Yener Dönmez

Yener Dönmez

Ormancı ve vatan

Ormancı ve vatan

Bugünlerde ormanlık alanlar üzerinden hararetli tartışmalar yürüyor. Bir taraftan havalimanı, otoyollar, camiler yapılıyor diğer taraftan bunun çevreye etkileri üzerinden tartışmalar sürüyor.

Hafta sonu Nevşehir’deydim. Ülkenin hararetli gündemi tabii ki bu güzel Anadolu şehrine de yansımış.

Büyükşehirler etrafında ağaç üzerinden tartışma süredursun Anadolu’da küçük paralarla çok büyük işler yapan vatansever insanlar işinde gücünde.

Nevşehir tipik bir İç Anadolu kenti ve bozkırdan oluşuyor. Avanos ve Gülşehir gibi turistlik bölgelerden geçerken dağların üzerinde çizik çizik teraslar gözüme çarpıyor. Yoldan geçerken bunların ne olduğu çok anlamlandırılamıyor.

Ta ki yanına gidene kadar. Dağların aralarında küçük küçük orman öbekleri var. Çam ağaçları, yapraklı ağaçlar... Yanlarında küçük filizler vermişler. Orman öbekleri artık yavrularını doğurmaya başlamış.

Lakin, dağlar hâlâ çıplak... Çizgiler ise bir değil beş değil belki 20’den fazla dağ öbeği boyunca sürüp gidiyor.

Sonra arazi aracıyla o çizgilerin bulunduğu dağlara doğru ilerliyoruz. Çizgilerin yanına geldiğimizde, 5 santim 10 santim boyunda minicik fidancıklar görüyoruz kara toprağın bağrında. Dantela gibi işlenmiş sıra dağların kucağında her biri minnacık bir yavru gibi.  Onlar Nevşehir Orman İşletme Müdürü Aykut Satırlı’nın yavruları.

Pazar günü olmasına rağmen işçiler dağlara çekilen çizgiler, açılan çukurlarda bu yavrucukları toprak anayla buluşturuyor. Sarıçam, ardıç, alıç, çınar ve daha niceleri...

Aykut bey, Toroslar’dan 30 ton da kozalak getirmiş. Sedir ağacı kozalakları bunlar. Her birinin içinde onlarca tohum var. Bir ormancı kulübesinin önünde özenle kurutulup tohumlar ayrıştırılıyor. İlk kar düştüğünde ormancılar yola düşecek, tohumları karların üzerine saçıp, toprağın ilk baharla birlikte bağrını açmasını bekleyecekler.

1977 yılında yine bir vatansever ormancı Avanos dağlarına ilk tohumları atmış. O günün imkansızlıkları içinde elle yapılan çalışmada kimi ağaç tutmuş, kimi Nevşehir’in kurak iklimine boyun eğmiş. Ama şu an öbek öbek olsa da orman adacıkları oluşmuş. İnsanın içini ferahlatan yeşil adacıklar.

Dağlarda büyümüş o ağaçları şimdi görünce 35 yıl önce diken orman işçilerine rahmet okuyorsunuz. Aykut beyin ve küçük ücretlerle dağlarda çalışan taşeron işçilerin diktiği ağaçlar mukayese edilemeyecek kadar fazla. Ve bir gün dağlar yeşerip, o 5 santimlik yavrucuklar 5 metre olduğunda yanlarından geçenler yine rahmet okuyacaklar.

Devasa bir alandan bahsediyoruz. Yüz binlerce metrekare dağlık arazi. Hepi topu birkaç yüz bin liraya ağaçlandırılmış. Aykut bey 500-600 bin TL deyince şaşırıyorum. Avanos’un Gülşehir’in o çıplak dağları bir daire parasına yeşile dönüşmüş. Kaynaklarımızı doğru kullanırsak demek ki memleketin ihya olması işten bile değil.

Anadolu’da işini doğru yapan, aldığı maaşın hakkını veren vatansever devlet memurları üzerlerine düşeni yapıyor.

Zaten bu memleket tepeden tırnağa herkes üzerine düşeni yaparsa kalkınacak.

Nevşehir’den ayrılırken yolda gazeteci olarak biz neler yaparız diye dertleşiyoruz. Elbette biz de bu memleket için kalemimizin hakkı neyse onu vereceğiz. Hiç durmadan çalışıyor, ufka doğru yürüyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Yener Dönmez Arşivi