Kitap, kütüphane ve kültür üzerine
Uzun yıllar cephe savaşlarının yaşandığı yaşlı dünyada, iki büyük dünya savaşının ardından daha farklı mücadele biçimlerinin sergilendiği günleri yaşıyoruz. Silahların gömüldüğü ve kanın tamamen durduğu söylenilemez kuşkusuz.
“Demokrasi götürüyorum” iddiasıyla yerle bir edilen Irak’ı ve Libya’yı; terörle mücadele adı altında üç milyondan fazla insanın öldürüldüğü Afganistan zihinlerdeki yeri açık ve net. Suriye’de yapılan devlet katliamını, işgalci İsrail’in farklı yoğunluklarda olmak üzere, aralıksız sürdürdüğü katliamlar dünya kamuoyunun bilgisi dâhilinde.
Bununla birlikte, günümüzde, dünya geneli itibariyle, yaşanılanlar savaş adıyla değil “mücadele” ve -ekonomi diliyle söylenecek olursa- “rekabet” kavramıyla tanımlanmakta; bu mücadele de silahlarla değil, bilgi ve teknolojiyle gerçekleştirilmektedir.
Bir başka mücadele yolu daha söz konusu ki, bunu da “kültür” kavramının tanım sahasına yerleştirebiliriz.
Türkçe sözlükler, kültürü, “toplumsal gelişme süreci içinde oluşturulan ve sahiplenilen maddî ve manevî değerler ile bunların meydana gelme sürecinde kullanılan araçların bütünü” ve benzeri ifadelerle tanımlamaktadır.
Buradan hareketle, bir millete ait kültürden söz ettiğimizde, o milletin yıllardan beri oluşturarak ve sahiplenerek günümüze kadar çeşitli araçlarla taşıdığı ve böylece yeni nesillere ilettiği maddî ve manevî değerler şeklinde değerlendirme yapmak mümkün.
Türk kültürü, İslâm kültürü ve bu iki ana damarın pek çok unsur bağlamında bir araya geldiği Türk-İslâm kültürü bize ait ana kavramlar ve olgular.
Diğer yandan, bir millete ait kültürden söz ederken, din gibi temel kültürel öğelerden yola çıkarak “batı kültürü” kavramıyla sembolize edilen kültürel yapıyı anmadan geçmek olmaz. Olmaz çünkü uzun yıllar açık sömürgecilikle dillerini ve dinlerini, asimile ettikleri ülkelere enjekte eden devletlerin üyesi olduğu batı kültürü, günümüzde de farklı iletişim araç ve yöntemleriyle dünyanın erişilebilen tüm topluluklarına taşınmak istenmektedir.
Bu bağlamda yararlanılan temel araçlardan biri günümüzün fenomeni İnternet olsa da, televizyonun etkisi de büyük ölçüde devam etmektedir. Bunlara kitap, dergi, gazete gibi basılı bilgi ve kültür taşıyıcılarını da eklemek durumundayız.
İnternet ve televizyonun çeşitli açılardan ve olumsuzluk (güvenilirlik vs.) noktasında sert biçimlerde eleştirildiğini akılda tutarak, kadîm bilgi ve kültür taşıyıcısı olan kitapları özellikle anmakta yarar var. Zira bir kitabın yayıncı tarafından yayınlanması süreci düşünülecek olursa, başta güvenilirlik olmak üzere, temel olumsuzluklardan uzak olduğunu kolaylıkla söyleyebiliriz.
Özellikle Yüce Dinimiz İslâm’ın ilme, âlime, okumaya ve pek tabii olarak, kitaplara verdiği değer, Müslüman olmasa da vicdan sahibi olan ehl-i kalem ve ehl-i ilim sahipleri tarafından bilinmekte, yazılmakta ve çeşitli ortamlarda dillendirilmektedir.
Türkiye’nin özellikle içinde bulunduğumuz yüzyılın hemen başından itibaren istikrarlı bir çizgiye kavuşarak, her geçen gün gelişme ve kalkınma hızını artırdığı, dostları bir yana düşmanları tarafından bile kabul edilmektedir. Ancak, büyümeyi sadece ekonomik veriler ve istatistiksel tablolar kapsamında bırakmamak ve bunu kitaplar, yayıncılık ve kütüphaneler gibi, kültür denildiğinde hemen akla gelen ana bileşenler bazında da sergilemek, sürdürülebilir kalkınma ve “süper lig” devleti olmanın temel şartlarından biri durumundadır.
Gelişmiş tüm ekonomilerin kitap, dergi vs. unsurlar bazındaki yayıncılık çalışmaları ve kütüphaneler gibi, eğitim, bilim ve kültür faaliyetlerinin “olmazsa olmaz” bileşeni olan kurumlar noktasındaki durumları/ başarıları dillere destan durumdadır. Öyle ki, başta kamusal faaliyetler olmak üzere, herhangi bir nedenle bu ülkelere gidenlerin, gördükleri muhteşem kütüphaneler karşısında hayretlerini gizleyememeleri ve çektikleri fotoğrafları sosyal medya aracılığıyla paylaştıkları görülüyor, hayıflana hayıflana...
Kısaca özetlenecek olursa, içinden geçmekte olduğumuz dönemde, kartların yeniden karılmaya ve dünyanın yeniden kurulmaya başlandığını görüyoruz. Süper lig adayları devletler, sadece ekonomik anlamda değil, kültürel anlamda da rakipleriyle amansız bir mücadele içinde.
Türkiye, fotoğrafı bu şekilde okumak ve zamanın ruhunu da dikkate alarak, kültür odaklı faaliyetlere yoğunlaşarak bu yarışta öne geçmeli ve süper ligdeki yerini alabilmelidir.
Son dönemde bunun emareleri daha yoğun bir şekilde görülmeye başlandı. Daha iyiye ulaşmak ve devletler süper liginde yer alma yolunda, yazarak, çizerek, konuşarak ve gerektiğinde eleştirerek izlemeye devam edelim…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.