Teşekkürler AGD Gençliği
Cumartesi günü akşamı günübirlik Aksaray’da idik. Anadolu Gençlik Derneği Aksaray Şubesi’nin düzenlediği Ortadoğu ve Kürsel İşgal konulu panele Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Yusuf Çekiç kardeşimin davetine icabet ederek katıldık. Heyecan tazelediğim bir gece oldu. Bu sebeple de programın hazırlanmasında emeği geçen tüm genç kardeşlerime teşekkür ediyorum... Saadet Partisi İl Başkanı Erdem Baysal kardeşimin yöneticiliği panelin diğer konuşmacıları gazetemiz yazarı Ali Haydar Haksal Bey ile Mısır İhvan milletvekillerinden Muhammed İmaduddin idi. Toplantı, Deniz Sevmiş kardeşimin konuşmacıları takdim ettiği bir açış konuşması ile başladı. Salonun gençler ve her zaman olduğu gibi hanım kardeşlerim tarafından doldurulmuş olması, onların heyecanının beni de heyecanlandırdığını belirtmek istiyorum. Bu sebeple de cinsiyet ayrımı yapmadan AGD’li tüm Aksaraylı kardeşlerime teşekkür ediyorum. Elbette, bu kardeşlerim arasında yurdun çeşitli köşelerinden gelen, Aksaray’da eğitimlerini sürdüren gençler de vardı. Ama bir ideal etrafında birleşilmişti. Memleketlerinden uzakta da olsa inançlarına ve davalarına sahip çıkmaları, İslam dünyasında yaşanan tüm acılara ve olumsuzluklara rağmen geleceğe dönük umutlarımızın canlı kalmasına katkı sağlıyordu.
Toplantı Erbakan Hocamın konuşmalarından oluşan bir sinevizyon gösterisinin ardından başladı. Panel Yöneticisi Saadet Partisi İl Başkanımız Erdem Baysal kardeşimin başlattığı toplantıda ilk söz bize verildi. Aslında Erbakan Hocam konu ile ilgili söylenmesi gerekenleri söylemişti. Bize de yıllar boyu ondan öğrendiklerimizi tekrarlamak düştü. Bu köşede dile getirdiğimiz düşüncelerimizi bu vesile ile toplantıyı izleyen, takip eden dileyicilerimizle paylaşmış olduk. Daha sonra İhvan Milletvekili Muhammed İmaduddin Bey konuşmasında Mısır ağırlıklı olmak üzere Filistin konusuna yönelik düşüncelerini dile getirdi. Son konuşmacı Ali Haydar Haksal Bey meseleyi derinlemesine izah etti. Konuşmalarda olayların neden kaynaklandığı ve İslam dünyasında yaşananların nedenleri ile İslam dünyasının bundan nasıl kurtulabileceği konularında ortak bir görüş ortaya çıktı. Özellikle de konuşmalarda İslam dünyasının birlik ve beraberliğinin en kısa zamanda sağlayarak tek bir yumruk haline gelmesi gerektiğine vurgu yapıldı.
Konuşmacılar arasında mutabakat oluşmasına karşılık toplantının soru cevap kısmında ağırlıklı olarak İslam dünyasının bunca çatışmaya rağmen nasıl olacakta birlik sağlayacağı soruları ön plana çıkıyordu. Hatta bazı dinleyicilerin İslam dünyasının birlik oluşturmayacağına dair bir karamsarlık içinde oldukları görülüyordu. Bu tür soruların gelebileceğini düşünerek İkinci Dünya Savaşı’nda birbirlerini yerle bir eden, milyonlarca insanın ölümüne yol açan çatışmanın bitiminden 14 yıl sonra bugünkü AB’nin temelini atan Roma Anlaşması’nın imzalandığına dikkat çekerek, Müslümanlar arasında böylesine düşmanlıklarında bulunmadığını ifade etmiştim. Kaldı ki bize düşen İslam dünyasının Batılıların tasallutundan kurtulmasının yolu birlikten geçiyorsa buna inanan herkesin harekete geçmesi gerekir. Tabii bu hususta öncelikli olarak Müslüman ülkelerin yöneticilerine görev düşer. Birliğin sağlanması yönünde adım atılmadığı sürece yapılacak açıklamaların da hiçbir anlamı yoktur. Çünkü söz ve eylem arasında beraberlik olmazsa ortaya ikiyüzlülük çıkar. Dileriz bu ikiyüzlülük bir an evvel son bulur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.