Herkes kendisini olduğu gibi tarif edebilsin yeter
Ülkemizde yıllardan beri bütün inanç gruplarının nasıl inanması gerektiğini devlet belirledi ve bunu dayattı. Daha doğrusu insanlar gerek inanç gerek düşünce bakımından kendilerini tarif edemediler. Her kesime yönelik devletin bir tarifi oldu ve insanlar neye nasıl inanacaklarını kendileri belirleyip kendilerini buna göre tarif etme imkanı bulamadılar. Çünkü devlet insanların neye nasıl inanacağını, hangi düşünceye nasıl dahil olacağını belirlemeyi devletin ve ülkenin geleceği ile eş anlamlı kabul etti. Kısacası, resmi ideoloji olarak nitelendirilen bir anlayış topluma dayatıldı. Bir zamanlar solcu olmak devlet düşmanlığı ile eş anlamlı kabul edildi. Sağcı olmanın çerçevesini de yine devlet belirledi. Aynı şey Sünni Müslümanlar ile Aleviler için de geçerliliğini korudu. Aynı yaklaşım özellikle Alevilik konusunda bugün de devam ediyor. Aleviliğin ne olup olmadığına Alevi olmayan kişi ve kurumların karar vermesi, Aleviliği bunların tarif etmesi ile geçmişte resmi ideolojinin Sünni Müslümanlara dayattığı inancı Allah ile kul arasına hapseden, dünyaya dönük hükümlerini devre dışı bırakan anlayışın topluma dayatılması arasında ciddi fark yoktur diye düşünüyorum. Bu bakımdan insanların ne olduklarını, neye nasıl inandıklarına kendileri karar vermeli, tarifini kendileri yapmalı. Toplumda bu sağlanabildiği takdirde farklı inanç grupları arasında bir çatışma olmayacağını düşünüyorum. Şu günlerde iktidarın Alevilik konusunda attığı adımların iyi niyetle atıldığında şüphe yok ama söz gelimi Aleviliğin ders kitaplarında yer alması yönündeki çalışmalar söz konusu olduğunda, “İnsanın aklına hangi Alevilik ders kitaplarında işlenecek?” sorusunu getiriyor.
Çünkü ülkemizde tek bir Alevilik anlayışının olmadığı gerçeğini ‘Ali’siz Alevilik’ tartışmaları bile göstermeye yetiyor. Söz gelimi, tanıdığım bazı Alevilerin cami, ezan ve namazla bir problemleri yokken, bazılarının ezan sesinden rahatsız olduğunu, minarelerden ezan okunmasına karşı çıktıklarını da biliyorum. Aleviliğin tüm fraksiyonları üzerinde duracak değilim ama bazılarının aslında hiçbir inanca mensup olmadıkları halde kendilerini toplum içinde Alevi olarak tarif ediyor olmaları bu konuda kafa karışıklığına yol açıyor. Eğer, ders kitaplarında Alevilik tek bir tarif içine sokulacaksa var olduğu ileri sürülen sürtüşmeler bir çözüme kavuşmayacaktır. Söz gelimi eğer Cem Evleri ibadethane olarak kabul edilecekse bu da tüm Alevileri memnun etmeye yetmeyecektir. Kaldı ki Cem Evleri’nin ibadethane olarak kabul edilmesi halinde camilere alternatif olarak ortaya çıkmış olacaklar ki sanıyorum bu da kafa karışıklığına yol açacaktır.
Bu bakımdan devlet inançları belirlemek ve çerçevesini çizmekten vazgeçmeli, insanlar kendilerini oldukları gibi tarif edebilmelidirler. Kimse de kimseye bir dayatma içine girmemeli/girememelidir. Ne Sünni Müslümanlar ne de Aleviler birbirlerine bir dayatma içinde olmamalı, bunun hukuki ve sosyal alt yapısı oluşturulmalıdır. Bunun nasıl sağlanacağı hususunda herkes samimi olarak düşüncelerini ortaya koymalı, farklı inanç ve düşünce sahiplerine birbirlerini oldukları gibi tanıma ve kabul etme imkanı verilmelidir. Bu sağlandığı takdirde sanıyorum toplumsal barış sağlanacaktır. Mademki eski dayatmacı vesayet dönemi sona ermiştir, devletin de inançlar üzerindeki vesayetine son verilmelidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.