Bizim bir derdimiz var
Geçen haftaya damga vuran haberi Vahdet'ten okudunuz. İlkelerimiz, değerlerimiz ve davamıza sadık, habercilikte önde bir gazete okumaya devam edeceksiniz.
Sultanahmet'te patlayan canlı bomba ve ardından gelen Paris saldırısı geçen hafta Türkiye ve dünyanın gündemiydi.
Sultanahmet saldırganının DHKP-C'li, isminin de "Elif" olduğunu bütün gazeteler ve televizyonlar birbirinden kopya cümlelerle okuyucularına duyurdular.
Vahdet hiçbir zaman koronun peşine takılmayacağını taahhüt ederek çıkmıştı. Herkes aynı şeyi söylese de biz, kendimiz teyit etme peşine düştük ve ertesi gün saldırganın Rus uyruklu "Diana" olduğunu duyurduk.
Türkiye bu sarsıcı gelişmeyi ilk kez Vahdet'ten okudu. Gazetecilik deyimiyle tam bir atlatma haberdi ve günlerdir bizim ortaya çıkardığımız bilginin üzerinden gidiyor diğer gazeteler.
Biz, dindar, milliyetçi ve muhafazakar bir gazete ortaya koyacağımızı taahhüt ederken, habercilik açısından da en kaliteli gazeteyi yapacağımızı taahhüt etmiştik.
Ve yine Cumhurbaşkanımız Erdoğan'a projemizi bizzat anlatırken dediğim gibi, "Muhafazakarlar gazete okumaz" tabusunun sebebi, muhafazakarlara kaliteli gazete sunulmamasıdır. Bu kolaycılığı yıkacağımızı Erdoğan'a da siz okuyucularımıza da taahhüt etmiştik.
Gazetemizin mizanpajı, baskı kalitesi ve haberleriyle farkı ortada.
Bir diğer çok önemli farkımız da yazar kadromuz. Ebubekir Sifil'i, Mustafa Özcan'ı, Cübbeli Ahmet Hocayı, Mehmet Doğan'ı, Hüsnü Aktaş’ı, Cihangir İşbilir'i, Asım Yenihaber'i, M.Şevket Eygi'yi, Lütfü Şehsuvaroğlu’nu bir araya getirebilen ufuk nedir?
Herkesin bunu düşünmesi lazım. Her biri dev olan bu isimler ancak bir ufuk, bir dava, bir ilkeler bütünü çerçevesinde bir araya gelebilir.
Vahdet, her biri fikir atlasımızda farklı anlamlar ifade eden bu dev düşünce adamlarını bir araya getirebilmiş ise, onların müşterek noktalarının bütününü ifade ediyor demektir.
Bu müşterek nokta nedir?
Ehl-i Sünnet'e uygun dini bağlılık, milletimize, kültürümüze ve değerlerimize ait bütün kutsallara bağlı bir muhafazakarlık ve Selçuklu'dan, Osmanlı'dan süzülüp gelen şanlı ecdadımızın yolunda bir milliyetçilik.
Vahdet gazetesi budur.
Yolumuzda ilerledikçe, haberlerimizle fark oluşturdukça, yazar kadromuz her geçen gün yeni kitleleri kendine bağladıkça, tirajımız arttıkça maalesef bu toprakların kadim hastalığı; "haset" karşımıza çıkıyor.
Biz Vahdet'le ortaya çıkarken "tefrika"ya karşı mücadele başlattığımız kadar "haset"e de, bu toprakları yiyip bitiren her türlü batıl anlayışa da bayrak açtık.
Milliyetçi değerlerimiz nedeniyle “Çözüm Süreci”ne karşı olduğumuzu söyleyenler...
AK Parti'nin milliyetçi oyları toplamak için böyle bir gazete kurdurduğunu söyleyenler...
Çözüm Sürecine karşı paralel proje diyenler...
Ehl-i Sünnet anlayışına bağlıyız diye mezhepçi diyenler...
Arkasında Katar sermayesi var diyenler...
Ailemin Almanya'da bulunması nedeniyle Almanya'daki Milli Görüşçülerin gazetesi diyenler...
Her biri birbirine zıt, bu iftiraları atanların birleştikleri tek nokta var: "Haset"
Gelin bu hastalıktan vazgeçelim. Birliğin, bütünlüğün, kardeşliğin dilini medyaya hakim kılalım. Anadolu'nun bağrından çıkmış bir ailenin bu millet için risk alarak kurduğu bir gazeteyi, "kardeşlerimizin bir gazetesi daha olsun" diye kucaklayalım.
Birimizin ilerlemesi diğerimizi sevindirsin. Kardeşim benden önde gidiyor diye sevinelim. Ben geride kaldım diye hasetle dolmayalım.
Vesayet rejimi, millete rağmen kurulan sistemler, millete savaş açan sivil-resmi bürokratik oligarşiler nasıl ki geride kaldı ve Yeni Türkiye kurulduysa; hayatın her alanında da eski Türkiye'ye ait hastalıkları maziye gömelim.
Artık Yeni Türkiye var. Yeni Türkiye'nin Vahdet'e ihtiyacı var.
Ne aklımızı, ne gönlümüzü, ne vicdanımızı bir yerlere ipotek etmeyelim. Şahsi hesaplarımıza da ipotek koyalım.
Biz bağımsız, bağlantısız ve güçlü bir gazeteyiz.
Gücümüz kendinden menkul değil. Bağlı olduğumuz değerlerin gücünden, kadromuzdan, yazarlarımızdan, okuyucularımızdan geliyor. Bunu kavrayamayanlar bizi Paralel ihanet şebekeleriyle ya da başka yerlerle irtibatlandırabilir. Ancak açık bir şekilde ifade ediyoruz: Bizim ne Paralel çeteyle ne de varlığını yukarıda ifade ettiğimiz değerlerle çatışma anlayışı üzerine kurmuş başka odaklarla en küçük bir angajman içinde bulunmamız söz konusudur. Bu doğrultuda kamuoyunda oluşturulmak istenen hava tamamen sui zan ve iftira ürünüdür.
Paralel yapıyla mücadelede tavrımız ve tarafımız nettir. O da milletin ve milletin iktidarının yanıdır.
Biz bu yolda, bildiğimiz yöntemle, Vahdet'in dilini hakim kılarak ilerleyeceğiz. Kim ne demiş gam değil.
Tek derdimiz var: Davamız...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.