İtalyanca söylenişiyle Papa Francesco, Türkiye’ye gelen dördüncü papa oldu. Nedense 1967 yılına kadar Türkiye diye bir ülkeyi bilmeyen ve Türkiye’ye gel(e)meyen papalar, o yıl birden bire Türkiye’yi keşfediyor ve birbiri ardına ülkemizi ziyaret etmeye başlıyorlar. Ziyaretlerin bu kadar sıklaşmasının bir tek nedeni var: Hristiyan Birliği. İlk ziyaret hariç diğer tüm papa ziyaretlerinin İstanbul Patrikhanesi’nin kuruluş günü olan ve Aziz Andreas Yortusu olarak bilinen 30 Kasım’a denk gelmesi, her şeyi yeterince açıklıyor zaten. Onun için “Papa, Türkiye’yi ziyaret etti” demeye hiç gerek yok. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın daha birkaç gün önce MÜSİAD fuarının açılışında yaptığı konuşmada da çok acı bir şekilde ifade ettiği gibi Mescid-i Aksa’nın postallar altında ezilmesine ses çıkaramıyor, İslam Birliği sözünü ağzımıza dahi alamıyoruz ama nedense Hristiyan birliği konusunda pek bi heyecanlıyız.

Ekümenik Patrik

PapaFrancesco İstanbul’da Ortodoks Kilisesi’ni ziyaret ediyor, Batı medyası ve Vatikan, Fener Rum Patriği Bartholomeos’u “ekümenik” olarak niteliyor. Bir zamanlar şiddetle karşı çıktığımız ve Lozan’da özel madde koyarak reddettiğimiz bu “ekümenik” tanımlamasına da nedense artık hiç sesimiz çıkmıyor. İnsan merak ediyor, acaba bu konuda da mı bir “çözüm süreci” söz konusu?

Ayasofya

Bir diğer acı nokta da Ayasofya meselesi. Acaba Ayasofya için de bir çözüm süreci olur mu? Hristiyan aleminin birleşmesi için var gücümüzle çalışıyoruz ama nedense kendi topraklarımızdaki Ayasofya için kılımız kıpırda(ya)mıyor. Alman medyasının Papa’nın Ayasofya ziyaretine ilişkin bilgi verirken “Ülkedeki aşırı dinciler, Ayasofya’nın tekrar camiye çevrilmesini istiyor ancak Erdoğan onlara önce diğer camilerin doldurulması gerektiğini belirterek bu teklifi reddediyor.” diye yazdığını da belirtelim.

Serra’nı da al git!

Papa’nın tercümanlığını “Başörtülüleri görünce öcü görmüş gibi oluyorum.” diyen oyuncu Serra Yılmaz’ın yapması, tepki çekti. Ben hiç rahatsızlık duymadım oysa. Papa’nın tercümanlığına da İslam’dan böylesine nefret eden biri yakışırdı zaten. Ayrıca “yiğidi öldür hakkını yeme” babından Yılmaz’ın, bugüne kadar gördüğüm en iyi simültane çevirmen olduğunu da söylemeliyim. Umarım çeviriler papanın da hoşuna gitmiştir. Bakarsınız belki de Vatikan devlet başkanı olarak birvatandaşlık beratı ayarlayıp Serra’sını da alır gider de, o da kurtulur, biz de kurtuluruz.

Kutsal talihsizlik

En büyük talihsizliklerden biri de yeni cumhurbaşkanlığı sarayının ilk ziyaretçisinin papa olması oldu. “Yeni Türkiye’nin yeni başkanlık sarayı” olarak takdim edilen sarayın ilk konuğunun Papa olması, tek kelime ile büyük bir utançtır. Atatürk’ün başkanlığında açılan ilk meclisi, kılınan namazın, okunan sala, salavat ve hatimlerin ardından dualarla açılan bir ülkede, Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı, Ahmet Davutoğlu’nun da başbakan olduğu ve ülkenin artık “Yeni Türkiye” diye adlandırıldığı bir dönemde yeni cumhurbaşkanlığı sarayının papa tarafından açılması, tam bir talihsizlik olmuştur.