Mehmet Koçak

Mehmet Koçak

İran’ın hedefi; “Büyük Fars Devleti”ni kurmak

İran’ın hedefi; “Büyük Fars Devleti”ni kurmak

Irak’ta mesele sadece IŞİD (Irak Şam İslam Devleti) meselesi değil… Yaşanan olayların birinci sorumlusu Nuri el-Maliki’dir. Nuri el Maliki işgalci Amerika’nın hazırlatıp Irak’ta sunduğu anayasa ile aldığı yetkileri, Irak’ın farklılıklarını dikkate alarak ülke bütünlüğünü oluşturma yerine kendine bağlı İran yanlısı bir Şii rejimi kurmanın gayreti içinde oldu..

Anayasa da Başbakan’a ordunun ve diğer bütün resmî silahlı güçlerin başkomutanlığının yanı sıra geniş yetkiler vermektedir. Anayasa ile kazandığı yetkilerle; Nuri el Maliki ve kadrosu;  devletin yetkili tüm makamlarına sadece kendisi ile işbirliği yapan Şiilerle donattı.  

Irak ordusu ve polis güçleri ile istihbarat tamamen Şiilere teslim edildi. Başkent Bağdat’ta tam anlamıyla bir Şii rejimi oluşturulurken; Sünnî Müslüman halkın yaşadığı şehirlerin yönetimi ve güvenliği de bu kadrolara verildi.

Sünni halkın yok sayıldığı ve devlet kadrolarından dışlandığı Irak’ta, Maliki kadrolarına karşı çıkan halk kitleleri silah gücüyle sindirilmeye başlayınca, hükümet karşıtı yeni silahlı örgütler oluştu.

Bu politikaların yanlış olduğunu ve ülkeyi bölünmenin eşiğine sürüklediğini savunan Sünni kesimin liderlerinden Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarik el Haşimi,Maliki hükümetinin hedefi oldu. Haşimi, önce tehdit edildi sonra suçlu ilan edildi. Canını kurtarmak için önce Mesut Barzani’nin kontrolündeki Kürt bölgesine sığındı, sonra da Türkiye’ye geçti.

Maliki’nin yanlışlarına dayanamayıp tepki gösteren sadece Sünniler değildi. Elindeki yetkileri insafsızca kullanarak ülkenin bölünmesine sebep olmakla suçlayan ve eleştiren Şii kesimin önemli isimlerinden Mukteda El Sadr’ı elindeki yargı ve silahlı gücü kullanarak tehdit eden El Maliki, Sadr’ı İran’a kaçmak zorunda bıraktı.

Maliki sadece Sünnileri değil, aynı zamanda kendi emrine girmeyi kabul etmeyip eleştiren Şiileri de dışlıyordu. Bu durum ülkede Maliki’ye karşı tepkiye ve terör olaylarının artmasına sebep oldu. Olaylar gün geçtikçe arttı ve ülke kontrolden çıktı.

Bir yanda El Maliki’nin yanlış tutumu, diğer yandan artan kanlı terör olayları bir mezhep ayırımcılığını beraberinde getirdi.

Irak’ta pek çok Sünni kendini siyasi olarak dışlanmış hissediyor. Önceleri Irak’ta tüm kesimler, teröre ve IŞİD’e karşı iken, Maliki’nin dışlayıcı ve ülkede Şii rejimi kurma girişimleri, IŞİD’in bölgede güç bulmasına sebep oldu ve bu yanlış tavırlar IŞİD milisleri için mükemmel bir beslenme zemini oluşturdu. Nitekim yıllardır sözü edilen, ülkenin Sünni ve Şii Araplarla Kürtler arasında üçe bölünmesi senaryosunun gerçekleşmeye başladığını hem görüyor, hem de yaşıyoruz.

Irak’taki son gelişmeleri en doğru değerlendirenlerden biri de Irak eski Devlet Başkanı Yardımcısı Tarık el Haşimi’dir.  IŞİD’in Musul’u ele geçirmesini ve ülkenin kuzeyinde hakimiyetini artırmasını “Ezilenlerin Devrimi” olarak nitelemiş ve “Yaşananlar Irak’ta ezilen ve dışlanan Sünni Arapların ayaklanmasıdır” demişti.

Şu bir gerçek; Ortadoğu’da olduğu gibi Irak’ta da dinamikler çok hızlı değişiyor ve bu coğrafyada her an her şey olabiliyor.

BÖLGE MEZHEP SAVAŞINA SÜRÜKLENİYOR!..

Aslında Irak’ta bölünme çoktandır başlamıştı… Fakat; tüm etnik ve dini unsurlar, kendilerini Irak’ın bir parçası olarak görüyordu. Bu gün ise ülkenin bütünlüğü yerine ayrılığı konuşuluyor.  

Gelinen noktada Nuri El Maliki hükümeti, Şiilerin silahlanarak orduya katılmaları yönündeki çağrıları; bir “Şii ordusu” kurmak anlamına geldiği için, diğer yandan ülkedeki Sünnilerin de Şiilere karşı IŞİD’e katılmalarına sebep oldu.

Ancak unutulmamalıdır ki; Nuri El Maliki Başbakanlığındaki hükümetin yanlış politikalarının arkasında İran derin devleti vardır. Kürtlerin de içinde olduğu Sünni kesim dışlanarak ülkenin tek sahibi ve hakimi kabul edilen Şii kesimin “Şii rejim” kurma faaliyetlerine İran da destek veriyor.

İran, Irak ordusunun “Şiilerin Ordusu”na dönüştürmesi için Irak Şii Maliki yönetimine büyük bir destek veriyor. İran’ın asıl hedefi  Irak’ı ve Suriye ile Lübnan’ı İranlaştırmak suretiyle Şii mezhebinin temsilcisi “Büyük Fars Devleti”ni kurmaktır.

Bu gizli emellerine ulaşabilmek için “Büyük Şeytan” olarak adlandırdığı Amerika başta olmak üzere Batılı emperyalistlerle yeni ittifak arayışı içine girmiştir. İran’ın “Irak konusunda işbirliği yapabiliriz” çağrısına, Başkan Obama “sadece Şii hükümeti destekle mahiyette müdahaleci olma” uyarısında bulundu.

Başkan Obama, ayrıca; İran’ın kuklası El Maliki’nin yardım çağrısına “silahlı değil, siyasi bir çözüm arayın” cevabıyla IŞİD’e karşı bir operasyon Sünni kesimi cezalandırma Maliki diktatörlüğü ve Şii kesimi ödüllendirmek anlamına geleceği düşüncesinden hareketle reddetmiş oldu. Böylece İran ve İran yanlısı Maliki yönetimi aradığını bulamadı.

Netice!..

Eğer; Irak’ta Sünni olmak demek, suçlu bir insan olmanız anlamına geliyor ise çatışmalar çok uzun süreli ve şiddetli olacak demektir.  El Maliki hükümeti de Sünni toplumuna karşı sürdürdüğü doğrudan ayrımcılık politikalarından ve İran, Irak’ı İranlaştırma emellerinden vazgeçmez ise hem Irak bölünecektir, hem de bölge bir mezhep savaşına sürüklenecektir. Böylece emperyalist güçlerin bin yıllık rüyası  gerçekleşmiş olacak ve bölge topyekûn cehenneme dönüşecektir. Buna sebep olanları ise, Allah affetmeyeceği gibi insanlık tarihi de lanetleyecektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Mehmet Koçak Arşivi