Bünyamin Aygün ve Kenji Goto
Japonya Başbakanı Şinzo Abe 16-21 Ocak’ta gerçekleştirdiği Ortadoğu ziyaretleri esnasında Irak Şam İslam Devleti (DEAŞ)’la mücadele eden ülkelere 200 milyon dolar yardım gönderileceğini ifade etmişti ki iki Japon gazetecinin Suriye’de DEAŞ tarafından rehin alındığı ortaya çıktı. Bu haberler basına yansıdığında, Kasım 2013’te DEAŞ tarafından kaçırılıp 40 gün esir edilen ve Ocak 2014’te kurtarılan Milliyet gazetesi fotoğraf servisi müdürü Bünyamin Aygün’ün “IŞİD’in elinde 40 gün” başlıklı kitabını yeni okumuştum. (Doğan Kitap, Ocak 2015) Kenji Hoto ve Haruna Yukawa isimli iki Japon’un rehin alınmasından 10 gün sonra, dün, gazeteci Kenji Goto’nun infaz edildiği haberi tüm dünyada yankılandı. DEAŞ ve ‘terörizmle savaş koalisyonu’ algıları tazeleyip yeniden küresel basında manşet oldular! Abe’nin Ocak ayında ziyaret ettiği Netanyahu ve Sisi ile birlikte Esed de bu kanlı infaz sonrası derin bir nefes almışlardır hiç şüphesiz!
DEAŞ sadece Batılı gazetecileri katletmiyor; Suriyeli ve Iraklı birçok gazeteciyi de kaçırıp infaz etti bugüne kadar. Bünyamin Aygün de Türkiye hükümetinin, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT)’in, İHH’nın ve Suriyeli muhalif grupların gayretleri olmasaydı muhtemelen hakkında verilen infaz kararı uygulanacak ve öldürülecekti.
Krizin başlangıcından bu yana Suriye’de 80’den fazla gazetecinin öldürüldüğü söyleniyor. Sadece DEAŞ değil Esed rejimi de gazetecilerin Suriye’ye gelmesini istemiyor ve yakalananlara casus muamelesi yapacağını açıklıyor.
Nitekim Bünyamin Aygün de Müslüman olmasına, Fatiha okumasına ve namaz kılmasına rağmen uzun ve çileli sorgusunda CIA ve MOSSAD ajanı olmakla suçlanmış. Bizde Bünyamin isminin yaygınlığını anlatsa da inandırmakta hayli zorlanmış muhataplarını. Kâbus gibi 40 günü detaylarıyla anlatan Aygün hakkında “Kadı” idam kararı vermiş ve kılıçla infaz edileceği kendisine bildirilmiş. “İnfazını ben gerçekleştireceğim. Bunu da kılıçla yapacağım. Biliyorsun kılıçla kesilmek daha şereflidir.” diyen “Dayı” diye çağrılan DEAŞ mensubu o akşam Özgür Suriye Ordusu ile yapılan bir çatışmada ölünce esaretin 26. gününde gerçekleşecek infaz da ertelenmiş. Beş gün süren şiddetli çatışmalardan sonra, sabah namazının akabinde Bünyamin’in esir tutulduğu yere giren mücahitler “Türki sahafi! Türki sahafi!” diyerek onu kurtarmışlar ve “Bizimle geliyorsun, Yallah Erdoğan, Yallah İstanbul” diye de dönüş müjdesini vermişler.
Ahrarrü’ş-Şam komutanı Abdülmelik operasyonu şöyle izah etmiş Bünyamin’e: “Türkiye’nin Başbakanı ve Dışişleri Bakanı önemsemese biz bu savaşı verir miyiz? Kaç gündür tüm adamlarımız seni kurtarmak için gece gündüz savaştı.” “Tayyip Erdoğan ve Davutoğlu bizi zalimin eline teslim etmedi” diyen Abdülmelik’in şu sözleri de iyi okunmalı: “Türkiye başından beri uluslararası alanda sözünü tutan tek ülke oldu. Esad’a karşı olduğunu hep söyledi ve bizlere manevi desteğini hiç eksiltmedi. Yaralılarımıza kapısını hiç kapatmadı. Yiyecek konusunda ambargo uygulamadı. Türkiye olmasa biz bu savaşı iki yıl değil iki hafta bile sürdüremezdik.”
Peki Suriye’deki bu şiddet sarmalı ve kanlı denklem nasıl çözülecek? Türkiye bu denklemin neresinde?
Bu sorunun cevabına da kitabında yer vermiş Bünyamin; İslami Hareket Cephesi Komutanı Mustafa Asha’nın dilinden okuyalım: “Eğer bize biraz destek verseler Suriye’de akan kanı durduracağız. Ama bir tarafta Çin, Rusya, İran ve Esed var. Diğer tarafta ise sadece bir avuç Suriyeli savaşçı, yani biz ve haklarımızı dış devletlere savunan, hastamızı, kadın ve çocuklarımızı kabul eden Türkiye var. Tayyip Erdoğan zenginin, güçlü olanın tarafını tutmadı. Garibanın tarafını tercih etti.”
Maalesef Kenji Goto Bünyamin kadar talihli değildi ve vahşice katledildi. Hiçbirşey Goto’nun öldürülmesini haklı çıkarmaz. Ama DEAŞ terörü de Esed’in uyguladığı devlet terörünü örtemez, örtmemeli! Çünkü Esed DEAŞ’tan binlerce kat korkunç ve vahşi katliamları her gün gerçekleştiriyor.
Japonya’nın Ortadoğu siyaseti ve Kenji Goto’nun ölümünün buna etkisi yarına kaldı…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.