“Hindistan’ın ‘beyaz fil’i Keşmir”
Şubat 2011’de Keşmir’le ilgili uluslararası bir konferans tertip etmek üzere kalabalık bir heyetle Muzaaaferabad’a gitmiştik. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın (o zaman başbakandı) mesajını da ben okumuştum. O zamanlar Keşmir’le ilgili bilgi almak için Türkçe kaynak aradığımızda birkaç derleme kitap dışında çalışma yoktu; hâlâ da yok. Keşmir Sorunu’nu çalışan uzman aradık o vakit, bulamadık; hâlâ da bölgeyle ilgili akademik çalışmalar yok denecek kadar az.
1947 yılında bağımsızlıklarını kazandıktan sonra Hindistan ve Pakistan 1948, 1965 ve 1971’de Keşmir meselesi yüzünden savaştılar. Son altı aydır sınır boyunda çatışmalar yeniden başladı ve şu ana kadar 20 sivil hayatını kaybetti. Kasım ayında yapılan seçimlerden sonra bölgede istikrar sağlanmadığı gibi Hindistan çok daha katı ve merkezî kontrolü artıran politikalarla Keşmir’i germeye devam ediyor…
Keşmir meselesi, Filistin’le birlikte Birleşmiş Milletler (BM)’nin çözmek üzere insiyatif alıp kararlar aldığı ilk konu. Ancak aradan geçen 67 sene boyunca Hindistan ve Pakistan hükümetlerinin sorunun çözülmesi yönünde en başta mutabık kalmalarına rağmen, Keşmir halkının referandumla kendi kaderlerini tayin etmeleri yönünde hiçbir adım atılmadı. Bununla birlikte dünyanın en büyük ‘demokrasisi’ Hindistan yüzbinlerce askeri ile Jammu&Keşmir bölgesini işgal altında tutmaya devam ediyor.
Dr. Fai’nin “Hindistan’ın beyaz fili Keşmir” başlıklı 3 Ocak tarihli makalesinde de belirttiği gibi Hindistan, aslında Keşmir sorununun maliyetini kaldırabilme gücüne sahip değil ve Keşmir’i elde tutmak adına kendi halkına ödettiği bedeli gün geçtikçe daha az izah edebiliyor. BRICS ülkeleri ve gelişmekte olan ülkeler içinde kamu borcunun gayrı safi milli hasılaya oranı en yüksek olan 67.9’la Hindistan sözgelimi. (Bu oran Brezilya’da 60.3, Filipinler’de 42.9, Endonezya’da 24.5 ve Türkiye’de 34.4) Hindistan ekonomisinin düşük ekonomik büyüme ve yüksek enflasyon sebebiyle bu durumu absorbe edebilme kabiliyeti de mevcut değil.
Bu ekonomik manzaraya rağmen Hindistan yıllık 8.2 milyar dolar harcayarak ve dünyanın en kalabalık ordusuyla işgali sürdürerek Keşmir gibi küçük bir bölgeyi elde tutmaya çalışıyor. 640 bölgesinin 205’inde karışıklık ve problem olan Hindistan, Keşmir için ‘askeri çözüm’ün asla çözüm olmadığını görmüş durumda ancak henüz bir çıkış stratejisi de bulmuş değil. Yıllardır trajediye dönüşmüş Keşmir meselesine sadece ekonomik açıdan bile bakılsa milyonlarca vatandaşının tuvalet sahibi olmadığı, kartondan barınaklarda sefalet içerisinde yaşadığı Hindistan’ın çözüm yönünde 1948’de Pakistan’la mutabık kaldıkları ve BM kararlarında yazıldığı gibi Keşmirlilerin istikballerini tayin hakkını teslim etmesi lazım.
Malum İskoçya’da Eylül 2014’te bağımsızlık referandumu yapıldı ve seçmenlerin % 55.4’ü 5.3 milyonluk İskoçya’nın Birleşik Krallık’ta kalması yönünde oy kullandı. Kezâ Katalonya’da sembolik de olsa 10 Kasım 2014’te düzenlenen referandumda % 81 oranında Katalonya’nın bağımsızlığına “evet” dedi. İskoçya’ın nüfusu neredeyse Keşmir Vadisi’ne denk. Azad Keşmir, Jammu&Keşmir ve Gilgat Baltistan birlikte değerlendirildiğinde 18 milyonluk, çoğunluğu Müslüman bir nüfustan ve 67 yıllık bir çatışma bölgesinden bahsediyoruz. Daily Guardian’dan Deborrah Orr 25 Ekim tarihli yazısında “Bir İskoç olarak Keşmir’deki bağımsızlık arzusunu İskoçya’daki bağımsızlık arzusuyla karşılaştırmakta zorlanırım” diye yazdı. Ama şimdilerde Keşmir’de ‘bağımsızlık’ kelimesini telaffuz etmek bile büyük suç! Hatta 2010’da Hindistanlı romancı Arundhati Roy sadece “Tartışmalı Keşmir bölgesi aslında Hindistan’ın bir parçası değildir” dediği için soruşturma ve muhakemeden kurtulamamıştı.
Keşmir, unutulan bir coğrafya; Keşmir meselesi bölge insanı için sıcak ve çileli dava, dünya içinse dondurulmuş bir kriz sadece.
Peki bu konuda İslam Dünyası neler yap(mı)yor?
Onu da bir başka yazıda tartışalım…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.