LİSANI HAL + LİSANI KAL

LİSANI HAL + LİSANI KAL

“Adam aranıyor meydanda adam arayanlar adam değil” diye bir deyim vardı, söyleyen ne de güzel söylemiş. Bu sözün en haklı olduğu zaman bu zaman olsa gerek, geleceği Allah (cc) bilir ya…
Bilindiği üzere anlatılacak bir şeyi anlatmanın bir lisan- ı hal ile birde lisan- ı kal ile anlatılması vardır. Elbette lisan- ı hal küçümsenemez ama takdir edersiniz ki lisan- ı kal in yeri başkadır. Özellikle bu anlatılan dağlara indirilmiş olsaydı dağları paramparça yapacak olan Kur'an ise veya gökler, yeryüzü ve dağların dahi üstlenmekten çekindikleri mukaddes yük olan İslam ise…
Allah (cc) şöyle buyuruyor: “Eğer biz, bu Kur’an’ı bir dağa indirseydik, elbette sen onu Allah korkusundan başını eğerek parça parça olmuş görürdün. İşte misaller! Biz onları insanlara düşünsünler diye veriyoruz.” (Haşr 59/21) “Şüphesiz biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar onu yüklenmek istemediler, ondan çekindiler. Onu insan yüklendi. Çünkü o çok zalimdir, çok cahildir.” (Ahzab 33/72)
Allah (cc) bir çok ayette kal ve hali farklı hatta birbirine ters olanları çok ağır bir şekilde uyarır. Öyle ki sonunda İslami ilimleri yutmasına rağmen aksine hareket edenleri sırtında yük taşıyan merkeplere benzetir. “Tevrat’la yükümlü tutulup da onunla amel etmeyenlerin durumu, ciltlerle kitap taşıyan eşeğin durumu gibidir.”(Cuma 62/5)
BAZI ÖRNEKLER:
• Kendisi sigara içen babanın çocuklarına: “aman evlatlarım sigaraya yaklaşmayın, sigara zehirdir, zararlıdır vs nasihatları.
• Dürüst olmayan ustanın çıraklarına dürüstlük dersleri…
• Tüm komşuların kendisinden illallah ettiği şerrid komşunun mahalle sakinlerine komşuluk dersleri vermesi.
• Yolsuzluk çamurunda debelenen kimi siyasilerin veya brokratların “tüyü bitmemiş yetim hakkı edebiyatları, halka erdem ve faziletten bahsetmeleri.
• Annelikte çok kötü örnek olan kadının kızına örnek annelik dersleri vermeye kalkışması.
• On bir ay boyunca İslam’a ve müslümanlara saldırmayı adeta meslek edinen medyanın ramazan ayı geldiğinde İslam dan dem vurması, bir takım İslam! İçerikli kitaplar vermesi.
• Namussuzların mamustan, cimrilerin cömertlikten, korkakların cesaretten, kibirlilerin alçakgönüllülükten/ tevazudan, riyakarların ihlastan, müşriklerin tevhitten, bahsetmeleri vb nice örnekler lisan- ı hal ve lisan- ı kal çelişkisinin bariz örnekleridir. Siz bunlara günlük hayatta yaşanan yüzlercesini ekleyebilirsiniz.
Ancak özellikle son yıllarda tv lerde yarı çıplak sipikerlerin prf, doç, ve bilmem nice ünvanlara sahip hoca! ları karşılarına alarak yaptıkları İslam! İçerikli programlar lisan- ı hal ve lisan- ı kal çelişkilerinin çok daha çirkin ve sırıtan örnekleridir. Kadın bedeninin yarısını cömertçe teşhir ediyor, mimikleri aynı cömertlikte yarışıyor, konuşması ise alabildiğine tahrik edici… yani lisan- ı hali İslama hakaret, Kur'an-ı kerime meydan okur tarzda, İslam alimi sıfatıyla ekrana çıkan hocayla da alay eder vaziyette İslam ı temsilen oraya çıkan bey efendi de bu perhizle bu turşu bir arada olmaz demiyor.
İslam bu kadar ayağa düşürülemez. Milyonların gözü önünde yaşanan bu pespayelikler İslam ve Müslümanlar adına kabul edilemez. Ramazan vb islamın mukaddes değerleri onların reytinglerine meze yapılamaz. Bir programda eğer İslam konuşuluyorsa lisan- ı hal, lisan- ı kal ile uyum içinde olmalıdır. Aksi halde işte böyle yarı çıplak dindarlıkta olabilir mesajları milyonların bilinç altına pompalanmış olur. Din adamı! Sıfatıyla orada bulunan kişilerde bu “Protestan İslam” “raiting islamı” na (veya adına ne derseniz) Truva atı olmuş olurlar.
Peki bunun hiç mi faydası yok, ebette var ancak zararı faydasından çok daha fazla. Nitekim yığınla insan fısk-u fucur içindeki haliyle kendisini gayet dindar kabul eder hale geldi. Buda yetmez gibi vahyin kendisi olan İslam gündeme geldiği zaman ise aşırılık, yobazlık, gericilik, çağdışılık ve bilmem ne yaftalarıyla yaftalanıyor. Bunu çoğu kere dindar olan insan dahi yapabiliyor.
Bunun en büyük zararı aslında o insanların kendisinedir. Onun cehennemlik halini kendisine cennetlik diye yutturmak ne denli dürüstçedir. İslam merhamet dinidir diyerek acı da olsa yaşadığı münkeratı ona anlatmayıp şirk ve fasıklığına çanak tutmak islama hakaret o insanın kendisine de apaçık bir hıyanettir.
Medya bu hilesiyle bir taşla nice kuşlar vuruyor;
1. Raitingini yükseltiyor,
2. daha çok dergi gazete satarak inanan insanların hem dinine sövüyor hem de onlardan para söğüşlüyor.
3. verdiği Kur'an meali!, ilmihal, peygamberler tarihi vb kitaplarla muharref bir din anlayışını biyasaya sürüyor.
4. dindar kesimin reklamlarını almak suretiyle onların dinlerine saldırmak için biraz daha palazlanıyor.
5. ramazan ayındaki bu iki yüzlü (veya çok yüzlü) hamleleriyle yıl boyu islama ve Müslümanlara olan saldırılarını kamufle ediyor
Resulullah (sav) şöyle buyuruyor: “mümin bir delikten iki kere ısırılmaz” ancak biz yıllardır kartel medyasının bu çirkin tavrını müşahade eder dururuz. Her yıl on bir ay boyunca mukaddes değerlerimize saldırılır, ramazan ayı geldiğinde ise dinin hamisi tavırları başlar ve bizim saf Müslümanlar da bu lokmaları yutmaya devam ederler.
Bir hadisi şerif daha; “müminin ferasetinden korkun çünkü o Allah (cc) ın nuruyla bakar.” Mevlana (rh.a) da güzel söylemiş; “ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol.”
Evet Allah (cc) ın nuruyla bakalım kartelin oyunlarına gelmeyelim. Allah (cc) cümlemizi, hakkı hak bilip hakka tabi olan, batılı batıl bilip batıldan sakınan kullarından eylesin. Amin!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi