Ramazan ve Müslüman’ın medya sorumluluğu
İslâm, insanı bütün yönleriyle yücelten değerler bütünüdür. Müslüman, en güzel ahlakın, güvenin, dayanışmanın, huzurun iklimini doğuran aydınlık savaşçısıdır. İslâm, bireye yüklediği sorumluluklarla, bireyle beraber toplumu en yüce ahlak ve huzur iklimine taşıyan, milleti “Şeriatın kestiği parmak acımaz” dedirtecek derecede üstün bir hak ve hukuk anlayışına ulaştıran sistemler bütünüdür.
Müslüman, sağlıklı kurumlar oluşturmak ve yaşatmakla sorumludur. Öğretim, eğitim, ibadet merkezi olarak cami yaşatılacak, fakat “Dırar Mescidi” yıkılacaktır. Şahitlik, doğru haber kurumları güçlendirilecek; yalan, iftira, hıyanet ve fitne merkezi “Dırar” yıkılıp yok edilecektir. İnsani yüceliğin gereği budur.
Müslümanlık ferdidir; sorumlulukları toplumu kucaklar. Öylesine kucaklar ki, toplumsal atmosfer, ahlaki değerlerle yaşamaya imkan vermeyecek derecede kirli ve boğucu ise, tedbir veya hicret gerekir. İman ve ahlaki değerleriyle yaşamak için temiz bir manevi iklim oluşturmak Müslüman’ın sorumluluğudur. Müslüman’ın bireysel sorumluluğu kendini aşar; herkese huzur ve saadet iklimi oluşturmayı hedefler.
Bilgiyi, şahitliği, doğru haberi yüceleyen İslâm, yalan ve fitne merkezlerinin “Dırar Mescidi” gibi yıkıp yok edilmesini ister. Bu hüviyetiyle olup-bitenleri görüp bilmek, haktan yana tavır koymakla mükellef olan Müslüman, evrensel bir aydınlık savaşçısıdır. Bu vasfını hiç unutmaması gerekir. Her işinde kullanacaktır.
Viski, eroin, esrarda kullanılacak yardım ve destek iyilik değil, kötülüktür. İslâm şuurla yaşanmadan, İslâm ahlakı olmaz. Kur’an-ı Azim, bu gerçeği, veciz, sarsan, silkeleyen keskin bir ifadeyle anlatır: “Yazıklar olsun o namaz kılanların haline ki, onlar namazlarından gafildirler.” İslâm, şuurlu hareketle mümkündür. İnsani yücelik de bu şuur ve şuurlu hareketlerden doğar. Ramazan, Müslüman toplumların şuurla bütünleşme, yardımlaşma, dayanışma ve İslâm’ı yaşamakta manevi bir bahar iklimidir. Bu iklim, iyiye, güzele liyakat seviyemizi yükseltmek için düşünmek, sorumluklarımızı bir kere daha gözden geçirmek ve aksiyon haline getirmek için önemli bir fırsattır.
İslâm, “hayırlı insan, başkalarına yararlı olandır” diyor. Başkalarına yararlı olma genelde, “maddi yardım ve destek” görünümündedir, doğrudur. Fakat bu görünümle sınırlamak, hayati bir yanlış, ciddi bir tehlikedir. Sırayı şaşırmaktır. Maddeyi, insani yüceliğin önüne geçirmektir. Maddi yardım önemlidir. Yanlış olan, yardım ve dayanışmayı madde ile sınırlamaktır. “Havaya atılan taş, İstanbul’da düşer” sözü, yaptığı tahsis dolayısıyla yanlıştır. Çünkü taş her yerde düşer. Müslüman yardımlaşma ve dayanışma anlayışını, maddeyle olduğu gibi kendi ile de sınırlayamaz. Mesela “ben bu gazetenin ne derece yalan ve iftiracı olduğunu biliyorum, etkilenmem” diye, okuyucu veya reklam olarak destekleyemez. Çünkü Müslüman yalnız kendisini değil herkesi korumakla mükelleftir. Doğru haber kaynakları oluşturmak, güçlendirmek, beyinleri yalan, iftira, gizli ve kirli maksatlardan koruyup doğru haberlerle beslemek, bütün insanlığın en önemli sorunudur. Müslüman, aldığı gazetede, verdiği reklamda yalan ve iftiraya mı, doğruya, Hakka mı destek olduğunu düşünen kimsedir. Yalan ve fitneye destek, eroin piyasasına destekten beterdir.
Müslüman, insanlığın doğru haberlere, hakka, hakikate ulaşmasından sorumlu bir aydınlık savaşçısı olduğunu unutmamalıdır. Doğru haber kaynakları oluşturup güçlendirmek en önemli sorumluluğumuzdur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.