Koltuğa yapışıp, yan gelip yatanlar ile Erdoğan
Cesaretin ve kazanılan zaferin yerini hiçbir şey tutamaz. Tayyip Erdoğan girdiği 9. seçimden de zaferle çıkıp 12. Cumhurbaşkanı seçildi.
Kazandığı tarihi zafer münasebetiyle tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyoruz.
Erdoğan büyük bir kararlılıkla, inançla, azimle, sabırla, cesaretle içerden ve dışardan kendisini yıkmak, devre dışı bırakmak isteyen 7 düvele karşı tek başına çetin bir mücadele verdi ve büyük bir zafer kazandı.
Şüphesiz bu zafer sarsılmaz bir inanç ve geriye dönüp sağına, soluna bakmaksızın sarf edilen büyük gayretin eseridir.
Filmi geriye sardırıp bir yıl öncesini hatırlayalım lütfen.
Tıpkı e-muhtıranın yayınlandığı ilk saatlerdeki gibi Gezi ve 17-25 Aralık Operasyonları’nın ilk günlerinde de Erdoğan döneminin kapandığını ilan edenler olmuştu.
Malum medyanın lejyonerlerinden Erdoğan’ın artık değil Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlığı dahi kaybettiğini yazanlar çıkmıştı.
Aslında en başa dönmek lazım. “Muhtar bile olamaz” demişler, önüne her türlü engeli koyup çok gördükleri İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’ndan dahi indirmişlerdi Erdoğan’ı. Ama O, bugün cumhurun başı oldu. Engelleri tek tek aşıp devletin en tepe noktasına, zirvesine çıktı. Mevcut konjonktüre göre Türkiye’nin tartışmasız tek lideri haline geldi.
Fakat Erdoğan ve AK Parti için önemli olan bundan sonrasıdır.
Peki önümüzdeki kritik 20 günde neler olacak, AK Parti ve kabine nasıl şekillenecek?
Dün 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün açıklamaları ile Erdoğan başkanlığında toplanan MKYK sonrası Hüseyin Çelik’in açıklamalarını düşünürsek; önümüzdeki günlerin sancısız, sıkıntısız, dikensiz gül bahçesi olacağını kimse söyleyemez.
Lakin burada yine işlerini müzakere ve istişareyle yürüten Erdoğan faktörü devreye girecektir.
Bu zamana kadar kurup, büyüttüğü, geliştirdiği son 14 yıla damgasını vuran partisini kaotik fırtınalı zor günlerde yerine göre tek başına sürükleyip sakin limanlara ulaştırmayı başardı.
Bundan sonra da aynı başarıyı sergileyecektir.
•
Gelelim seçimin muhalefet partiler açısından sonuçlarına…
Aslında muhalefet partileri aday olarak Ekmel Bey’i tercih ettikten hemen sonra her şey daha baştan belli olmuştu.
CHP ile MHP’nin nihai hedeflerinin mevcudu muhafaza edip, parti içerisindeki iktidarlarını koruyup, koltuklarını sağlama almak olduğu anlaşılmıştı. Fakat burada muhalefet partilerinin hesap edemedikleri kritik bir eşik vardı.
Alınan sonuç bu eşiğin altında kaldı. Tabanlarını konsolide edemediler. Erdoğan rüzgarı, zaten temeli olmayan Çatı’larını uçurdu. Sandığa gitmeyen seçmenin partilerine olan sadakati de bu vesileyle test edilmiş oldu. Bir önceki seçime göre 4 milyon civarında oy kaybeden iki partinin yüzde 44 olan oyları en iyimser haliyle yüzde 38,4’e geriledi. Tabii Ekmel Bey’in oylarının içerisinde irili ufaklı diğer 10 partinin oylarını da hesaba katarsak bu oran CHP ile MHP’nin aleyhine olacak biçimde değişecektir.
Erdoğan liderliğindeki AK Parti’nin ise bir önceki seçimlere göre yurt dışından gelenlerle birlikte oylarını 500 bin artırarak yaklaşık 21 milyon civarında oy aldığını görüyoruz.
Mukayese yaptığımızda bu sonucun iktidar partisi için yeni bir zafer, Muhalefet içinse farklı bir hezimet olduğunu söyleyebiliriz.
Normal şartlarda bu kritik sonuçların elbette siyasi bir faturasının olması gerekir.
Ama ben her iki partide de ciddi herhangi bir sorgulamanın olamayacağını, böyle bir faturanın kesilemeyeceğini düşünüyorum.
Çünkü Yeni CHP’de mezhepsel taassupla öyle kadrolaşmalara gidildi, öyle tasfiyeler yapıldı, teşkilatlar öyle dizayn edildi, delegenin yapısıyla öyle oynandı ki; açık söyleyelim Kılıçdaroğlu’nu genel başkanlıktan indirmek, Cumhurbaşkanı’nı Çankaya’dan indirmekten daha zor hale getirildi. Aynı durum MHP için de geçerli.
HDP’ye gelince.
Bu seçimlerin Erdoğan’dan sonra ikinci galibi tartışmasız Demirtaş’tır.
Çünkü bir Öcalan projesi olan HDP, Cumhurbaşkanlığı seçimlerini bir enstrüman olarak kullanarak; plan ve taktiklerini bir sonraki genel seçimler ile çözüm sürecine göre yürütmüştür. Oylarını da ciddi oranda artırarak kendi açılarından hedeflerine ulaşmışlardır.
Bu yönüyle ele alırsak ana muhalefet olma yolunda ilerleyen HDP’yi daha parlak, daha rahat, daha kazançlı günler bekliyor, Öcalan büyük oynuyor diyebiliriz.
Bakalım koltuğa yapışıp, yan gelip yatanları nasıl bir son bekliyor?
Bekleyip göreceğiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.