İsrail saldırısını BMye taşımaktan ne çıkacak?
İsrail’in Mescid-i Aksa’ya çirkin saldırısına yönelik özellikle ülkemizden ciddi tepki verildi. Kişisel tepkilerin yanı sıra Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın olayı protesto ederken seçtikleri kelimeler de önemliydi. Ancak, İsrail’in kendisine yönelik tüm bu tepkileri dikkate almadığı da ortada. Bu arada, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın saldırıyı BM’ye taşıyacağını açıklaması da elbette bir adım olur. Ancak, artık herkes biliyor ki BM, 5 ülkenin kontrolü altındadır. Bu beş ülkenin `evet’ demeyeceği bir adımı BM’nin atması ve karar mümkün değildir. Öyle ise BM’den İslam dünyasının beklediği bir kararın çıkmasını beklemek hayalden öte geçmez. Bunun yanında AB’den de İsrail’i durduracak bir adım atmasını beklemek gerçekçi olmaz.
ABD’de son seçimleri Cumhuriyetçilerin kazanması ülkemizde bazıları tarafından memnuniyetle karşılandı, Cumhuriyetçilerin çoğunlukta olduğu bir Meclis ve Senato’dan Türkiye aleyhine bir kararın çıkmayacağı ileri sürüldü. Türkiye aleyhine bir karar çıkar ya da çıkmaz ama İsrail aleyhine bir kararın çıkmayacağı kesin. Çünkü Cumhuriyetçilerin çoğunluğu ele geçirdiği Kongre’nin Türkiye bakımından ne anlama geldiği şöyle ifade ediliyor: “Cumhuriyetçi Parti, Suriye ve Ermeni meselesi başta olmak üzere birçok konuda Türkiye’nin hassasiyetlerine daha yakın. Ancak, Cumhuriyetçiler Türkiye’nin İsrail ile ilişkilerini düzeltmesini istiyor.”
Sakın aklınıza hemen Türkiye’nin Suriye ve Ermeni meselesi ile İsrail’in ne ilgisi var sorusu gelmesin. Çünkü onlar da Siyonizm’in kontrolü altındalar. İsrail’i korumak, kollamak esas meseleleri. Yoksa Türkiye’nin Ermeni ya da Suriye meselesi fazlaca ilgilerini çekmiyor. Önemli olan Siyonistleri gücendirmeyecek bir çizgiye Türkiye’nin çekilmesidir.
ABD’de son seçimleri Cumhuriyetçilerin kazanması ülkemizde bazıları tarafından memnuniyetle karşılandı, Cumhuriyetçilerin çoğunlukta olduğu bir Meclis ve Senato’dan Türkiye aleyhine bir kararın çıkmayacağı ileri sürüldü. Türkiye aleyhine bir karar çıkar ya da çıkmaz ama İsrail aleyhine bir kararın çıkmayacağı kesin. Çünkü Cumhuriyetçilerin çoğunluğu ele geçirdiği Kongre’nin Türkiye bakımından ne anlama geldiği şöyle ifade ediliyor: “Cumhuriyetçi Parti, Suriye ve Ermeni meselesi başta olmak üzere birçok konuda Türkiye’nin hassasiyetlerine daha yakın. Ancak, Cumhuriyetçiler Türkiye’nin İsrail ile ilişkilerini düzeltmesini istiyor.”
Sakın aklınıza hemen Türkiye’nin Suriye ve Ermeni meselesi ile İsrail’in ne ilgisi var sorusu gelmesin. Çünkü onlar da Siyonizm’in kontrolü altındalar. İsrail’i korumak, kollamak esas meseleleri. Yoksa Türkiye’nin Ermeni ya da Suriye meselesi fazlaca ilgilerini çekmiyor. Önemli olan Siyonistleri gücendirmeyecek bir çizgiye Türkiye’nin çekilmesidir.
Bu arada Uluslararası Ceza Mahkemesi Mavi Marmara baskınında 9 insanımızın öldürmesini savaş suçu işlediğine ancak, suçların ağırlığının soruşturmaya yeterli olmadığına karar veriyor. Yani uluslararası sularda sergilenen korsanlık uluslararası ceza mahkemesi tarafından ağır suç sayılmıyor. Ağır suç sayılması için İsrail’in kaç kişi öldürmesi gerektiğini sakın sormayın. Çünkü Gazze’ye yönelik saldırısında İsrail 2 binden fazla insanı katlettiği halde dünya görmezden, duymazdan geldi. Böyle bir dünyada İsrail’in cezalandırılmasını Batı’dan beklemek saflık değilse nedir?
Mescid-i Aksa saldırısının ardından yükselen tepkileri İsrail ciddiye almış olsaydı Başbakan Netanyahu, “Kudüs 3 bin yıldır Yahudilerin başkentidir. Kudüs için savaşıyoruz. Uzun bir savaş olabilir ancak galip geleceğimize eminim” ya da Bakan Ariel, “Müslümanların ilk kıblesinin yerine Yahudi tapınağı yapacağız” gibi açıklamalar yapma cesaretini bulabilirler miydi?
Tüm bunları dikkate alarak artık Müslümanların Batılılardan soruna çözüm bulmalarını beklemelerinin sadece Yahudilere zaman kazandırdığını, onların işine yaradığını görmeleri gerekiyor. Çünkü ilk kıblemizi korumak ve kollamak sadece biz Müslümanlara düşer.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.