Temsilde adalet ve istikrar birlikte düşünülmeli
İstikrar adına adaleti bir kenara iten anlayış toplum hayatının tüm alanlarında karşımıza çıkabiliyor. Söz gelimi, devleti kutsayan anlayış sebebiyle toplumda huzur ve güveni sağlamak için oluşturulmuş olan devlete insan hak ve özgürlüklerini bir kenara itme yetkisi veren anlayış ile yönetimde istikrar adına temsilde adaletin bir kenara itilmesi yaklaşımı aynı kapıya çıkıyor. Hâlbuki ‘adalet mülkün temeli’ ise toplum hayatında her alanda adaletin esas olması gerekir. Bir takım uydurma gerekçelerle adalet bir kenara itilebilirse o zaman gücü elinde bulunduranlar kendilerine göre çeşitli gerekçeler ileri sürüp adaleti devre dışı bırakabilirler. Hâlbuki adaletin tartışma konusu bile yapılmaması gerekir. Yasalar bugün birilerinin çıkarlarına hizmet ediyorsa yarın güç başkalarının eline geçtiğinde onlara hizmet edecektir. Böylece toplum içine yuvarlandığı fasit daireden çıkamayacaktır. Bir başka ifadeyle dün toplumun büyük bir kesimi adaletsizlikten şikâyet ederken bugün aynı durumdan başka bir kesim şikâyet ediyorsa adalet anlayışımızda bir yanlışlık var demektir. Bu bakımdan ‘adalet herkese gerekli’ düsturu ölçü olmalıdır.
Sözü tartışma gündemindeki seçim barajına getirmek istediğim anlaşılmıştır sanıyorum. Dünkü yazımda da belirttiğim gibi yüzde 10 seçim barajı darbe döneminin ürünü bir yasaya dayanıyor. Darbenin tüm izlerinin temizlenmekte olduğu iddiasının sahipleri yüzde 10 barajının iptali ihtimaline karşı mücadele veriyor olmaları anlaşılır gibi değildir. Yüzde 10 seçim barajının devamını isteyenler yönetimde istikrar için gerekli görüyorlar. İddiaları bu. Ama yönetimde istikrar sağlamak adına temsilde adaletin bir kenara itilmesinin sağlıklı bir yaklaşım olmadığı da ortada. Bu bakımdan daha Anayasa Mahkemesi kararını vermeden başlayan tartışmalar yanlış zeminde sürdürülüyor. İki bakımdan yanlış zeminde tartışma yapılıyor. Birincisi Anayasa Mahkemesi bir karar vermiş değil, ikincisi istikrara sahip çıkılarak adaletin görmezden gelinmesi. Böyle olunca da tartışmalardan sağlıklı bir sonuç çıkmasını beklemek doğru olmaz. Hem temsilde adaleti sağlayacak hem de yönetimde istikrarsızlığa yol açmayacak yeni düzenlemenin nasıl olması gerektiği üzerinde tartışma sürdürülse sanıyorum ülkenin hayrına olacak bir netice elde edilebilir.
İktidar sahipleri çoğu zaman getirdikleri yeni bir düzenlemeye muhalefetten tepki geldiğinde dünya üzerinde çeşitli ülkelerdeki benzer uygulamalardan söz ederler. Niçin yüzde 10 barajı tartışılırken hem temsilde adaleti hem de yönetimde istikrarı sağlayan seçim düzenlemeleri gündeme getirilmez?
Baraj tamamen kaldırılsa ya da yüzde 3 veya 5’e indirilse, seçime giren partiler aldıkları oy oranına göre TBMM’de temsil edilseler kıyamet mi kopar? Elbette iktidar sahipleri tek parti iktidarı gibi yönetim ‘dikensiz gül bahçesi’ olmaz. Bir takım uzlaşma arayışlarına ihtiyaç duyulabilir. Ama kaosa yol açmayacak birden fazla partinin kimlikleri ile ortak seçime girmeleri sağlanabilir. Hatta, seçimler sırasında birlikte seçime ortak giren partiler ortak bir deklarasyon yayınlayarak seçimlerden sonra nasıl davranılacağını ilan edebilirler. Böylece hem seçmen oyunu gönlündeki partiye verecek hem de önceden ortak hareketin esasları ilan edildiği için istikrarsızlık söz konusu olmaz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.