İç faktörlerden umudunu kesenlerin dış faktörlere sarıldığını görüyoruz. Kaderin işine bakın ki tam da bu süreçte dış politika konusunda deha diyebileceğimiz bir isim Başbakan oldu.

Kolay bir dış politik süreçten geçmiyoruz ve uzun vadede de işler düzelecek gibi değil.

IŞİD’i Türkiye’ye saldırtma üzerine kurulu bir “kumpas”ın içine düşmüş gibiyiz.

Esed’in kiminle çalıştığı belli değil.

Ortadoğu’da taraflar kayboldu. Esed bazen Rusya’yla bazen ABD’yle çalışıyor. Eskiden taraflar netti. Şimdi her ülke bir başkasıyla farklı alanlarda çıkar birliği yapıyor.

Büyük güçler öylesine bir denge oluşturdular ki, şu an Ortadoğu’daki ülkelerin çıkarlarıyla Türkiye’nin çıkarlarının çatıştığı bir düzlem oluştu.

Bu düzlemin sıcak çatışmaya dönmesini umuyor olmalılar.

IŞİD’e yapılacak müdahale diğerlerinden farklı. İki ülke toprağına yönelik bir operasyon olacak. Türkiye’deki 1,5 milyon Suriyelinin içine IŞİD unsurları sızdırılıp farklı komplikasyonlara da yol açacak şekilde Türkiye’yi de bir operasyon coğrafyasına dönüştürmek isteyebilirler.

Davutoğlu’nun bu süreci mümkün olduğunca askeri seçenekler dışında sürdürmeye çalıştığı gözüküyor.

Bölgemizdeki sorunların masada, görüşmelerle çözülmesi adına ortaya koyduğu vizyonu, bu süreçte daha fazla inisiyatif alarak sürdürecektir.

Osman Sert, Taha Özhan, Hatem Ete gibi isimlerden oluşturduğu çekirdek kadro da benzer şeyi ifade ediyor.

ABD Başkanı Obama’nın tavırları açıkçası pek hoşuma gitmedi. İlk yurt dışı gezisini Türkiye’ye yaparak belli bir mesaj veren Obama’dan eser yok. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’la yan yana geldiği karelerde gülümsememek için özel özen gösterdiği açıktı.

Cumhurbaşkanı’nın kredisini daha fazla tüketmenin anlamı yok. Başbakan Davutoğlu’nun ABD ile Ortadoğu bağlamındaki ilişkilerde yoğun inisiyatif kullanması gerekecek.

IŞİD kadar Türkiye’yi yakın dönemde zorlayacak bir diğer konu da doğalgaz meselesi olacak. Dolar fiyatlarında süreceği görülen yükseliş ve kuraklık elektrik üretiminde doğalgaz kullanımını artıracak. Bu da pahalı elektrik demek.

Gaz ve elektriğin pahalı olduğu bir Türkiye’de sanayi üretimi iyice zora girecektir. Zaten sanayimiz zor günler geçiriyor. Ali Babacan da sanayinin önemine dikkat çekti. Cari açık, dolardaki yükseliş ve diş politikadaki gelişmeler, zor günlerin habercisi.

Tüm bunları tersine çevirecek yegane şey, Türkiye’nin bölgesel politikalarda inisiyatif alması ve gelişmeleri lehine çevirmesidir. Davutoğlu da Başbakan olarak bu konuda en önemli umuttur.