uzak” diye yerden yere vurduğu İslam Konferansı Örgütü’nü İslam İşbirliği Teşkilatı olarak etkin bir yapıya kavuşturmuştur.
Bugün “Sisi’ye destek verdi!” diye İhsanoğlu’nu eleştirenlerin, hepimizin yüreklerini serinleten “Van minut” çıkışı ve Mısır, Irak, Arakan ve Gazze gibi mazlum coğrafyalara sıcak mesajlar dışında hangi somut desteği verdiklerini ve hangi sorunu çözdüklerini sorgulamak gerekir. Hele hele daha dün ortaya çıkan ne idüğü belirsiz IŞİD diye bir örgütün meydan okumaları karşısındaki tavrımız ve çaresizliğimiz ortadayken.
İhsanoğlu’nun Mısır konusundaki sessizliği ya da Mursi’yi suçlayıcı ifadeler kullanması elbette çirkindir ve eleştirilmelidir ancak darbeyi ve darbecileri yüksek sesle lanetlemek dışında hiçbir şey yap(a)mayan hükümetin İslam İşbirliği Örgütü ve İhsanoğlu’ndan Ortadoğu ve dünyanın en önemli siyasi aktörü gibi davranmasını beklemesinin ne kadar anlamlı olduğu da sorgulanmalıdır. O dönem ortaya konan ve bugün tekrar piyasaya sürülen bu eleştiriler, en hafif deyimiyle hükümetin kendi çaresizliğini örtmek için çıkardığı gürültüden ibarettir.
Yazdıklarımdan İhsanoğlu’nun Çankaya’ya çıkacağına inandığım sanılmasın. Yaptığım sadece eğri oturup doğru konuşmaya çalışmak. Yoksa ülkemizde son dönemde yaşanan en önemli değişimlerden biri de “siyasetin dili” değil miydi?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.