Eylemlerin gösterdiği
Bölücü terör örgütü yandaşlarının eylemleri bir kez daha gösterdi ki, çözüm süreci öyle anlatıldığı gibi;
Hükümet ve yakın medya organlarının lanse ettiği gibi ilerlemiyormuş.
PKK öyle şirin bir yapılanma,
Barış isteyen bir hak arayışçısı,
Halkının refah ve demokratik hakları için mücadele eden bir organizasyon değilmiş,
Ne deniliyordu hep?
İktidarın attığı tarihi adımlar neticesinde,
PKK ve siyasi uzantılarının tezlerinin güçsüzleştiği…
Ülke içindeki militanlarının azaldığı…
Siyasi tabanın zayıfladığı…
PKK’ya tepkili kişi sayısının daha da arttığı vs. vs.
Sonuç?
Bu güllük gülistanlık tablonun gerçekçi olmadığı konusunda yaptığımız eleştirileri haklı çıkardı.
Keşke biz haklı çıkmasaydık…
PKK zayıflamış değil; aksine sempati besleyen kişi sayısı artmış durumda.
Ülke içindeki silahlı unsurlarının sayısını bilemiyorum lakin, durum öyle bir hal aldı ki, kılık kıyafet ve durdukları yer itibariyle hiç ummadığınız yerden kurşun yiyebilirsiniz.
(Nitekim Bingöl’deki olay aynen böyle cereyan etti. Polislerimiz ulu orta yerde, yolda yürürlerken yani hiç beklemedikleri, hiç ummadıkları şekilde kurşun ateşine tutuldular; şehir teröristlerinde kahpece şehit edildiler.)
Siyasi taban zayıflamadı aksine arttı.
Bunu tek başına son seçim sonuçları ortaya koymakla birlikte, yetişen yeni jenerasyonda PKK’ya, Öcalan’a sempati duyan ve bunu açıkça dile getirebilenlerin oranında önceki dönemlere göre artış olduğu da ortada.
Sonuç maalesef bu.
Bu noktada bundan sonra yapılacaklara, izlenecek yola bakmak gerekiyor.
Başbakan Ahmet Davutoğlu dün TOBB İstişare Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, bunun işaretlerini verdi.
“Ne yaparlarsa yapsınlar kamu düzenini zaafa uğratamayacaklar” diyen Başbakan, kamu otoritesinin bir daha sarsılmamak üzere yeniden dizayn edileceğini belirterek, bir daha kimsenin böyle bir vandallığa kalkışamayacağını ve cesaret dahi edemeyeceğini kaydetti.
Başbakan’ın şu sözleri de önemliydi:
“Kobani bahane edilerek yapılan bu vandalizmde, bu terör faaliyetlerinde 33 vatandaşımız hayatını kaybetti. 2 polisimiz şehit oldu. Şimdi sormak vaktidir. Hüseyin Hatipoğlu’nun kızı Yaren’in yetim kalmasına sebep olan bu vahşi alçakça saldırılar niye yapıldı? Ahmet Akif’i, Sena’yı yetim bırakanlar neyi hedeflediler?
Bu yolla Kobani’ye mi yardım ettiler?
Suriye’deki zulmü neredeyse kendi halkına karşı yapanlar bilsinler ki Türkiye’yi hiçbir zaman bu kaos sarmalının içine sokamayacaklardır.
Birisi kamu binaları...
Okullar ambulanslar kütüphaneler ve müzeler. Burada hedef edinilen şey devlet otoritesiydi.
Şimdi ben buradan sesleniyorum, ne yaparlarsa yapsınlar kamu düzeni zarara uğramayacaktır.
Devlet her türlü tedbiri almaya kararlıdır. Bu konuda en ufak ihmal ve zaaf söz konusu olmayacaktır.
Yine şu toplantının kendisi, bölgeden gelen oda sendika temsilcilerimizle şu mesajı veriyoruz, sizler bu odanın sendikaların üyelerini hedef almışsanız, biz de şu mesajı veriyoruz, iş adamlarımızın esnaflarımızın ortak mesajı, bu toplumsal omurganın kırılmasına kesinlikle izin vermeyeceğiz mesajıdır.
Nasıl Ahi Evran’ın kardeşliği bizim iş ahlakımızın temeliyse, kardeşlik tohumu da ebediyen korunacaktır.”
Söylem böyle.
Bakalım eylem nasıl olacak; ne gibi tedbirler alınacak!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.