Hangi demokrasi!..
Herkes demokrasi istiyor ama istenen demokrasi farklılık arz ediyor. Böyle olunca da demokrasinin niyete göre tadı ve uygulaması değişiyor. Özellikle de demokrasinin beşiği ve en iyi uygulandığı ülkeler olarak takdim edilen başta İngiltere olmak üzere Batılı ülkeler olunca işler iyice karışıyor. Çünkü bu ülkelerdeki uygulamalarda farklı bir yaklaşım sergilenirken sıra Müslüman ülkelere gelince bir anda yere göğe sığdıramadıkları halk iradesinin yönetime yansıması demek olan demokrasinin diktatörlüğe dönüşmesinde sakınca görmüyorlar. Hatta demokrasinin beşiği kabul edilen ve bizlere nasıl bir demokrasi uygulamamız gerektiğini dayatan ülkelerin pek çoğunda hâlâ krallar iş başında iken sıra Türkiye söz konusu olduğunda bunun adının bile edilmesi çağ dışılık oluyor. Kısacası, demokrasinin beşiği ülkelerde krallıkların bulunması sakıncalı değil ama Batı’nın çıkarlarını tehlikeye düşürebilecek bir Müslüman ülkede halkın oyları ile iş başına gelmiş bir siyasi kadronun darbe ile devrilmesine çanak tutuluyor, destek veriliyor. Böyle olunca bir kutsal değer gibi Müslüman ülkelere dayatanların söz konusu çelişkinin cevabını vermedikleri sürece, ‘Batsın sizin demokrasiniz’ demek gerekiyor. Çünkü Türkiye’ye sürekli olarak içini kendilerinin doldurduğu bir demokrasiyi dayatmayı kendilerinde hak olarak görmeleri onur kırıcıdır.
Söz gelimi AB’den 14 Aralık operasyonu ardından Türkiye’ye yönelik açıklamalar bazı gazetelerde “Özgürlük resti” olarak nitelendirildi. Kısacası talimat gibi açıklamalar yapıldı. Bu yaklaşımı AB’nin nasıl olup da bir hak gibi gördüğü ayrı bir konu. Ama “Basın hürriyetine yönelik şüpheler arttı. Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı konusunda ciddi şüphemiz var. Yürütme yargıya müdahale ediyor” şeklindeki açıklamalar karşısında Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun AB’ye yönelik, “Serbest bırakın talimatını kabul etmiyorum” cevabı ile birlikte, “Eleştiri ve uyarı AB’nin hakkı” değerlendirmesi çelişkili bir yaklaşım olarak ortaya çıkarken, bize demokrasi ve özgürlük dersi vermeye kalkanların Mısır’da, geçmiş yıllarda ülkemizdeki darbecilere hangi demokrasi anlayışı ile destek verdiklerini açıklamaları gerekir. Kısacası Müslüman ülkeler söz konusu olduğunda Batı’nın demokrasi tarifi ile kendileri söz konusu olduğunda dayattıkları demokrasi anlayışı farklılık arz ediyor. Bu bakımdan artık şu demokrasi anlayışını tek bir tarife kavuşturmamız gerekiyor. Kavuşturalım ki, isteyen istediği gibi yorumlamasın. Aslında, Müslüman ülkelerin Batı hayranlığından biran evvel kurtulmaları, Batılıların kendi çıkarlarına göre içini doldurdukları kavramların cazibesinden kurtularak kendi değer yargılarını esas almaları gerekiyor. Aksi halde bize ait olmayan, içi Batılılar tarafından doldurulmuş kavramların kutsal değerler gibi kabul edilmesi ister istemez Batı karşısında Müslüman ülkeler kendilerini beğendirmek için emir alan konumunda bırakıyor. Emir alan konumundan kurtulmanın yolu öncelikli olarak safımızı doğru belirlemekten geçiyor. Bu saf ise bir yandan gelen talimatlara öfkelenip ardından da yerimizin Batılıların yanı olduğunu söylemekten geçmiyor. Böyle tutum zihin bulanıklığının ifadesidir. Batılılarla aynı safta olmamak onlarla savaşmak anlamına gelmez ama böyle bir tercih karşısında Müslüman ülkelerin rahat bırakılmayacağını, demokrasi söylemleri arasında darbecilerin devreye sokulacağını da unutmamak gerekiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.